anadolu'da şu an bir tane resmi dil vardır ve o da türkçe'dir. öncelikle onu doğru bir şekilde öğreniniz ki konuşup anlaşabilesiniz. ayrıca yabancı dil'in nasıl olursa olsun bir gereklilik olduğu düşünüldüğünde çok da yaygarası yapılmamalıdır. sonuçla öğrenirsen ekime öğrenmezsen nickime kadar felsefesi geçerlidir bunda da.
" Bugünden geru divanda, dergahta, bergahta, mecliste ve meydanda Türkçeden başka dil kullanılmayacaktır."
Diyerek konu hakkindaki fikrimi ozetlemistir Karamanoglu mehmet beg. Bu ulkede turkce'den farkli bir dil konusmak isteyen, konusmak istedigi dilin resmi dil oldugu ulkeye defolsun gitsin.
keşke sokak dilini bırakıp (bkz: sikçe) farklı farklı diller öğrenenip kendimize farklı dünyalar açabilsek. zira dil zenginliktir, insanı kendini anlatma sanatıdır. insana farklı bir perspektiften bakma şansı verir. bunu anlamayan ya hayvandır, hayvanca koklaşarak, tepişerek iletişim kurar ya da anlamak istemiyordur.
dünya ile iletişim kurmak istiyorsanız yabancı dil gereklidir. ingilizce de dünya dilidir. en çok kullanılandır. yabancı dil öğrenmek demek kendi dilimizi ikinci plana atmak değildir. oraya buraya ingilizce dükkan ismi açan veya buna benzer şeyleri yapan özentileri ayrı tutmak gerekir. ha ben dil falan öğrenmem kardeşim banane dersen senin seçimindir. mecbur değilsindir.
emperyalizm karşıtlığının suyunun çıkarıldığının göstergesidir. emperyalizm'e karşı koymak için; ulusal çıkarları hedefleyen dış siyasette, iç piyasayı güçlendiren bir ekonomik programda, finansal yapıyı stabil kılacak bir heterodoks politikada ısrarcı olmak varken "yok efendim abhazca öğrenelim" demek en basitinden saçmalamaktır kimse kusura bakmasın.
emperyalizmin en büyük hedefi budur, insanları böyle saçmalıklarla uğraştırıp gerçek hedeflerinden sapmalarına sebep olmaktır. hindistan'da logaritma cetvelini ezberleyenleri unutmamak lazım.
acaba neden fransada yabancı dillere karşı biraz daha tepkililer?
onların girdiği sayfalar ingilizceden fransızcaya mı çevriliyor?
adamlar kendi dillerine sonuna kadar sahip çıkıyorlar, neredeyse "fransızca bilmiyorsa gelme ülkeme" diyecekler.
şimdi fransızlar iş bulamıyor mu?
veya fransa yabancılarla ithalat ihracat yapamıyor mu?
muhtemelen türkiyede fransızlarla yapılan alışveriş diyalogları fransızca gerçekleşiyordur.
neden alışveriş yaptığın ülkeyle kendi dilinde konuşamayasın ki?
kendi dilinde anlaşabilki şimdi o gereksiz görülen yöresel dillerden (ağız) öğrenebil.
alman geliyor herkes almanca konuşacağım diye yırtınıyor, ingiliz geliyor ingilizce konuşacağım diye yırtınıyor, ispanyol geliyor ispanyolca bilen birisi aranıyor.
ama oralara gittiğimizde onların dilinde konuşmak zorunda kalıyoruz.
ama ne gariptir ki geri kalmış ülkelerle veya muz cumhuriyetleriyle türkçe veya ingilizce anlaşmalar yapılıyor.
galiba dişini geçirebildiğin yerde dilin konuşulacak. dişini geçiremezsen daha çoook beklersin zorunlu ingilizce eğitimi yerine başka dersler gelir diye.
dilimizi lehçe ve şiveleriyle öğrenelim anlamına geldiğini düşündüğüm başlık. zira anadolu'daki yörelerin/bölgelerin, ağız diye tabir edebileceğimiz, * çeşitli farklılaşmaları mevcuttur.
türk diline esas baz alınan ağız istanbul ağzı, diğer bir değişle istanbul türkçesidir. yazı dilinde her bölge istanbul türkçesine riayet etmek zorundadır, ancak konuşma dilindeki hususiyetler doğaldır ve bu hususiyetlerin her biri kültürel mozayiğimizin bir parçasını oluşturmaktadır. bilinmesi hoşluktur, ancak bilinmemesi boşluk değildir. bir dille, bir ağzı mukayese etmek fikrimce pek de yerinde değildir.