ingilizcenin bittiği an

    1.
  1. ingilizce'nin tabiri caizse sı.tığı andır.

    Üç travesti cadi, üç Swatch saatin dügmesine bakiyorlar. Hangi travesti cadi, hangi Swatch saatin, hangi dügmesine bakiyor?

    ingilizce tercümesi: *

    "Three switched witches watch three Swatch watch's switches. Which switched witch watch which Swatch watch's which switch?"

    alıntıdır
    21 ...
  2. 4.
  3. 3.
  4. 9.
  5. vardır efendim böyle anlar. dünyanın en yaygın dili türkçe karşısında aciz kalmaktadır bazen. buyrun:

    1)

    "bir türkçe kelime 17 ingiliz kelimesine bedeldir."

    - afyonkarahisarlılaştıramadıklarımızdanmısınız ?

    ingilizce tercümesi:

    -are you one of those people whom we unsuccessfully tried to make
    resemble the citizens of afyonkarahisar?

    2) yeni baslayanlar için tercüme cümlesi :

    üç cadı üç swatch saate bakıyorlar. hangi cadı hangi swatch saate
    bakıyor?

    ingilizce tercümesi:

    -three witches watch three swatch watches. which witch watch which
    swatch watch?

    3) simdi ileri derece tercüme cümlesi :

    üç cadı üç swatch saatin butonuna bakıyorlar.hangi cadı hangi
    swatch saatin butonuna bakıyor?

    ingilizce tercumesi:

    -three witches watch three swatch watch's switches.which
    switched witch watch which swatch watch's switch?
    6 ...
  6. 23.
  7. "i run each teen me a wet each team i run each make is tea your sun each"

    var mı ötesi?
    4 ...
  8. 7.
  9. (bkz: çekoslavakyalılaştıramadıklarımızdan mısınız) ifadesinin tercüme edilmeye çalışıldığı andır.
    bu örnek günlük hayatta bitişik kullanır ancak yazar, dilbilgisi ve sözlük formatına saygı duymaktadır *
    2 ...
  10. 44.
  11. sentence'lerin kifayetsiz kaldığı, vocabulary' in tıkandığı durumdur. bir kaç yıl önce ordu'da okuyan kuzenim, finaller sonrasi yanima geldigi zaman tanıştığımız bir turistle muhabbet ederken yaşadık. o zamanlar ortalama seviyelerde olan ingilizcemizle, körler sağırlar birbirini ağırlar diyerek başladik sevgili turistimizle sohbete. muhabbett ilerlerken turistimizin ki adi josh'tu, kendisinin asker olduğunu adana'ya gitmeden önce bir kaç gün gezip istanbul'da vakit geçirdiğini söyledi. bende gülerek ' really? you are not look like a soldier' deyip ( biraz minyon bir tipti, amerikan filmlerinde gördüğümüz o 190'lik kasli askerlere hiç benzemiyordu ) biz aramizda gülüşünce, duruma fransiz kalan kuzenim 'ne dedi' diye sordu bende hizlica, orduda askermiş dedim ve daha cümlemi bitiremeden kuzenim heyecanla josh'a dönüp 'i'm a student in ordu too' diyerek müthiş ötesi bir cümle kurmuş, benim krize girip güldüğmü görünce duruma uyanmiş, bize şaşkın şaşkın bakıp ne olduğunu kavramaya çalışan çocuğa durumu açiklamaya çalışmış başaramayinca da josh'un anlamsız bakişlari altinda yaklaşik beş dakika gülmüştük.
    2 ...
  12. 5.
  13. 2.
  14. pangram tumcelerde yasanan bir durumdur.

    the quick brown fox jumps over the lazy dog
    hizli kahverengi tilki tembel kopegin ustunden atlar

    dogrusu;
    pijamalı hasta, yağız şoföre çabucak güvendi olmalidir.
    2 ...
  15. 13.
© 2025 uludağ sözlük