O mallardan biri de benimdir. O kara güne kadar ingilizce'nin benim için altın bir bilezik olduğunu sanıyordum. Cv'me yazdığım konuşma: 9, yazma: 10, okuma: 9 ibarelerinden sonra ivdelikle beni iş görüşmesine çağıran adamın karşısında kuzu gibi "mee"lememden sonra altın bileziğin çakma, imitasyon, altın suyuna batırılmış bir bilezik olduğunu anlamam çok uzun sürmemişti.
feysbukta duvarlarında birbirleriyle ingilizce yazışan, yada yazıştıklarını sanan mallar.
Kimse onlardan başka 'vat iz yur neym' demesini bilmiyor sanki. hatta google translate 'den arakladıkları cümleleri duvarlarına copy paste yaptıkları da bilinmiyor sanki.
ingilizce bilmiyorsun, bilmek zorunda değilsin, kimsenin senden böyle bir beklentisi yok; neden bu kadar kasıyorsun ki? birkaç tane gubidik cümle ıkınıp herkesle paylaşmanın ne anlamı var? kendine neden böyle bir misyon edindin? yabancı dil biliyorum diyip, hava basmak, belki hatunların ilgisini çekmek, belki de çevrende saygınlık(!) kazanmak istiyorsun, o halde neden ingilizce'yi seçersin ki? iyi kötü biliyoruz yani bir çoğumuz. git mesela ispanyolca, italyanca, olmadı japonca gibi dillerle dene bu işi.
hayır, bir şey değil; ele güne rezil oluyorsun be tatlım.