bugün londra'da mükkkemmel bir hava vardı.. ve londra'nın millet bahçeleri adeta doldu taştı. koşanı, uçanı, içeni, sıçanı, kaçanı, yuvarlananı yüzlerce model fink atıyordu bugün parklarda.
haber sitelerinde onlarca foto paylaşıldı bugün parklardan. yani bugün gördüğümüz manzaralardan sonra kaçınılmazdı. 3 hafta lockdown'ız artık.
marketlerden, hayatta kalacak kadar 2-3 günde bir alışveriş yapayım bana yeter. inşallah 3 haftada çoğu şey kontrol altına alınır da rahatlarız. amin.
Gecici olarak Kapatilan eglence ve etkinlik merkezi Excel london icine 500 u yogun bakim olmak uzere 2000 yatakli gecici hastane insa edilip devreye alinmis coronavirus sebebiyle.
şundan bir süre önce virüsü olağan akışına bırakıp güçlü olan ayakta kalır düşüncesinden işçilerin 3 aylık maaşını garanti etmeye gelen kapitalizm ile yönetilen ülke. bu düzen değişmeli ve umuyorum ki kapitalizm ve liberalizm bu süreçten en büyük yarayı alırlar. aksi halde kar uğruna manyakça işlere kalkışmaya devam edecekler.
Boris sağolsun koronavirüsü pek sallamamış ve gerek hanedan gerek meclisteki liderleri koronavirüse yakalanmış ada ülkesi.
Bu süreçte anlaşılmaz bir şekilde ab’den Ayrılmaları ve ada ülkesi olmalarının doğal sonucu olarak başta temel gıda maddeleri olmak üzere temel tüketim ürünlerinde dışa bağımlı olmalarının doğal sonucu önümüzdeki günlerde çok kötü günler bekliyor.
ingiliz devlet ahalisine bu kadar yayilmasi acaba halka panik yapmayin bizede bulasti hepimiz saglamiz gosterisi icin olabilirmi acaba diye dusunduruyor beni...
zaten ingiliz politikasi buydu.. akil mantik yurutemeyen insanlar ingiliz tavrini absurd bulsada virus asiri bulasici 15 gun sokaga cikma yasagi durdurmak icin yeterli degil, dolayisiyla hayati durdurarak direnmek yerine akisina birakmak daha mantikli olan sey ingilizler her zamanki gibi en akilli ve mantikli olan seyi yapti...
kısmi sokağa çıkma yasağına rağmen tarih itibarıyla parkları bahçeleri dolup taşan ülke. sağlık sistemi yetersiz olduğu gibi polis teşkilatı da yetersiz sanırım. kaldığım evin arkası aldığına park ve öğlenden beri havada mangal kokusu var amk. yemin ediyorum salaklığın dini, milleti, ırkı, cinsiyeti yok.
virus sebebiyle alinan kisitlama tedbirleri 5 mayis a kadar uzatildi. ayrica hukumet bugun tedbirler sebebiyle ise gidemeyenlerin maaslarinin 80% (max £2500) ini karsilama suresini haziran sonuna kadar uzatti!
muhtemelen 5 mayis sinrasi bir uzatma daha gelebilir gibi...
tarihi cok enterasan anektodlar ile dolu bir ulke. dilleri olan ingilizce soylular arasinda 18. yuzyila kadar pek makbul degil. avrupa daki neredeyse tum soylularin ve krallarin ilk dili fransizca.
ingilltere tarihi ile yaptigim okumalarda bir cok kralin ingilzce bildigi halde bunu ikinci ucuncu dil olarak kullandigi ve ana dil olarak fransizcayi tercih ettiklerini gordum, arada flemenkceyi ana dil konusan da var mesela ama. bir de gordugum su ki krallarin hemen hepsi en az 3 dil biliyor.
ornegin;
george ll, hanover dogumlu ama ana dili fransizca. almancayi 4 yasinda ogrenmis almanya topraklarinda dogup yasamasina ragmen. yaninca italyanca ve ingilizce de biliyor. ancak kendisi anadili ingilizce olmayan son ingiltere krali 1727-1760.
babasi george l ise ingilizceyi ingiltere krali olduktan sonra ogrenmeye cabalamis. ana dili fransizca, almanca, latince, flemekce ve italyanca yi akici konusuyor.
mesela kral william of orange, anadili flemenkce ama ingilizce de biliyor.
14. yuzyila dogru monarsinin kuruldugu yillarda ingilizce soylular arasinda hep ikinci planda ve yine fransizca hakimiyeti var.
richard ll ile henry iv de de durum ayni, ana dil fransizca ama ingilizce biliyorlar.
adada ilk defa henry v halk arasinda konusulan ingilizce dilini kullanilmasini onemsiyor. adli sisteminin resmi dilini ingilizce olarak ilan ediyor, devlet yazismalarini ingilizce yaptiriyor.
daha da oncesine 11. yuzyila gidersek william the conqueror ile baslayan ve 15. yuzyilin basina kadar adada hakimiyet saglayan ama anadili fransizca olup ingilizce bilmeyen bir cok kral var.
bir diger ilginclik ise iskoclarin 1500 lu yillarin basinda son krali olan james iv in anadili ingilizce olmasina ragmen iskoclarin dili olan gaelic ogrenip onu konusuyor. iskoc gibi yasiyor. tabii adam bunun yaninda fransizca, almanca, flemenkce, italyanca, ispanyolca ve latince de biliyor. kenidisinden sonra topraklarin ingiltere ye baglanmasiyla iskoclarin dili tamamen ingilizce oluyor.
son olarak iskoclarin neden ingilizce konusmalarinin nedenini de anlatayim. Shakespeare in Macbeth eserinde adi Donaldbain olarak gecen ve 11. yuzyilda hukum suren son ana dili gaelic olan iskoc krali Domnall Ban yegeni edgar tarafindan gozleri daglanip hapse atiliyor, kendisi burada oluyor. edgar iskoc soylusu olmasina ragmen babasi malcolm lll canmore ingiltere de yetistirilmis biri ve siki bir ingiliz hayrani. ogullari da onun gibi bir hayran ki edgar 3 kardesi ile birlikte iskocya tahtinda iken iskoclarin anglolastirilmasi politikasini guduyor ve halkin ingilizce ile fransizca ogrenip konusmasina cabaliyor. boylece ingilizce resmi kanaldan iskoclar arasinda yayginlastiriliyor.
evet soylular arasinda makbul demek daha dogrudur, dusundugumu yaziya dokerken hata yapmisim.
bir alman prensin tahta oturma hikayesinin temelinde mezhep catismasi yatar. kralice anne tahta gecerken kilise katolik oldugu icin onu desteklerken, parlamento tahta akrabalik yuzunden hakki olan alman prens yani george l in annesi sophia yi protestan oldugu icin destekler. anne tahta gectikten sonra varisinin belirlenmesinde ingiliz parlamentosu etkin olmustur. zira anne destekcisi iskocya parlamentosunu mali yaptirimlar ile tehdit eden ingiliz parlamentosu bu isin sonunda buyuk bir ise imza atar ve her iki parlamentoyu birlesik krallik parlamentosu adi altinda londra da birlesir. neyse annesi sophia nin tahta gecemeden olmesi uzerine george l bir sonraki taht varisi olarak parlamento tarafindan belirlenir. kralice anne oldukten sonra ingilitere ye gelip tahta gecer.
great vowel shift olayi ise gunumuz ingilizcesindeki sesli harflerin ve sesli harf gruplarinin okunusunun sekillendirilmesi icin yapilan ve 1400 den baslayip 1700 ve 1900 yillarin basina kadar suren bir dil duzenlemesidir. evet, fransizcanin agir baskisi krimak, seslerin fransizcalasmasi gidermek, fransizcadan ithal edilen ve karsiligi olmayan kelimelerin ingilizcelerinin uretilmesi de bir yandan bu harekete dahil olur.
mesela see(gormek) kelimesi 1400 lu yillarda see(turkce) seklinde okunurken the shift sonrasi ee grubu i: okunusuna evrilmis ve sii(turkce) olarak telaffuz edilir omus.