ya bi' siktirolun dediğim film. ne alaka lan aidsle seks. kondom denen bişey var zaten, bir film de de hastalık olmasın arkadaş bu ne ya biraz yaratıcı olun amk.
--spoiler--
adamın babası olduğunu çüküm bile anladı lan, ne alaka sevgilisi.
--spoiler--
biraz müzik biraz ajitasyon gişe tamam. yok arkadaş bizim insanımızın acıyla kederle bu kadar orgazm olabilmesini anlayamadımya, hayırlısı.
edit: ayrıca o notlarla dolu oda sahnesinide birçok filmden hatırladığımıda belirtmek isterim, çalıntı yani. (bkz: a beautiful mind) (bkz: august rush)
üzülüyorum sadece. güzel adam-güzel kadın aşkının gölgesinde kalacağı için.
hep aşk tesadüfleri sever ile kıyaslanıyor, bu büyük haksızlık mesela.
biz kadınlar mehmet günsür gibi bir ilahı kesmek için gittik en çok o filme. öyle bir adamla tesadüfen karşılaşabilmek hayaliyle. sonra gittik ve en çok altan erkekli'nin güzelliğine ağladık. ondan etkilendik. yanımızda da sevgililerimizi, yakın erkek arkadaşlarımızı sürükledik.
oysa incir reçeli'ne salt fragmanı için gittim ben.
"sana dokunmak tüm kelimeleri yakmak gibi" için.
son zamanlarda aklımdan geçip dilimden dökülemeyen en yakıcı aşk tanımı bu olduğu için.
uçurumun kenarında bir kadının bir adım gerisinde tutmak suretiyle sevmeye çalıştığı bir adamın öyküsü.
hiç büyük sözler vermeden, büyük sözler söyleyen bir aşk.
insanın yargılama, yaftalama tutkusunun yüze vurulduğu anlar.
hani çok ağlamalı filmler olur da, ışıklar yanınca durur gülümsersin, salondan çıkar derin bir nefes çeker kendine gelirsin geçer gider.
bunda koltuktan kalkasın gelmeyebilir.
nefesi sonuna dek içine çekemeyebilirsin.
olamaz mı? olabilir. başka filmdi gerçi o, bi saniye.
ha, bir de şöyle bir not vardı, " çok tanıdık geldi yüzün, gönlüme hoş geldin sevdiğim, kusura bakma ortalık biraz dağınık". bir yerlerde gördüm, işte efendim dillere pelesenk olacakmış da, ergen kızlar bokunu çıkaracakmış da.
çıkarsınlar anasını satayım, ada olup alper bulmaya çalışacaklarına, tanıdık yüzlere kansınlar, "asqum" diyeceklerine, sevdiğim desinler birilerine, sakıncası yok, yapmayın bu kadarını da.
koskoca ankara'da sadece iki salonda oynayan bir filme de lütfen bunu yapmayın.
demem o ki, herkes içini sızlatacak en az bir replik, bir kare, ufacık bir ses bulabilir filmde.
yaşayanlarımızdan bahsediyorum elbette.
hayatında en az bir kez "günaydın sol yanım" diyebilmişler, birleşin ve bu filmi izleyin.
fragmanlarıyla ve sezai paracıkoğlu'nun müthiş sesiyle söylediği "duman" şarkısıyla merak uyandıran ve 11 şubat 2011'de gösterime girmiş filmdir.
kendine gelemeyen bir yazarın daha yorumları için;
--spoiler-- melike güner'in oyunculuğunun çiğ durduğunu, şımarık, yapmacık olduğunu düşünenler için söylemeden edemeyeceğim; oynanması gereken rolü oynamıştır bence melike güner.
çünkü, zaten yapmacık olması gerekiyordu duygu'nun. sahte bi' gülücüktü yüzündeki, mutluluk oyunu oynuyor gibiydi. evet, bana da filmin başında "bu ne ya, ne yapıyor bu kız" dedirtti; ama o hareketlerinin yapmacık olmasının bir sebebi var filmde de. olaylar geliştikçe son derece gerçekçi göründü bana tüm yaptıkları.
sezai paracıkoğlu'ya söyleyecek söz bulamıyorum zaten. hayran kaldım adama. sesine, oyunculuğuna. çok gerçekçiydi baştan sona. inandırdı metin'in gerçek biri olduğuna.
filmin konusu gerçekten düşündürücüydü. düşündükçe, kendinizi aynı durumda canlandırdıkça kapana kısılmış hissediyor insan gerçekten. bazı repliklerde de bu çok güzel dile getirilmiş zaten.
geleyim filmleri karşılaştırmalara:
eternal sunshine of the spotless mind benzetmesi yapanlar nasıl yapmışlar anlayamadım gerçekten. kızın saçlarının sonradan turuncu olması mıdır benzetilen? yoksa film afişlerinden birinde el ele yatmaları mıdır? eğer öyleyse; komik çünkü, gerçekten.
ıssız adam ile hiçbir bağlantı kuramadım; ikisinin de bol ağlatan bir aşk filmi olması dışında.
aşk tesadüfleri sever'i henüz izlemedim, kıyaslayamayacağım.* ama gişe için şunu söyleyebilirim ki; aşk tesadüfleri sever'in "aşk"ının yanında mehmet günsür gibi bir avantajı var. aşk filmlerine genelde kadınların gittiğini düşününce, ikisinin aynı dönemlerde vizyonda olması bu müthiş filmi gölgeleyebilir -ki umarım öyle olmaz, çünkü gerçekten güzel bir filmdi incir reçeli-.
özetle; film kendi kulvarında son derece başarılıydı bana göre. zırıl zırıl da ağlatmıştır. iliklerime kadar da gerçekmişçesine izledim. hatta gerçekten benzer bir durumun yaşandığına da inanıyorum, senaryosunun gerçek olup olmadığını bilmememe rağmen.