ünv'lerde, liselerde vs vs yerlerde yabancı dil eğitiminden sıkılmış kişilerin serzenişi.
bilgisayar kullanabilmek için az çok ingilizceye sahip olman gerekli,
internette aradığın birşey bulamadığın* zaman yabancı kaynaklara yöneliyorsun ve bunların bir çoğu da ingilizce.
ankar tatarca,lazca, zazaca vs vs dillerin herhangi bir resmiyeti yok.
kendini geliştirebilmek için ne yazık ki (evet ne yazık ki) ingilizce bilmen şart.
neden ingilizce olduğunu açıklamaya gerek yok sanırım.
sözü geçen ülkelerin dilinden başka kaç alternatifin var ki?
bir anadolu dili öğrenmek yerine türkçeyi en iyi şekilde kullanmak bile daha mantıklı açıkcası.
düzeltme: sittin ay sonra farkettim ki başlık başıma kalmış. hayırlısı diyoruz.
küreselleşme diye bize ingilizce öğren diye yutturmaya çalışanlara cevaptır. kendileri bile küreselleşmeye inanmıyorlar. bizim gibi gelişmekte olan ülkeleri sömürmek için ortaya attıkları kemiği bizler maalesef kemirmeye çalışıyoruz. güzel türkülerimiz, manilerimiz, koşmalarımızı ancak biz anlarız. anadolu'nun içindeki zenginliği kendisini en iyi anlatan, kendini en iyi ifade edeceği türkçeyle herkesin keşfetmesi gerekir.
bu ülkede iş bulmak için en gerekli şeylerden biridir yabancı dil bilmek. o bulmak zorunda olduğumuz iş için de ingilizce, fransızca gibi diller bilmek gerekmektedir. keşke istihdam imkanları olsaydı da anadolu dillerimizi öğrenebilseydik. ben düşünmüyorum insanların ingilizce öğrenmeye bayıldığını. sadece hayatımız için öğrenmek zorundayız.
gayet mantıklı bir fikirdir . bir milleti öldürmek icin önce dilini yok etmek lazım mantıgıyla dayatılan sacma ingilizce mantıgı yerine , kendi halkımızla kaynasmak adına yurdumuzda konusulan baska dillerin ögrenilmesi daha mantıklıdır.
Aday: iyi günler, iş başvurusunda bulunacaktım.
işveren: Evet, güzel. Şöyle başlayalım, hangi dilleri biliyorsunuz?
Aday: Tatarca, Abhazca, Gürcüce, Lazca, Ermenice, Zazaca, Zartça, Zurtça vs. vs.
işveren: ingilizce yok mu?
Aday: Yok ya ne öğrenecem ben kapitalist adamların dillerini, yok öğrenmedim ben ingilizce, karşıyım.
işveren: iyi de biz dış ülkelere ihracat yapıyoruz, ingilizce bilmeden nasıl anlaşacaksınız. Ayrıca internet dili de çoğunlukla ingilizce, sonra bizim teknik terimlerimizin çoğu da yine ingilizce'ye dayanır, bilim dili de aynı şekilde, yurtdışında ortak firmalarımız var. Siz de takdir edersiniz ki artık ingilizce yabancı dil olmaktan çıktı, bütün dünyanın kullandığı ortak bir dil haline geldi.
Aday: Niye biz ingilizce öğreniyoruz ki? Onlar Türkçe öğrensin, hatta Tatarca, Abhazca, Gürcüce, Lazca, Ermenice, Zazaca vs. öğrensinler, öyle anlaşalım.
işveren: Anlıyorum! OK! Leave us your phone number, we will call you later!
Aday: Nasıl?
işveren: Hadi canım, ikile. işimiz gücümüz var.
Aday: Kahrolsun emperyalizm, fuck you man!
"ingilizce den önce türkçe yi doğru dürüst öğrenelim" sözünün farklı bir versiyonu.
zaten anadolu'nun dili bin yıldır türkçe'dir, kültürel alışveriş fiyaskolarıyla gitgide arapça-farsça karışımına sahip olsak da öncelikle türkçe'yi, önce kendimiz adına, sonra da diğer diller incelendiği takdirde evrensel diller arasında hak ettiği yere taşımak en doğrusudur.
dilimizi lehçe ve şiveleriyle öğrenelim anlamına geldiğini düşündüğüm başlık. zira anadolu'daki yörelerin/bölgelerin, ağız diye tabir edebileceğimiz, * çeşitli farklılaşmaları mevcuttur.
türk diline esas baz alınan ağız istanbul ağzı, diğer bir değişle istanbul türkçesidir. yazı dilinde her bölge istanbul türkçesine riayet etmek zorundadır, ancak konuşma dilindeki hususiyetler doğaldır ve bu hususiyetlerin her biri kültürel mozayiğimizin bir parçasını oluşturmaktadır. bilinmesi hoşluktur, ancak bilinmemesi boşluk değildir. bir dille, bir ağzı mukayese etmek fikrimce pek de yerinde değildir.
acaba neden fransada yabancı dillere karşı biraz daha tepkililer?
onların girdiği sayfalar ingilizceden fransızcaya mı çevriliyor?
adamlar kendi dillerine sonuna kadar sahip çıkıyorlar, neredeyse "fransızca bilmiyorsa gelme ülkeme" diyecekler.
şimdi fransızlar iş bulamıyor mu?
veya fransa yabancılarla ithalat ihracat yapamıyor mu?
muhtemelen türkiyede fransızlarla yapılan alışveriş diyalogları fransızca gerçekleşiyordur.
neden alışveriş yaptığın ülkeyle kendi dilinde konuşamayasın ki?
kendi dilinde anlaşabilki şimdi o gereksiz görülen yöresel dillerden (ağız) öğrenebil.
alman geliyor herkes almanca konuşacağım diye yırtınıyor, ingiliz geliyor ingilizce konuşacağım diye yırtınıyor, ispanyol geliyor ispanyolca bilen birisi aranıyor.
ama oralara gittiğimizde onların dilinde konuşmak zorunda kalıyoruz.
ama ne gariptir ki geri kalmış ülkelerle veya muz cumhuriyetleriyle türkçe veya ingilizce anlaşmalar yapılıyor.
galiba dişini geçirebildiğin yerde dilin konuşulacak. dişini geçiremezsen daha çoook beklersin zorunlu ingilizce eğitimi yerine başka dersler gelir diye.
emperyalizm karşıtlığının suyunun çıkarıldığının göstergesidir. emperyalizm'e karşı koymak için; ulusal çıkarları hedefleyen dış siyasette, iç piyasayı güçlendiren bir ekonomik programda, finansal yapıyı stabil kılacak bir heterodoks politikada ısrarcı olmak varken "yok efendim abhazca öğrenelim" demek en basitinden saçmalamaktır kimse kusura bakmasın.
emperyalizmin en büyük hedefi budur, insanları böyle saçmalıklarla uğraştırıp gerçek hedeflerinden sapmalarına sebep olmaktır. hindistan'da logaritma cetvelini ezberleyenleri unutmamak lazım.
dünya ile iletişim kurmak istiyorsanız yabancı dil gereklidir. ingilizce de dünya dilidir. en çok kullanılandır. yabancı dil öğrenmek demek kendi dilimizi ikinci plana atmak değildir. oraya buraya ingilizce dükkan ismi açan veya buna benzer şeyleri yapan özentileri ayrı tutmak gerekir. ha ben dil falan öğrenmem kardeşim banane dersen senin seçimindir. mecbur değilsindir.
keşke sokak dilini bırakıp (bkz: sikçe) farklı farklı diller öğrenenip kendimize farklı dünyalar açabilsek. zira dil zenginliktir, insanı kendini anlatma sanatıdır. insana farklı bir perspektiften bakma şansı verir. bunu anlamayan ya hayvandır, hayvanca koklaşarak, tepişerek iletişim kurar ya da anlamak istemiyordur.