Kalkıp bir Çinli o alfabeye o aksana rağmen nasıl konuşabiliyor bir Arap o alfabeye o arap aksanina ragmen nasıl catir çatır ingilizce konuşabiliyor.
Bizim en azından harflerimizin yazılımı ve bazı harflerin okunusu bile ilgilizce alfabeyle aynı.bu adamlar ilk defa böyle harflerle karşılaşıyolar ve ona ragmen nasıl catir çatır konuşuyorlar.
ingilizce öğreniyorum.
Hah konuyu tam kavradim diyorum youtube daki ingilizce yorumları okuyorum.
Öğrendiklerimle alakası yok ki MK.
Misal cümle yapisi ne olursa olsun özne-yüklem-nesne falan filan gider diyo.
Youtube dan bakıyorum amerikalilar başa zamir sonra nesne sonra yükleme koyuyorlar Hayır daha onlar bile bu grammer kurallarına uymuyorlar biz nasıl yapalım MK.
ortaöğretimde fransızca okuduğum için mesleğimde şart olan ingilizceyi öğrenmek üzere evimizin altında faaliyet gösteren dil okuluna başvurdum.
bana özel ders verin ve kısa sürede bu dili öğretin dedim. her gün iki saat ders almaya başladım. dil okulunu genç bir karı- koca işletiyordu.
kadıncağız bana hocalık yapmaya başladı. eşim de ; ben de unuttuğum ingilizcemi hatırlayım diye derslere girip bizi izlemeye başladı. tahminim ; ben kıskandığı için hoca ile yalnız bırakmamaktı amacı
elli saat kadar ders görünce hoca ;
- hadi kendini tarif et ingilizce olarak dedi. ben başladım ; boyum şu kadar, saçların böyle, kilom şöyle derken, gözlerim kahverengi diyeceğime yumurtalarım kahverengi demişim.
hocaya bir gülme krizi geldi ve kendini dışarı attı. ben bir şey anlamamıştım . eşim ;
- puh sana ! hocaya yumurtalarının kahverengi olduğunu söyledin. dedi.
önce çok utandım ama sonra eşime dedim ki ; ya gözlerim mavi olsaydı, hoca meraktan çatlamaz mıydı ?
meğer göz ile yumurta kelimelerinin yazılışı birbirine çok yakınmış.
hoca dersler bitene kadar bana göz ve yumurta ile ilgili cümle kurdurmadı.
iyi bildiğiniz zaman hala fark yaratan meleke. ama gelin görün ki pratik yapmadan da öğrenilmiyor. konuşma fırsatı arayıp bulamayanlara özellikle kendi mesleklerinde kendini geliştirmek isteye yöneticilere ve çalışanlara mesleki veya iş ingilizcesi fırsatı sunan şirketi tavsiye ederim
söylenilenlerin aksine okulda ve kendi kendime öğrendiğim dil. üstelik lisede almanca okudum, hemen hemen hiç ingilizce görmedim. o yüzden kusura bakmayın da, biraz bahane üretiyorsunuz. bi kraliçe elizabeth ol demedik ama normal bir insan ilgisi isteği varsa öğrenebilir. ayrıca başka dillere merak sarmış herkes bilir ki ingilizce çok çok kolay bir dildir. hatta türkçeden bile kolaydır ama anadil olduğu için doğal olarak anlamıyoruz.
üniversiteye geçtiğimde ilk hedefim yabancı dizi izlerken anlayacağım kadar ingilizce öğrenmek olacak. zaten o kadar ingilizce öğrenirsem tahminlerime göre insanlarla rahatlıkla iletişim kurabilirim. 1 yılda o seviyeye nasıl getireceğim o da muamma...
asıl öğrenmek istediğim dil japonca bu yüzden ingilizcemi japonca gramer kitapları okuyabilecek seviyeye getimem lazım. bunları neden mi yazıyorum? çünkü üniversiteye geçtiğimde bunları görüp okursam belki daha fazla gaza gelirim.
Sanırım sonu gelmeyen eylem. Uzun zamandir çalışıyorum ve şuan dahi çeyreğini öğrenebilmiş değilim. Bir sürü kelime ezberledim ama hala tek kelimesini dahi anlamadığım metinlerle karşılaşıyorum zor işimiz anam.
Söylenildiği gibi kolay değildir. Ama genelde düşünüldüğü kadar zor da değildir.
Kelime ezberi kilit noktadır, gramer ikinci planda tutulmalıdır. Zira ingilizce, grameri en basit dillerdendir. Biraz anlamaya başladığnızda, türkçe altyazılı ingilizce videolar ile yavaş yavaş gramer eğitimi başlayabilir. Bu videoları izlerken hem kelime ezberine devam edilmeli, hem de gramer kağıt üzerinde çalışılmalıdır.
Bir sonraki aşama ise orta düzeyde ingilizce yazılar okumaktır. Bilinmeyen kelimeler ezberlenmelidir. Bu aşamaya gelince yavaş yavaş ingilizce konuşmaya başlamak iyidir. Zira pratikteki ingilizcenizi geliştirmezseniz ezberlediğiniz kelimeler işinize yaramaz. Başka bir konuya çalışırken, konuyu ingilizce olarak tekrar etmeniz hem konuyu daha iyi kavramanızı sağlar, hem de ingilizcenizi geliştirir.
En son aşama ise belli dallara ait makaleler okumaktır. Bbc haber sitesinden tutun, google da bulabileceğiniz akademik makalelere kadar okuyarak ingilizcenizi yurtdışında en ufak bir sıkıntı yaşamayacak seviyeye getirebilirsiniz.
çok basit sadece konuşarak öğreneceksin. bir tek article da takılırsın onu da konuşarak öğrenecen yani çık avrupaya 15 günde öğrendiğin herşeyi türkiye de 6 ayda öğrenirsin.
kitaptan ingilizce öğrenilmez. bilginize
kitaptan öğrenmeye çalışmak bebeğin önüne kitap koymak gibidir.
2016 yılındaysanız artık kaçınılmaz olmuştur ingilizce öğrenmek ( bizzat benim uğraşım ) günümüzde artık ingilizce biliyor musun? diye bir soru sorma anlayışı bile azaldı iş alımlarında olsun, her alanda olsun. Bu yüzden önemli.Nasıl mı? bir yıl hazırlık iyi bir başlangıç olacaktır zaten. Kelime bilmek ilk sırada geliyor ingilizce film izlemek, şarkı dinlemek, hatta ingilizceyi hayata geçirmek lazım en basiti telefon dilimizi ingilizce yapmak gibi. Son tavsiyem duolingo adlı uygulama eğlenceli bir şekilde ingilizceyi tam anlamıyla kavratmak için harika bir öneri.
ingilizce bilmek aslında yabancı kelimelerin türkçe karşılıklarını bilmektir. hafızanızda ne kadar çok ingilizce kelimenin türkçe karşılığını biliyorsanız o derece ingilizce biliyorsunuz demektir. maalesef world ile word'ü aynı şey zannedenler var.
Toefl derecesinde ingilizcesi olan biri olarak size şunu söyleyeyim;
Pc başında öğrenemezsiniz.
aynı zamanda spontane diyaloglara girebileceğiniz hoca gerek, ingilizce roman vs okumanız gerek sonra da turistlerle veya yurtdışında yabancılarla pratik yapmanız gerek.
Ha yok "ben anlıyom ama konuşamıyom aga" ingilizcesi istiyorsanız, o zaman açın bi intermediate video izleyin.
istisnalar bir yana, çocukken oyun oynayarak ya da lisede hadi en geç üniversitede öğrenilememişse bir daha öğrenilemeyecek olan dildir.
şu anki durum ne bilmiyorum ama, biz ilkokul dördüncü sınıfta ingilizce görmeye başlamıştık.
4,5, ortaokul, lise derken 7-8 yıl bir dili, aynı dili öğrenme sürecinde bulunmuş oluyorsunuz. üstelik ingililzce yalnız okulda değil oyunlarda, reklam panolarında, ürün etiketlerinde, dükkan isimlerinde, televizyonlarda kısacası her yerde karşınızda. 6-7 yıl, bu dile yoğun bir şekilde maruz kalmanıza rağmen öğrenememişseniz bu sistemin suçu falan değil bal gibi de sizin yetersizliğinizdir. büyük ihtimalle dil kabiliyetiniz yoktur.
evet, ilerleyen yaşlarında pek çok dil öğrenen, öğrenmeye devam eden kimseler var, ama onlar kendilerine yıllarca öğretilmeye çalışılan dili bir zorluk yaşamadan öğrenebilmişler. aynı durum söz konusu değil.
ha bir de "anlıyorum ama konuşamıyorumcu" tayfa var ki akıllara zarar. yok öyle bir şey. mümkün değil. tecrübeyle sabittir ki dil öğrenmeye çalışan herkes konuşmadan ziyade dinleme konusunda sorun yaşar. ingilizce bilmiyor olmanızı saçma bahanelerle ya da saçma sebeplerle gizlemeye çalışmayın ki zaten "gizlenmesi" gereken bir şey değil. herkesin başka bir alanda yeteneği var.
ilkokul sonrası haftada yaklaşık 30 saat dil eğitimi veren hazırlık sınıflarını kapattıkları için insanların çok farklı yöntemler denediği durumdur.
aradan çok uzun yıllar geçse ve üzerine hiçbir şey koymasanız da, hala hazırlık sınıfında öğrendiğiniz dilin ekmeğini yemeye devam edebilirsiniz. o derece yani.
zihnin en berrak olduğu yaşlarda yoğun bir tempoda öğrenilen dilin kalitesine sonraki yıllarda başka bir yöntemle zor ulaşılır kanaatimce.
tamam seviyorum dil ögrenmeyide ha diyincede ögrenilmiyor ki. bir tane gramer kitabım ve samsung galaxy ace telefonum var 500 mb internet olan. sonra ögren tek basina ingilizce.
cesur olun. gramerdi telaffuzdu fazla kasmayın. şakımaya başlayınca bunları düzeltmek mümkündür. bol bol dinleyin. konuşacak birilerini bulun ama ana dili ingilizce olsun yoksa kafanız fazla karışır.