ingilizceye gayet hakim olmanıza rağmen kafanın bi milyon olduğu anda amerikalının sigaranıza baktığını görüp would you like to drink one demek. üstüne tanımam.
ingilizce konuşurken yapılan en büyük salaklık yanlış konuşursam diye ingilizce konuşmaktan sakınmaktır kendini kasmaktır..
yahu sen amerikalı mısın orda mı doğdun orda mı büyüdün, sen hiçbirzaman onlar gibi konuşamayacaksın ki...
niye kusursuzluk arıyorsun kendinde, karşındaki ülkemize geldiğinde kusursuzluk mu arıyor konuşurken...
ben var sultan ahmete gitmek diyor, sen anlıyor musun anlıyorsun eee sorun ne ozaman.
önemli olan anlaşabilmek, gramer kendiliğinden oturur zamanla...
sen kendi dilinin gramerini bile çok iyi bilmediğin için sınavlarda türkçeye çalışmıyor musun...
londra da dort, bes dukkana gırdım, ne aradıgımı soyledım herkes yuzume mal mal baktı. ulan ne mallarmıs dedım, sonra asıl malın ben oldugumu kavradım;
-do you have mp üç-bu şekilde telaffuz aynen- player?
çok güldüm sonra tabi ama tekrar aynı dükkanlara giremedim.
ingilizce dersinde hoca resim gösterip sırayla kaldırarak
resimde görülen şeklin ingilizce karşılığını sorar. Çıkan resimlerden biri de pamuk prenses ve yedi cüceler dir.
arkadaşın verdiği cevap: cotton princess and seven shorts
verilen bir ödev üzerineturistle konuşmak için turiste yaklaşıp, "hi i've got homework, can you help me?" demek yerine "hay ayam homvörk help yu ar?" demektir. hayatında madafakadan başka ingilizce bir kelime telaffuz etmemiş biriyseniz benim gibi, adamın karşısında konuşamıyorsunuz.