gerçek bir hikaye: bana soğuk davranan ve bakan çok hoşlandığım garson kızın başka masalardaki erkek müşterilerle sohbet etmesi, onların masasına oturması ve bazıları giderken gülerek el sallamasıdır. sırf başkalarıyla yakınlaşıp konuştuğuna şahit olmamak için başımı doğru dürüst kaldırmıyorum mekandayken. o ve onun gibiler yüzünden hep mutsuz olacağım.
- sanki kanunmuş gibi sürekli aynı tip erkeklerle sohbet eden, çıkan, sevişen güzel kadınlar,
- takımının formasını türk futbolunun istikbali ve uefa ülke puanının önüne koyup avrupa kupalarında mücadele eden takımımızın rakibini destekleyenler,
- milleti eleştirmeye bayılıp ufak bir eleştiri yöneltilince dövmekle tehdit edecek kadar egolarına hapis olanlar,
- başarılarından ya da tiplerinden ötürü abartılı bir kibirle dolaşanlar,
- yıllardır tanıdığı kişiyi bir sohbet ve kahveye davet etmeyecek kadar ona güven duymayanlar,
- yalnız oturan ve vakit geçiren her erkeği potansiyel sapık diye yaftalama hatasını yapanlar,
- toplu taşımada büyüklerine yer vermeyen ergenler,
- suratınıza bakıp siz sıradayken önünüze geçen saygısızlar.
aklıma geldikçe yazarım.
ulan hem saf bir sevgi istediğini söylüyorsun hem de gerçekleşmemesi için elinden geleni yaptın bana. akıl yoksunluğun mu var yoksa fikir eksikliğin mi? bu insanlar beni delirtti.
Küfür etmemek için kendimi zor tutuyorum a dostlar. Konuya tam ortadan gireceğim, iki cümle sonra anlarsınız.
Oglim o zaman serme ha serma. Biz sana yalvariyor halı ser ana halı ser ana?
Kardeşim. Ben bu halıya basarım. Ben kespır değilim. Bülent ersoy'un klip seçmelerine katılmış kıvanç tatlıtuğ kadar narin ve yakişıklı bir çocuk olup sonradan kendimi heba etmem kimseyi ilgilendirmeyen kişisel bir meselemdir. Yani siz düşünün, o kadar güzelken bile ben bu halıya basmak istiyordum.
Şu halıyı ortaya koyup da basma deme be kadın! Ulan nereye basayım? Ayakkabımı nerede giyeyim?
Yav çok saçma değil mi kafayı yiyecem.
Serme şunu serme siktiriboktan bir kilim alıp hepimiz çamurlu çamurlu üstüne basalım ve mutlu olalım lütfen.
