benim için her an. bilhassa yetişkinlere has pişmanlıkların yaşandığı anlardır. bu noktada yer yarılsa, zamanda bir kapı açılsa da yeniden çocuk olsam diye dilekte bulunabilir.
bir çocuğu bütün iştahıyla,
hayatın anlamını ellerinde tutuyormuş,
dünyanın bütün gizemleri, bilgisi, gücü ondaymış gibi
kıpkırmızı bir elmayı ısırırken gördüğünüz andır..
ya da ab-ı hayatmış, içince ölümü, ölümsüzlüğü,
bilcümle hayat kısırlıklarını geride bırakacakmış gibi
baktığı bir bardak limonataya yaşama amacıymışçasına uzanırken..
hani alper canıgüz diyor ya "5 yaş insanın en olgun çağıdır. sonra çürüme başlar." diye..
kıskanıyorum..
iyi ki çocuklar var.. iyi ki elmalar var..
Sevgidiğin seni terk eder, gitmek istediğini, bittiğini söylemiştir. Bir kaç kelam etmişsindir ama nafile.. işte o an çocuk olup ağlamak, paçalarına yapışmak bağırmak gitme diye yalvarmak gelir içinden..
çaresizlik... evet en çok çaresizliğe düştüğüm anlarda çocukluğuma dönmek istiyorum. çarsiz, karamsar ve tek başına... bütün bir yükü tek başıma omuzlarımda taşımak zorunda kaldığımda ve bu ağır yükün altında ikilemlerim yüzünden iyice dibe battığım anlarda dönmek istiyorum çocukluğuma ve bazen içinde kaybolup gideceğimi sandığım yalnızlık anlarımda... oysaki ne güzel şeydir çocukluk... evvela kalplerimiz henüz kararmamıştır, bir su tenasi kadar tertemiz bakar gözlerimiz... dert yoktur. sıkıntı ve yalnızlık da... yoktur imkansız çocuklukta... oyunlar vardır. gerçek dünyadan başka, bambaşka toz pembe bir dünyadır oyunlar. ama biter oyunlar, biter neşe, biter çocukluk. işte o noktada başlar yalnızlık ve çaresizlik ve o zaman hiç gerçekleşmeyeceğini bildiğimiz bir dilek tutarız. "keşke hala çocuk olsaydım. "
Eskiden büyük bir hayalim vardı; Pos bıyıklı babam gibi büyük olmak,
Şimdi çok daha büyük bir hayalim var; oğlum gibi çocuk olmak. Şeklinde tanımlayacağım olaydır.
örselenmiş ruhun,cenin poziyonu alıp anne karnına girmek istediği andır. ama çocuk ruhunu kaybetmemiş insan için, her şeye ve herkese rağmen geriye yaşamak yerine, bugünü çocuk meraklılığı, saflığı bazen de kırılganlığı ile yaşamayı tercih edenlerin hayalini kurmadıkları andır.
üniversitemizin dönem arasına girmesi sebebiyle ailemin yanına döndüm. o gün teyzem ve iki kızı da istanbula geldiler. ne alaka demeyin efendim. iki afacan inatla çizgi film seyretmek istiyorlar. bende gariban ögrenci evimde televizyon olmadığı için birazcık televizyon izlemek istiyorum dolayısıyla ee birde annemin dizileri eklenince evde üç televizyon anca kurtarır gibi görünüyor ama degil. çünkü afacanlar evdeki otoritelere karşı geliyorlar ve herzaman istediklerini açtırıyorlar. çizgi film izlemekten bayıldım artık. üç gündür çizgi film izliyoruz evde aralıksız. şu anda hakkaten çocuk olasım geldi. o televizyon kumandasını alıp istedigim kanalı açıp diger aile fertlerinin izlemek isteyipte izleyemedigi programlardan dolayı sinir oldugunu görüp gülesim var onlara. ama tabi son dört gündür belki de afacanlar bana gülüyorlar.