uzun bir süre ingilizce öğretmenlerinin önündeki engeller diye okuduğum, bir üstteki entry'i görmem ile birlikte yalnız olmadığımı anladığım bir durum var öncelikle.
ingilizce öğrenmenin önündeki en büyük engel yeterince istememektir. dil öğrenilmez, konuşulur, yazılır, okunur.
eğer siz bir zorunluluktan dolayı ingilizce öğrenmek istiyorsanız en fazla kpds ve üds (yeni adıyla yds) başarılır olursunuz, en fazla dil tazminatı alırsınız. ancak asla gerçekten anlayamazsınız türkçe konuşmayan birini. bu yüzden ingilizce öğrenmek için ilk şart : heves
kendi dilini iyi konuşamamaktır. evet bu yabancı dil öğreniminde bilinen bir gerçektir. kişi kendi diline ne kadar iyi hakimse, dilbilgisi düzeyi iyiyse ve dil zekasına sahipse yabancı bir dili öğrenmede daha çabuk yol alır. bunun dışında hata yapmaya korkmak, denememek, konuşmaktan kaçınmak. çoğu kişide vardır "anlıyorum ama konuşamıyorum" şeklinde yakınmalar vardır. dil düşe kalka öğrenilir. unutmayalım. ayrıca seyrettiğimiz filmlerdeki dublaj olayı bir dezavantajdır. romanya'ya gitmiştim. genç nesil çok yaygın inglizce biliyor. sonra duydum ki orda ingilizce filmler eskiden beri çok büyük oranda altyazılı olarak yayınlanıyormuş. bulgaristan da öyle. Hatta Türk dizilerini duya duya gayet iyi Türkçe konuşuyorlarmış. Alt yazı iyidir. Hem o dilin fonetiğini duymak, telaffuzuna alışmak ve kulak dolgunluğu kazanmak adına.
Heves etmek önemlidir lakin kişinin iş hayatı okul hayatı falan çok meşgul geçiyorsa ingilizce öğrenmeye zamanı kalmayabilir.
Ama en önemlisi tembelliktir.
olumsuz inanç ve sınırlayıcı dil kalıpları da ingilizce konuşmanın önündeki bir diğer engeldir. geçmişte yaşanmış olumsuz bir deneyim, arkadaşların yapılan hataya gülmesi, öğretmenin hata yapıldığı zaman kızması, sabırsızlık göstermesi, hatanın düzeltilme biçimi, anne babanın "bu kadar para verip özel okula gönderiyoruz, hala konuşamıyorsun." şeklinde konuşması gibi farkında olmadan yapılan kimi hatalar, bazı kişilerde yetersizlik duygusu ve kendine güvenin yitirilmesine yol açar.
kağıt üzerinde ingilizce bilgisi yeterli olmasına rağmen konuşma güçlüğü çeken kişi sayısı çoktur. bu durum, bir tür sahne fobisine benzer. bu kişiler ingilizce konuşmak için ağızlarını açtıkları zaman herkesin kendilerini dinlediği, hatalarını bulacakları, gülünç duruma düşecekleri korkusunu yaşarlar. ağızları kurur, zihinleri dağılır, kalp atışları hızlanır, ve ingilizce konuşmak çok sıkıntı veren, bunaltıcı bir deneyim olur. bu tür korkulan aşmak için hataya bakış açısını değiştirmek gerekir.
hata yapmak , öğrenme sürecinin doğal sonucudur. ilkesini kabul edersek, hatalar bizi geliştirir. bu durumda hatalar rehber görevi üstlenir. bizi yönlendirir. hangi alanda hata yapılıyorsa o alan güçlendirilecek öncelikli alandır.
bu arada, beyin tesadüfi hatalar yapar. bu çok doğaldır. bunları bir süre sonra kendi kendine düzeltir. doğru kayıtları aldıkça, yanlışları ayıklar. siz beyne doğru kayıtlar vermeye devam edin.