ülkemizde bırakın uzaya gitmeyi/atomu parçalamayı, bir kaza bela gelmeden, sırtını bir yerlere dayamadan ve kendini yıpratmadan iyi kötü gül gibi geçinip gidebilmenin asıl mucize olduğunu anlamış veya ileride olur da anlarsa işte o zaman biraz olsun huzura kavuşacak insan aktivitesi.
mavi veya kırmızı bir döner koltukta oturup, excel in her bir hücresi için kafayı yercesine hesaplamalar yapıp, gerektiğinde gece yarılarına kadar monitöre yumulup, durmaksızın kahve/pizza/kebap tüketeceksiniz.
eve ulaşır ulaşmaz başınızı yastığa koyup uyuyun! zira ertesi sabah yine saat 8 sularında kartlı girişinizi o muhteşem gökdelenin turnikesinden yapmış olmanız gerekecek..
stratejik kararların alınması aşaması?
sizinle alakası bile yok!
siz yardımcı oyuncu bile değilsiniz..
siz alınan kararların uygulanması hususunda birbirinden farklı roller verilmiş küçük ayrıntılar olacaksınız...
ve daha da ürkütücüsünü söyleyeyim..
yaratıcılık gerektirmeyen neredeyse her beyaz yakalı mesleği, bu saydıklarımdan ibaret..
alternatif maliyet meselesi arkadaşım..
sana bu külfetin getireceği maddi kazanca, bu denli ihtiyacın varsa, ve hayattan öncelikli beklentilerini karşılamanın yolu burdan geçiyorsa..
yapacaksın...
yapıyorsun...
elbette yaparsın...
hazırlık sınıfıyla birlikte 5 sene, en kazığından tüm işletme stratejilerini, Franchising ini, piyasanın kaymağını almayı öğren. sonra da git bankada gişeye otur, para say, onun bunun hesabına para yatır, yeni hesap aç, likit fon al ver...
eh...
suç sende değil ki.
suç tamamiyle sana gül bahçesi vaadedende...
is bulmanin cok zor oldugu bir donemde, standartlari oldukca dusuk olan bankacilik sektorune girmek cogu bolumden mezun olmus insanin basina gelebilir, dogaldir.
ingilizce işletme bölümünü bitirdiğinizde en normal olmanız gereken zaten bankacıdır. zira günümüzde bankacıların mezun oldukları bölümleri ele alırsak: su ürünleri, ziraat mühendisi, edebiyat bölümü gibilerinden kel alaka şeyler karşımıza çıkacaktır.
hele hele kariyerinize banka müfettişi olarak başlamışsanız tamamdır.