sebebini bilmediğim ama insanların içinde tarih boyunca var olmuş istektir. sözlüğün doğuş sebebidir. bugünki tarih bilgisinin kaynağı yine bu içgüdüdür. okuduğumuz kitapların yazarları yazma isteği sonucu bu eserleri vermişlerdir.öyleki dertli derdini, aşık aşkını, hatta suçlu suçunu yazmıştır. nedir acaba bu kayıt aşkı. aynı zamanda bu içgüdü bu yazınında sebebidir. biri bizi durdursun:))
insanın içindekileri anlatma içgüdüsünden doğar. anlatamıyorsa yazacaktır, aksi halde çatlama olasılığı vardır.
bir de edebiyatçı veya şairane ruhla doğanlar vardır ki onlar yazmasalar hiç olmaz, onların anlatmasına ve yazmasına herkesin ihtiyacı vardır...
konuşamadığın, konuşsan da duyulmadığını sandığın, duyulsada anlaşılmadığını hissettiğin anlarda içini dürten güdüdür...bir kağıt bir kalem bir bira bir sigara işte bu kadar.dinle yalnızlığım sana seni anlatacağım az sonra...
içgüdüden ziyade, dürtü olarak dillendirilmesi gereken tutku. çünkü içgüdünün sözlük anlamına bakıldığında; "Bir canlı türünün bütün bireylerinde akıl ve düşünceden bağımsız olarak doğuştan gelen bilinçsiz her türlü hareket ve davranış." tanımı görülüyor. "akıl ve düşünceden bağımsız" deniyor. yazmak ise bir düşün eylemi olduğu için içgüdünün tanımına uymuyor.