ingeborg bachmann

entry27 galeri29
    27.
  1. baştan aşağa saf şiir; etten kemiğe, ateşten küle emsalsiz şair.

    duyarlı bakışı, derinlikli algılayışı ile mısra mısra akan ruhu; ne sanatında ne özel hayatında hak ettiği değeri görememiş olsa da bir kere yaşandı mı asla unutulamayan şiir olur tüm varlığı, derin titreştirdiği yüreklerde.

    ne malina gibi bir şaheser henüz yazılabildi ne de geçmişinin yaktığı ateşte külleri savrulurken , şairliği masmavi şahlanan oldu onun gibi.

    ''bir gün gelecek, insanların siyah ama altın gibi parlayan gözleri olacak; onlar, güzelliği görecekler, pisliklerden arınmış ve tüm yüklerden kurtulmuş olacaklar, havalara yükselecekler, suların dibine inecekler, sıkıntılarını ve ellerinin nasır bağlamış olduğunu unutacaklar. bir gün gelecek, insanlar özgür olacaklar, bütün insanlar özgür olacaklar, kendi özgürlük kavramları karşısında da özgür olacaklar. bu, daha büyük bir özgürlük olacak, ölçüsüz olacak, bütün bir yaşam boyunca sürecek...

    bir gün gelecek, insanlar savanları ve bozkırları yeniden keşfedecekler, uçsuz bucaksıza açılıp köleliklerine bir son verecekler, hayvanlar yükseklerdeki güneşin altında insanlara, artık özgür olan insanlara yaklaşacaklar, ve dev kaplumbağalar, filler, bizonlar birlik içerisinde yaşayacaklar, ormanların ve çöllerin kralları, özgürlüklerine kavuşmuş insanlarla birleşecekler, aynı kaynaktan su içecekler, arınmış havayı soluyacaklar, birbirlerini parçalamayacaklar, bu, başlangıç olacak; bütün bir yaşamın başlangıcı... ''

    ''bir gün gelecek, insanların altın kırmızısı gözleri olacak ve şaşırtıcı sesleri olacak; o gün insanların elleri yeniden sevme yeteneğini kazanacak, ve insanlığın şiiri yeniden yazılmış olacak...
    ve elleri iyilik yapabilecek, masum ellerini varlıkların en yücesine uzatacaklar, çünkü onlar, çünkü insanlar sonsuza değin beklemek zorunda kalmamalılar, beklemek zorunda kalmayacaklar...''

    ''bir gün gelecek, binalarımız çökecek, otomobiller hurdaya dönmüş olacak, uçaklardan ve roketlerden kurtulmuş olacağız, tekerleğin ve atomun parçalanmasını bulmuş olmaktan vazgeçeceğiz, mavi tepelerden taze bir rüzgar esecek ve ciğerlerimizi alabildiğine dolduracak, ölmüş olacağız ve soluk alacağız; bu, hayatın ta kendisi olacak.

    çöllerde sular tükenecek, biz yeniden çöllere dönebileceğiz ve vahiylere kulak vereceğiz, savanlar, göller ve akarsular artıklarıyla bizi çağıracak, elmaslar, kayaların içinde kalacak ve parıltıları hepimizi aydınlatacak, balta girmemiş ormanlar, bizi düşüncelerimizin karanlık ormanından çekip alacak, düşünmeye ve acı çekmeye son vereceğiz, bu, kurtuluşun ta kendisi olacak.''

    Gidiyoruz, Tozlanmış Yüreklerimizle

    Gidiyoruz, tozlanmış, onca yitirişten
    nicedir katılaşmış yüreklerimizle.
    Yalnız bizi dinlememeleri değil mesele,
    sağırlaşmışlar da üstelik, tozlanmış
    inlemeleri duyup yakınamayacak kadar.

    Şarkı söylüyoruz, ezgi yüreğimizde.
    Oradan çıkabildiği hiç duyulmamış.
    Yalnız arada bilenlere rastlanırmış:
    Tutan olmamıştı bizi, kalalım diye.

    Duyuyoruz. Paydos artık ağırdan yürümeye.
    işin sonu da kalmayacak yoksa.
    Ve çeviriyoruz gözlerimizi Tanrıya:
    Alın terimizin karşılığıdır ayrılık!

    (Çeviren: Ahmet Cemal)

    Rondo

    Rondo- sevgi bazen yok olur

    sönüşünde gözlerin,
    ve sönmüş gözlerine
    bakarız sevginin.

    Dokunur kirpiklerimize duman,
    kraterden yükselen soğuk;
    sadece bir defa tuttu
    nefesini, korkunç boşluk.

    Ölü gözleri
    gördük ve unutmadık asla.
    Sevgidir en uzun süren
    ve tanımaz bizi bir daha.

    (Çeviren: Ahmet Cemal)

    Çok Anlamlı Olabilirdi

    Çok anlamlı olabilirdi: tükenmekteyiz,
    gitmek zorundayız, çağrılmadan geliriz.
    Ama konuşmak ve anlaşamamak,
    ve bir an bile kavuşamayan ellerimiz,

    yıkmakta bunca şeyi: kalıcı değiliz.
    ilk adımlarımızı korkutur yabancı işaretler,
    bir çarpı işareti parçalar bakışmaları,
    istenen, yalnızlıklarda eriyip gitmemiz.

    (Çeviren: Ahmet Cemal)

    ''benim mavim, benim içinde tavus kuşlarının gezindiği, görkemli mavim, benim uzakların rengi olan mavim; ufuktaki mavi rastlantım! ''
    0 ...
  2. 26.
  3. elinden düşen izmaritin çıkardığı yangın sonucu yaşamını yitirdi. intihar mı yoksa bilinç kaybı mı olduğu asla anlaşılamadı.
    1 ...
  4. 25.
  5. Ah, keşke korkmasaydım ölümden!
    Bulabilseydim sözcükleri,
    (kaçırmasaydım),
    dikenler olmasaydı yüreğimde,
    (güneşi vurabilseydim),
    olmasaydı ağzımda bu susamışlık,
    (vahşi suları içmeseydim),
    açmasaydım kirpiklerimi,
    (sicimi görmeseydim).
    1 ...
  6. 24.
  7. malina gibi muazzam bir eserin yazarı. Şairdir aynı zamanda. zor bir zamanın şairidir. ikinci dünya savaşının ardından adorno şiir yazmanı olanaksız saymasıyla savaşmıştır, iyi de yapmıştır. Ve yolu bir kitapçıya ama daha çok bir sahafa düşen herkesin malina'yı edinmesi gerektiğine inanıyorum.
    1 ...
  8. 23.
  9. "Çok anlamlı olabilirdi: tükenmekteyiz,
    gitmek zorundayız, çağrılmadan geliriz.
    Ama konuşmak ve anlaşamamak,
    ve bir an bile kavuşamayan ellerimiz... "
    1 ...
  10. 22.
  11. ''Faşizm, atılan ilk bombalarla başlamaz, her gazetede üzerine bir şeyler yazılabilecek olan terörle de başlamaz. Faşizm, insanlar arasındaki ilişkilerde başlar, iki insan arasındaki ilişkide başlar... ve ben anlatmak istedim ki, savaş ve barış yoktur, hep savaş vardır... ''
    1 ...
  12. 21.
  13. Beyazlı Günler

    Kayın ağaçlarıyla uyanıyorum bugünlerde
    ve buzdan bir aynanın önünde,
    alnıma dökülmüş buğday saçları tarıyorum.

    Soluğumla karışarak
    köpürüyor süt.
    erken saatte kolay köpürüyor.
    Ve nede camı buğulatsam,
    yine senin bir çocuk parmağıyla resmedilmiş
    adın çıkıyor: Masumiyet.
    onca uzun zamanın ardından.

    Bugünlerde acı vermiyor
    unutabilmem
    ve anımsamak zorunda kalmam.

    Seviyorum. Beyazbir kor gibi tutuşarak
    seviyorum ve teşekkür ediyorum ingiliz selamlarıyla.
    Bunu yapmayı uçarken öğrendim.

    Bugünlerde martıları düşünüyorum,
    onlara bir aşağı,
    bir yukarı kanat açarak,
    bembeyaz bir ülkeye uçtum.

    Ufukta benim efsane kıtamın,
    oralarda beni, üstümde
    bir kefenle terk etmiş
    kıtamın görkemli çöküşünü
    algılıyorum.

    Ben yaşıyorum,
    uzaklardan onun kuğu şarkılarını dinliyorum!

    (Çeviren: Ahmet Cemal)
    2 ...
  14. 20.
  15. Kuzeye Gidiyoruz

    Şarkı söylüyoruz,göğsümüzdeki ezgiyi
    Orada,hiçbir zaman çıkmadı.
    Yalnızca kimileyin bildi biri.
    Kimse bizi kalmaya zorlamadı.

    Duruyoruz.Kesiyoruz adımlarımızı
    Yoksa sonu da bozulur
    Gözlerimizi tanrıya çeviriyoruz.
    Biz istedik bunca ayrılığı.
    2 ...
  16. 19.
  17. ADA ŞARKıLARı'NDAN

    insan ayrılırken
    fırlatmalı şapkasını denize,
    içinde yaz boyu topladığı
    deniz kabukları
    ve gitmeli saçları uçuşarak rüzgârda,
    kurduğu sofrayı sevgilisine,
    devirmeli denize,
    bardağında kalan şarabı dökmeli denize,
    ekmeğini balıklara vermeli
    ve denize bir damla kan katmalı,
    bıçağını dalgalara saplamalı
    ve salmalı sulara ayakkabılarını,
    yürek, çapa ve haç
    ve gitmeli saçları uçuşarak rüzgârda!
    Döner gelir sonra.
    Ne zaman?
    Sorma.

    (Çeviren: Behçet NECATiGiL)
    1 ...
  18. 18.
  19. GECENiN NAL SESLERi ARASıNDA

    Gecenin büyük kapısı önündeki kara beygirin nal sesleri arasında,
    hâlâ titriyor yüreğim bir zamanlarki gibi ve uzatıyor eyeri uçarcasına,
    Diomedes'in ödünç verdiği yular gibi, kıpkırmızı.
    Güçlü rüzgâr öncülüğümü yapmakta
    karanlık yollarda ikiye bölerek uyuyan
    ağaçların kapkara örgüsünü,
    öyle ki, ay ışığıyla yıkanan meyveler
    korkuyla sırtlara ve kılıçlara atlamaktalar,
    ve ben indiriyorum kırbacımı
    sırtına, çoktan sönmüş bir yıldızın.
    Yalnızca bir kez yavaşlatıyorum adımlarımı, senin nankör dudaklarını
    öpmek için, saçların dizginlere dolanmış
    bile, ve pabuçların kumlarda sürükleniyor.

    Hâlâ duymaktayım soluğunu
    bir de hançer gibi sapladığın
    o sözcüğü.



    ( Çeviren: Ahmet CEMAL)
    0 ...
  20. 17.
  21. ELBET ANLAMı OLABiLiRDi

    Elbet anlamı olabilirdi: geçip gitmekteyiz dünyadan,
    sormamışlar gelirken, çekilmeliyiz şimdi yavaştan.
    Ama konuşmamıza karşın, birbirimizi anlamadan
    ve karşımızdakinin ellerine bir an bile ulaşamadan,

    yıkım bu işte: Çıkamayacağız bu sınavdan.
    Denemek bile kalkılmaz bir şey altından,
    ve bir çarmıh dikilmiş, kendimizi tanıyamadan,
    yalnızlığımızda, silinip gidelim diye dünyadan.



    (Çeviren: Ahmet CEMAL)
    1 ...
  22. 16.
  23. ALACAKARANLıKTA

    Yine ikimiz, koyuyoruz ellerimizi ateşe,
    sen nice zamandır yıllanmış gecenin şarabı aşkına,
    ben ise sabahın hiç sıkılmamış pınarı uğruna.
    Körük, güvendiğimiz ustasını beklemekte.

    Keder yaydığında sıcaklığını, geliyor cam ustası.
    Gidişi ortalık ışımadan, gelişi çağırmadın sen, hem de
    yaşlı, aklaşmış kaşlarımızın alacakaranlığı kadar.

    Yine kurşun dökmekte göz yaşlarının kazanında,
    sana bir kadeh için - kutlamaktır önemli olan yitirilmişi-
    bana da isli cam kırıklarım için - ateşe saçılmakta.
    Ve sana kadeh kaldırıyorum, gölgeleri çınlatarak.

    Anlaşılır şimdi kimin çekindiği,
    ve kimin sözünü unuttuğu. Sense
    ne bilirsin, ne de istersin tanımayı,
    kenardan içersin, serindir diye
    ve ayık kalırsın, tıpkı eskisi gibi,
    üstelik belli ki, kaşların hala çıkmakta!

    Bana gelince, bilincindeyim yaşadığım
    aşk ânının, cam kırıklarım saçılıp ateşe,
    yine o eski kurşuna dönüşürken. Duran
    benim merminin ardında, hayal gibi,
    yalnızca tek gözü açık, hedefinden emin,
    ve sıkıyorum onu, sabahın ortasına.





    (Çeviren: Ahmet CEMAL)
    1 ...
  24. 15.
  25. ingmar bergman adlı yönetmenin ismini fena halde serbest çağrıştıran kişilik.
    0 ...
  26. 14.
  27. Sevgili kardeşim, ne zaman bir sal yapacağız kendimize
    Ve yelken açacağız gökyüzünden aşağıya?

    bu dizeleri getirir aklıma gülümserim .
    2 ...
  28. 13.
  29. HENÜZ KORKUYORUM



    Henüz korkuyorum

    seni nefesimin incecik telleriyle bağlamaktan,

    düşlerin mavi bayraklarıyla süslemekten

    ve sisli kapılarında karanlık şatomun,

    beni bulasın diye meşaleler yakmaktan.



    Henüz korkuyorum seni alacalı günlerden

    ve güneş zamanının altın çavlanlarından

    ayırmaktan,

    ayın o korkunç çehresinde

    gümüş rengi köpükler saçtığında yüreğim.



    Kaldır başını ama bakma bana!

    indirilmekte bayraklar, meşaleler sönmüş,

    Ve ay kapanmış kendi yörüngesine.

    Gel, zamanıdır artık, gel

    Ve tut beni, ey kutsal çılgınlık!

    (Türkçesi: Ahmet Cemal)
    2 ...
  30. 12.
  31. BÜYÜK YÜK

    Taşınır yazın büyük yükü her gün,
    Güneşin gemisi alesta beklerken limanda,
    Ardındaki gönlü kırık martı çığlıklarıyla,
    Taşınır yazın büyük yükü her gün.

    Alesta bekleyen güneşin gemisine,
    Gülücükler saçarak girer kadınlar,
    Aslan başlı geminin vahşi ıslak dudağından.
    Güneş gemisi alesta beklerken limanda.

    Ardındaki gönlü kırık martı çığlıklarıyla,
    Bir ses eserken ki batıdan, batsın bu gemi!
    Açık gider gözleri, boğulur ışıklar içinde,
    Ardındaki gönlü kırık martı çığlıklarıyla.

    (Türkçesi: Ömer Akşahan)
    1 ...
  32. 11.
  33. 10.
  34. (bkz: malina)

    ...bir gün gelecek, insanların siyah ama altın gibi parlayan gözleri olacak; onlar, güzelliği görecekler, pisliklerden arınmış ve tüm yüklerden kurtulmuş olacaklar, havalara yükselecekler, suların dibine inecekler, sıkıntılarını ve ellerinin nasıl bağlamış olduğunu unutacaklar. bir gün gelecek, insanlar özgür olacaklar, bütün insanlar özgür olacaklar, *kendi özgürlük kavramları karşısında da özgür olacaklar. bu, daha büyük bir özgürlük olacak, ölçüsüz olacak, bütün bir yaşamı boyunca sürecek...

    ...bir gün gelecek, insanlar savanları ve bozkırları yeniden keşfedecekler, uçsuz bucaksıza açılıp köleliklerine bir son verecekler, hayvanlar yükseklerdeki güneşin altında insanlara, artık özgür olan insanlara yaklaşacaklar, ve dev kaplumbağalar, filler, bizonlar birlik içerisinde yalayacaklar, ormanların ve çöllerin kralları, özgürlüklerine kavuşmuş insanlarla birleşlecekler, aynı kaynaktan su içecekler, arınmış havayı soluyacaklar, birbirlerini parçalamayacaklar, bu, başlangıç olacak; bütün bir yaşamın başlangıcı...

    sesleniyorum: hesap lütfen.
    3 ...
  35. 9.
  36. otuzuncu yaş eseri fena sıkıcı ve aksiyonsuz olan yazar. **
    1 ...
  37. 8.
  38. 20. yüzyılın en önemli kadın yazarlarındandır.
    "bakışlarını kaldır
    ama bakma bana"
    ingeborg bachmann
    2 ...
  39. 7.
  40. "bir düs alısverisi", "agustos böcekleri" ve manhattan'ın iyi tanrısı isimli radyo oyunları da bulunan avusturya'lı kadın yazar.
    1 ...
  41. 6.
  42. "Asla ağlamamalısın!"
    der bir şarkı. Onun dışında bir şey diyen kimse yok..

    Ingeborg Bachmann
    3 ...
  43. 5.
  44. Ingeborg Bachmann 1926'da Avusturya'nın Klagenfurt kentinde doğdu. 1945-1950 yılları arasında Innsbruck, Graz ve Viyana Üniversitelerinde felsefe, psikoloji ve Alman filolojisi okudu. Çalışmalarında özellikle Heidegger ve Wittgenstein üzerinde yoğunlaştı. Heidegger'in varoluşçuluk felsefesi üzerine yazdığı tezle doktorasını verdi. ilk şiirleri 1948/49 yıllarında yayımlandı. 1959/60 yıllarında doçent unvanıyla Frankfurt Üniversitesi'nde şiir konulu dersler verdi. 1964'te Georg Büchner Ödülü'nü aldı. Aralarında Fransa, ingiltere, italya ve A.B.D.'nin de bulunduğu pek çok ülkeye yolculuk etti. 1965'ten itibaren Roma'da yaşamaya başladı. 1973'te çıktığı Polonya yolculuğunda Auschwitz ve Birkenau toplama kamplarını gördü. Aynı yıl Roma'daki evinde çıkan yangında ağır yaralanarak hayatını kaybetti.

    http://www.ykykultur.com.tr/yazar/yazar.asp?id=674
    1 ...
  45. 4.
  46. eserleri;

    Roman:
    Malina(1971; Malina 2004).

    Şiir:
    Die gestundete Zeit (1953; Ertelenmiş Zaman, Toplu Şiirler 2004), Anrufung des Großen Bären(1956; Büyük Ayı'ya Çağrı, Toplu Şiirler 2004).

    Deneme:
    Frankfurter Vorlesungen (1960; Frankfurt Dersleri 1989).

    Öykü:
    Das dreißigste Jahr (1961; Otuzuncu Yaş 2004).
    1 ...
  47. 3.
  48. max frisch uzun süre ilişki yaşayan ve bu acılı ilişki sonucunda bunalım geçirip kendisini eve kapatan, alkole başlayan sonunda da alkolun etkisiyle sigarasını söndürmeyi unuturak evini ve kendisini yakan yazar.
    1 ...
© 2025 uludağ sözlük