Bergman, 'En iyi Yabancı Film' alanında 3 Oscar almış*,
9 defa da 'En iyi Yönetmen' dalında Oscar'a aday gösterilmişti.
yarım yüzyılı aşan sanat hayatında:
54 film, 126 tiyatro eseri ve 39 radyo oyununa imza attı ve
eserlerinde ağırlıklı olarak ruhani arayışları ve psikolojik
çatışmaları işledi, varoluşçu temalar üzerinde durdu.
Bergman sineması, genel olarak gerçek dünyadan ve toplumsal
sorunlardan uzak, melankolik ve kapalı bir sinema olduğu
gerekçesiyle bazı kesimler tarafından uzun süre eleştirildi.
trivia: 5 kez evlendi ve 9 çocuk sahibi oldu.
30 temmuz 2007de 89 yaşında ölmüş usta yönetmendir. çektiği özel filmlerle ve 1950li yıllardaki ününe rağmen hollywooda gitmeyi asla düşünmemiştir. isveçli olması ve daha önemlisi isveçte kış aylarında güneşin ortaya hiç çıkmamasının sonucu olarak filmlerinde genellikle soluk gri tonları kullanmıştır.
bir röportajında ''benim kalkış noktamın, zihinle simgecilikle çalışmak gibi bir şeyi yok; benim düş ve izlenimlerle, umut ve arzu ile ihtirasla işim var'' sözleriyle olayı özetleyen san'atkar kişi.
ölememeliydin be baba. 89 yaşındaymış diyenler utansın, ölmemeliydin. ölüm hakkında söyleyeceklerin vardı daha. tecrübe etmeden önce biraz daha laflasaydık. smultronstallet'im yedinci mühür'üm, persona'm, güz sonatı'm. yalnızlıklarım, yanılmışlıklarım. her bir karesi ile bizi biraz daha kör kuyulara attığın filmlerini tekrar tekrar izleyelim. ölümden korkuyor muydun da bu kadar üstüne gittin. aldın onu eline, oynadın durdun senelerce. korkma, eğer senin tasvir ettiğin gibiyse ölüm biz pervane misali ateşe koşuyoruz arkandan. biz de yalnızız, biz de iletişimsizlik deryasında çırpınıyoruz. biz de sen gibiyiz, sen de biz gibiydin. naif duyarlılığınla hep korkularımızı işaret ettin. ne kadar da bilindik ama o kadar da güçtü gördüklerimiz. yaban çileklerimiz ezildi şimdi. sinema yaşayan en büyük yönetmenini kaybetti evet ama ben de yaşayan en büyük yönetmenimi kaybettim.
yıllar önce, yedinci mühürün açıldığı gün insanlığın hakikatle tanışacağını vurgulamıştı.vakit geldi ve onun için yedinci mühür de açıldı.yalnızlık, iletişimsizlik ve sevgisizliğin ozanı sinema tarihini çok zenginleştirmişti.nur içinde yatsın...
evet vefat etmiştir. yaşamı anlamış olan, hayat, ölüm, din ve insan hakkında kelam edecek belki de bir kaç kişiden biri olmuş olan bergman ölmüştür. sinemayı yetim bırakmıştır. faröe adalarına gidip tanışma planları yaparken, artık mezarını ziyaret planları yapmaktayım. bir daha gelmeyecek persona, Det Sjunde inseglet, Smultronstället, Aus dem Leben der Marionetten, Viskningar och rop gibi filmler. hayat benim için Viskningar och rop filmindeki agnes'nin ölümünden sonra birden odaya yayılan ölüm karanlığı gibi olmuştur. Persona'daki Elisabeth Vogler gibi sessizlik içinde yaşayacağımı hissediyorum. evet bergman öldü, artık hayat biraz daha eksik, biraz daha sessiz ve biraz daha yalnız...
Tüm sevenlerinin başı sağolsun, sinemanın sanat olarak kabul görmesine en çok katkıda bulunan odur. Bugün itibariyle de sinemanın en büyük ustalarından biri olarak ayrılmıştır bu dünyadan.
Yedinci Mühür, Yaban Çilekleri ve Sihirli Flüt ü sinema dünyasına kazandıran ve 89 yaşında yaşamını yitiren ünlü yönetmen, 2005 te Time dergisi tarafından, dünyanın yaşayan en büyük yönetmeni olarak nitelendirilmişti.
neyse ki saga'nın, ölümünden önce filmlerini piyasaya çıkarmış olmasıyla
oturup arka arkaya iki filmini izlemek gün itibariyle mümkün olan yönetmen.*
onun dünyasına tam olarak giremedim, büyüklüğü ortada ancak ben sezemedim.
woody allen aşkıyla ilgilendik üstatla ama artık daha büyük bir yönetmen*
ve salt izleyerek duyumsamak zor olsa da okuma desteğiyle beraber
saygı duruşu yapmak farz oldu.
p.s. : geliyorum...beni de bekle.
çok sakin ama bir o kadar da içe işleyen, delip geçen bir üsluba sahip süper yönetmen.. onun anlattığı olayla bir diğer yönetmenin anlattığı olay aynı da olsa fark dağlar kadar.. sebebi de bu sakin ama etkili anlatım sanırım.. ayrıntılar epey önemli yer tutuyor, diyaloglar öylesine değil. her şey direkt konuyla bağlantılı, ama yavaş ilerliyor. sonuç olarak da ortaya sakin ve etkili filmler çıkıyor..
"insanın yüzüne yaklaşma olanağı, hiç kuşku yok ki sinemanın temel ilkesi, belli başlı özelliğidir. "
Ingmar Bergman.
Çağın en önemli tiyatro ve sinema yönetmenlerinden biri olan Bergman, filmlerinde daha çok insanın kendisi ve Tanrı ile çatışmalarını ortaya koyar ve devamlı olarak insan bilincinini alt-üst edip oradan birşeyler çıkarmaya çalışır. Yönetmen filmlerinde sevgisiz bir dünyanın sefaletini, Pascal7ın ünlü deyişiyle "Tanrısız bir dünyanın sefaleti"ni anlatır. Tanrı'nın aradan çekilmesiyle oluşan boşlukta duygularının yanı sıra dilinide yitirmiş olan insanın, hayata bir anlam verememe çaresizliği, Bergman filmlerinin özü sayılabilir .
Filmlerinden bahsedelim;
1 - Det Sjunde inseglet / The Seventh Seal / Yedinci Mühür (1957)
Ölümle karşı karşıya bir şövalye… (bkz: Yedinci Mühür), kıyamet tehdidi altında yaşæmın anlamını çözmeye çalışan yalnız bir adamın çarpıcı bir portresidir. Film, inanç sistemlerinin erozyona uğradığı, nükleer bir kıyametin gündelik tehdit olduğu 1950lerin dünyasında insanlığın hangi değerlere sarılması gerektiğini sorgular. Her sinemaseverin izlemesi gerken bir yapım .
Sessiz sinema döneminin en önemli yönetmenlerinden Victor Sjöström, Profesör Borg rolünde akıllardan çıkmayacak bir oyunculuk sergiliyor. Filmin tonunu melankoliden neşeye ve gençliğe, geçmişten yaşanılan güne, içsellikten doğaya ustaca çeviren Bergman, sinema tarihinin en önemli filmlerinden birine imzasını atmıştır .
3 - Persona (1966)
Anlatan bir sesle, dinleyen bir yüz arasındaki diyalog şeklinde başlayan film, sonunda iki karakterin içiçe geçmesiyle iki yüzün farklı kompozisyonları olarak son bulur. Persona, sinemada modernizmin en çarpıcı örneklerindendir.
Sorunlu bir evliliği yakın planda izleyen bu film, kuşku, umutsuzluk, güvensizlik gibi karmaşık duyguları Bergman’ın duru ve çarpıcı anlatımıyla aktarıyor. Yönetmenin diğer önemli filmlerinde de yer alan Liv Ullman (Persona) ve Erland Josephson göz alıcı performanslarıyla etkileyici ve izlenmeye değer
5 - Krisis / Bunalım(1945);
Yönetmenin ilk filmi olma özelliğini başarıyla taşıyan,melodramatik bir tiyatro oyununun gerçekçi bir uyarlaması olan bu filmde ikinci Dünya Savaşı sonrası isveç’e özgü hayatın bunalımları anlatılıyor.
teması insanın bireysel ve toplumda varoluşu, insanlararası ilişkiler olan yönetmen.
3.entry'de okumuş olduğunuz filmler saga etiketiyle piyasada ve çok gecikmezseniz bulabilirsiniz. hayatının köşetaşlarına bakıcak olursak;
bir papazın oğlu olarak dünyaya geldi.
babasının evde çok katı davranması sonucu
sık sık evden kaçarak sinemayla tanıştığı rivayet edilir ki
babasına bir teşekkürü borç biliyorum. *
sinema kariyerine senaryo yazarlığıyla başladı.
1945'te ilk filmini çekti.
ilk başarılı olduğu film ise 1955'te çektiği
sommarnattens leende(bir yaz gecesi tebessümü) oldu.**
(bergman'a hayranlığıyla bilinen woody allen daha sonra bu filme bir saygı duruşu olan
a midsummer night's sex comedy'yi çekti.)
ilk çıkışını yaptığı 1955'ten sonra başarılarının ardı arkası kesilmedi...
14 temmuz 1918'de doğmuş isveç'li yönetmendir. insanın yalnızlığı, güçsüzlüğü ve acı çekişini karamsarlıkla anlatmaya çalışır. ilk filmi ise 1949'da çektiği zindan'dir.