Şehir sesleri.
Türkiye’de herkes daha fazla ses çıkarmak için yaşıyor sanki. iş makinaları, araba kornaları, hurdacılar, ayağımıza gelen overlok makinaları, cafeler, barlar, restoranlar, gece klüplerinden gelen son ses müzikler, sokak düğünleri ya da tüm düğünler diyelim. Bir saniyesi sessiz geçmeyen bir ülke burası.
Her an lanet ediyorum tüm bu seslere.
Nöbet çıkışı deli gibi uykun varken sabah 10.01 de apartmanda başlayan tadilat sesi. Bir de çıkıp neden öğlen yapmıyorsunuz diye sorduğunuzda cırtlak tonuyla "ama sabah 10.00 ile akşam 16.00 arası yasal hakkımız" diye cırlayan insanlıktan empatiden yoksun komşu kadının sesi.
ezan ve diğer dini çağrılar, örnek vermek gerekirse, islam dini tek bir inanmayan kalmayana kadar insan öldürmekten bahseder, ezan sesi, katliamlara ve soykırımlara 'tanrı istiyor' diyerek çağıran sestir, bunun kadar rahatsız edici bir şey olamaz, en nihayetinde benim hakkımda "bulduğunuz yerde öldürün" emrini veren bir çağrı. teröre çağıran ses, ve bunu sürekli olarak dinletiyorlar, üstelik zorla.
insanı irite olma durumunun zirvesine çıkaran seslerdir.
-yemek yerken yanında oturan insanın ağzını şapirdadarak yemek yemesi.
-gecenin ölüm sessizligini yaran saat tiktakı.
-sınav sırasında sınıfta gezen aşüfte Gözetmenin topuk sesi. (Tikirt tik tikirt tok)
-taksicinin açık unuttuğu sinyalin çıt çıt sesi.
aynı ritim de ve sürekli gelen sesler. geçen gün alt kattan gelen güm güm güm sesi ama bir saat boyunca ve su damlama sesi saç baş yoldurur. bildiğin çin işkencesi adamlar işini biliyorlar.