ingilizce öğrenmez isen ilerde hiç bi bok olamazsın yavşaklığından bıkmış ergendir.
(bkz: aaa benim lan o)
küçüktüm, ortaokuldaydım, evde cine5 vardı. ergenliğin doruklarında emmanuelle fora sürüklenip gidiyorduk. kıbrısta yaşıyorum ve yazları bir sürü turist geliyor diyollar. boş durmamam gerektiğini düşünüyorum, yanlış anlamayın beleşe ingilizceyi geliştireceğim. sabah sahile inip turistlerin yanına yanaşıp sorular soruyorum.
sexton : hay. wots yor neym?
taş turist : helen.
iç ses : sende bana sorsana la.
uzun uzun kızın yüzüne baktıktan sonraki iç ses: bu amına koyduğum ingilizce bilmiyor, sadece anlıyor. bilse oda bana adımı sorardı.
başka bir yere geçilir ve av belirlenir;
sexton : hay.
tatlı turist : hay
iç ses : tamamdır bunla muhabbeti kurarım ben. çok sevimli lan.
sexton : hav ar yu?
tatlı turist: fayn.
iç ses : bu şıllık kesin avrupanın köylüsü. medeniyet görmemiş görse nezaketen sorardı sen nasılsın diye.
bu işin böyle olmayacağını düşünmem uzun sürmedi ve kaleye gezmeye gitme kararı aldım. çocukluk travmalarımdan birine geldik.
yaşlı moruk resim çizer;
sexton : hi.
yaşlı moruk:.....
iç ses : duymadı herhalde.
sexton : hi.
yaşlı moruk:.....
iç ses : dili mi yokki la.
sexton : hi
yaşlı moruk kafasını kaldırır ve gözlüklerinin üstünden bakar: good bye.
sexton(bu noktaya dikkat iç ses değil direk dışa vurdum): amına koyduğum baştan söylesene şu lafı.