erdoğan yıllar önce bir tv kanalında kendisine ingilizce;
"başbakan olunca ingilizce konuşmanız gerekince ne yapacaksınız" sorusu sorulunca,
"tabi ki türkçe konuşacağım" demiş ve üniversite öğrencileri tarafından alkışlanmıştır.
gayet sıradandir, nitekim "türkiyede herkes ingilizce biliyorda bir başbakanmi kaldi?" sorusu geliyor akillara.
bu düşünceye sahip olan insanlar, başbakan ingilizce konuşsa da neden türkçe konuşmuyor diye soru sorar cinstendir. **
fransizlarin ingilizce bildikleri halde ing. konuşmamalari
yadırganmayacak bir durumdur. zira birde söyleyeceklerini kağıda bakmadan okuyanları vardır ki akıllara zarar. çıkarın bu kadını burdan demek için bile kağıda ihtiyaç duyar. varsın sadece van minüt desin de yeter ki başını dik tutup meydan okusun.
zamaninda cnn'de amerikanlar kadar iyi ingilizce konusan , sabahlari gune bbc izleyerek baslayan bir ecevit e sahip olan ulkemizin , su anki hissiyatidir.
gerçekten büyük eksikliktir. hemen şöyle denmesi gerekir:
(bkz: ordu göreve)
sonuçta tercümanlar her zaman olduğu ve karşı taraf anlatılanı anladığı için hiç önemli olmayan durumdur. ayar verilmiştir, sadece at gözlüklü akp düşmanları kabullenememektedir.
one minutes yerine bir dakika deseydi kanımca daha iyi olurdu. madem ingilizce bilmiyoruz o halde hiç ingilizce kelime kullanmayalım türkçe konuşup dilimizin reklamını yapalım. madem biz öğrenemiyoruz onlar türkçe öğrenir uluslararası panellerde türkçe konuşulur biz de ülke olarak komik duruma düşmeyiz.
sadece türkiye'de görülebilecek bir şey değil. başbakanın eksikliği, fakat yanlışı değil. yanlışları daha enteresan gerçi.
ayrıca türkiye, başbakanın ingilizcesiyle görülmemiş bir geyik akımına girdi, her laf van minüt le bitiyo sanki. dün seksen yerde van minüt lafı geçtiğine şahit oldum. hayırlısı tabi.
bu dünyada 1800 lerden beri ingiliz sömürgeciliğinin ekonomiyi elinde tutması sonucu uluslararası dil ingilizcedir ve diplomasi dili de ingilizce olmuştur. çatlasanız da, patlasanız da gerçek budur.
sen de teknoloji üret mal üret, sen de dünya ekonomisini yönlendir ingiliz de gidip mecburen türkçe öprenmek zorunda kalır..
bu gerçeği kabul etmeyen devlet adamı da kendi arasında rahat rahat ingilizce konuşan 2 yabancı başbakana bakar öyle.
utanç vericidir. sen kalk başbakan, cumhurbaşkanı vs ol, dış ilişkilere ağırlık ver, avrupa birliği de, davos de... gittiğin yerde armut gibi bak konuşulanlara. olmaz. olmamalı. sonra da van minüts de, iyice rezil et kendini. olacak iş değil. başbakan, cumhurbaşkanı ve hatta millet vekili adayları için ingilizce şartı getirilmeli. bak o zaman avrupa'daki itibarımız nasıl artıyor. sen daha ingilizce konuşama, bir de itibar bekle, hörmet bekle avrupa'dan. hiç güleceğim yoktu.
sadece ulusal dilini bilip başkasını bilmemeyi marifet sayan anlayış , kendi aralarında ingilizce konuşarak sohbet eden italyan ve fransız başbakanlarının yanında 3. bir başbakan olarak konuşmalarını anlamadığı için öyle bakar.
ingilizce bilsin bilmesin, her zaman her yerde türkçe konuşmasını desteklediğimdir. eleştirmenin de bir dozu olmalı. ha elbette dil bilmek güzel ama gidipte her yerde o dili konuşmak için değil. dilinizden utanmayın. kullanın herşeye herkese rağmen. ne özgüvensiz toplumuz. vaktiyle "turkey" yerine "türkiye" kullanalım derken herkesin milliyetçilik duyguları kabarıyordu, yemişim öyle milliyetçiliği.
bakın atatürk ne demiş.
"Ulusal duygu ile dil arasındaki bağ çok güçlüdür. Dilin ulusal ve varsıl olması, duygunun gelişmesinde başlıca etkendir. Türk Dili, dillerin en varsıllarındandır; yeter ki bu dil bilinçle işlensin. Ülkesini, yüksek bağımsızlığını korumasını bilen Türk ulusu, dilini de yabancı diller boyunduruğundan kurtarmalıdır."
türkçeyi bile argodan ibaret konuşan bir başbakan'a sahip olmakla aynı şeydir. düşün daha türkçesi bozuk sayılır. üslubu zaten sorma! kasımpaşa'lı eli maşalı. dediğim gibi türkçe şart ilk önce.