Bir esigi atlatamamaktir. Bunun nedeni sadece ogretmene degil karsi dile de direnmektir. Teslimiyet sarttir diyebiliriz bu baglamda. Sinifimdaki ogrencilerin yaslarini dikkate aldigimda yasi ne kadar fazla ise bir ogrencinin, onun o kadar fazla direnc gosterdigini net bir sekilde soyleyebilirim. Bu surecte ogretmene sinir olmak da soz konusu olacaktir. Fakat akabinde basariya ulasinca ilgili ogretmene karsi asiri bir teslimiyet ve guvenden soz edebiliriz. Bir nevi stockholm sendromu yasatilmistir demek daha dogrudur.
hiç muhatap olmamıştım yıllarca ingilizceye...
ilk kez ortaokulda karşılaşınca, gereksiz bulup öylece çıkar gider sandım hayatımdan... maçta yenilince acısı geçer ya bi süre sonra... işte öyle sandım... ingilizceyi öğrenememenin acısı hafifler sandım sözlük..
en baştan bakalım....
ortaokulda verdiler bu dersi, en fazla 3 alarak geçtim... fizik daha kolay geldi hep ve matematikte öyle idi... ama ingilizce? öyle değildi. olmuyordu.
lisede ilk sene verdiler bu dersi yine... ve bizde artık uğraşmayız dedim, lise 2 ve 3 de artık yoktu ingilizce...
bu yılalrda ...en kazık türevleri alabilecek gibi duruyor ama ingilizce adımın dışında bir soru ile karşılacam diye korkuyordum. nitekim üniversite hazırlık sınıfında dersin felsefesini çözemeden geçme notu olan 60ı 1 puanla geçerek ..61 aldım.
tüm hazırlık sınıfı sürecini hayal edince bir mucize gerçekleştirmiştim.
o gün yeniden öss ye soksalar memleketin bir çok yerinde mühendislik kazana bilirdim. ama yok, onlar beni en zayıf noktamdan yakalamışlardı... ama 61 almayı bildim...
üniversitede ing 1-2-3-4 derslerini kopyalarla geçerken, kimse bu geçişlerimin bir mucize olarak görmüyordu ...bir ben zorlanıyordum anlayacağınız...
okul bitti... ben artık bildiğim ingilizce kelimeleri bile bilmediğimi sanan 'ezik' bir insana dönüştüm ingilizce hakkında... hala analitik çöze biliyor., geometriden anlıyor ve uzay hakkında fikirler yürüte biliyrodum ...ama sözlük, işte o kadar. geçti sandım yinede ...ama öyle olmadı...
yüksek lisansa baş vurdum. ingilizce yeterlilik sınavını ötelediğim için 'sınava gir sonra başvur' dediler. ezdiler yine beni sözlük. 'yapmayın kardeşler.. vurmayın . o daha çocuk' gibi bir garip serzeniş geldi dilimin ucuna, ama bunun anlamsızlığına boğuldum.
anlayacağın bir türlü şu ingilizceyle barışamadık... şimdilerde cnbs-e dizileri izliyorum severek ama hala tık yok...
bir gün sözlük..
bir gün...
sana ingilizce sevgiler sunacağım belki... belki msn iletime ingilizce ruh hallerimi yazacağım...
belki bir gün ama.. bugün değil be sözlük..
bugün o gün değil...
kişisel bir eksikliktir. öğrenmeye hiç yeltenmeyen insanın gözünde dahi utanç veren bir durumdur.
-ay em furom mamut? end yu?
+mamut abi bi yol alıver ya. yıllarını verdin şu ingilizceye, bir sik mesafesinde yol kat edemedin.
-fak yu!
+!'^+%&/()=?>£#$½
öğrenme tekniklerinin yanlış kullanılmasından kaynaklanan durumdur. çünkü bırakın ileri teknik sevisyesini, günlük konuşmaları anlayabilmek, konuşabilmek için sadece birkaç ay çalışmak yeter. bunun için biraz ezber, biraz da mantık gerekir. ama en önemlisi nasıl çalışacağını bilmek. nasıl çalışırsanız o şekilde sonuç verirsiniz mantığı burada çok önemlidir. yani kitabı elimize alıp, diğer elimizde sözlük, sonrasında deftere yazarak çalışırsak yarın öbür gün en basit öreği ile karşımıza bir turist çıktığında apışıp kalırız. çünkü beynimize yazarak kazınmıştır bilgi parçacıkları. yazarak sonuç veririz. en kolayı sadece belli bir seviye bana yeter diyenler için, kendi kendine konuşarak ve pratik yaparak çözmektir bu işi. altyazısız film izlemek, evde ingilizce konuşmaya çalışmak seviyeyi kısa sürede çok fazla ilerletir. sonuçlar dahilinde samimi olan kısa bir çalışma ile çok kolay öğrenilebilecek bir dildir ingilizce.
bir çok insanın yıllarca uğraşıp beceremediği durumdur. birde öğreneceğim diye kurslara kitaplara bir dünya para verirler. Sonuç ise boştur ne yazık ki sonunda kişi kendisinin ingilizce öğrenemeyecek kadar aptal olduğuna inanmaya başlar. Fakat yanlıştır, çünkü ingilizce kolay bir dildir fakat ingilizceyi anlatabilmek o kadar kolay değildir.