Hadi o esas oğlanın kızın babasını eski kırığı olduğunu sandiği sahne varya bence orada herkes anladı kızın babası olduğunu ne yani onca izleyici anladı da bir bizim esas oğlan mı anlamadı. Allahtan Halil sezai bey kardeşimiz efkarlı bir parçayla bağladı olayıda bu filmide izlemek için bir sebebimiz çıktı ortaya yoksa fos bir filmdi benim açımdan. yinede emeklerine sağlık..
izledikten sonra tüm önyargılarımı yıkan filmdir. genel türk aşk filmlerine kıyasla mükemmel sayılabilecek bir filmdir. filmdeki adıyla duygu'nun oyunculuğunu bilemem ama maşallah Halil sezai nedir öyle. aşık eder kendine. böyle mükemmel bir alkolik olur mu der insan. ben bugüne kadar çok az filmin sonunda ağlamışımdır. incir reçeli garanti ağlatır. ağlamak isteyenlere bu garantiyi veriyorum yani. ayrıca herkesin dediği gibi sil baştanla da pek bir ilgisi yokmuş. tamamen kendine özgü hoş akıcı romantik bir film olmuş.
izlemediğim ve önümüzdeki yüz yıl boyunca da izlemeyi düşünmediğim filmdir. facebook ortamında her saniye bir replik paylaşma, anketler yapma, ağlama zırlama... Bunlar birleşince izleyesim de gelmiyor açıkçası. baştan aşağı overrated olduğunu düşünüyorum.
ha reçel olarak güzeldir ama. sür sür ye.
işlediği konu bakımından farklı ve duyarlı bir aşk filmi olduğu söylenebilir. fakat bu özellikler filmi, popüler kültürün parçası olmaktan kurtaramamıştır.
filmi acımasızca eleştirmeyeceğim zira istediğini çok güzel vermiş. verdiği de gayet güzel, çok beğendim. müzmin bir ağlak olarak bu filmde de tüylerimi diken diken edip bir kova dolusu ağladım doğrusu ama pek değerli, cânım senarist meslekdaşlarım; şu son 2-3 yıldır süregelen, acı sonlu, damar tiradlı, ıssız adam etkisi her bir sekansda hissedilen, 'her mutluluk kısa sürer' tandanslı, ağlak film yapma adetine bir son verin artık. tamam güzel ama, işte... son 3 senedir saçlarımdaki beyazlar çılgın attı, önler açıldı, yüzüm kırış kırış oldu. göz altı kremlerine verdiğim paralarla etiyopyalı bir çocuğun yıllık yemek masrafını rahatça karşılayacak hale geldim.
fakat, madem bu film yapılmış. bir kere daha sümüklerimiz akmış, şu tokat gibi çarpan repliklerin altını çizmezsem ölürüm;
'ben insanları arabanın camına vuran yağmur damlalarına benzetiyorum. bazen bir damla aşağıya doğru kayarken başka bir damlaya karışıp güçlenerek daha hızlı ilerler. ben de sana karıştım aşkım. insanlar acımasız, savurgan. hiçbir şeyin sonu gelmeyecekmiş gibi davranıyorlar. bir gün şoförün camı açabileceğini hiç düşünmüyorlar.'
'...bana nefes alan hiçbir şeyi sevme hakkı vermediler, ben de incir reçelini sevdim. incir reçeli sendin aşkım... şimdi kapat gözlerini... yapacağın güzel şeyleri düşün. beni unut demeyeceğim, çünkü ben seni unutamazdım. ama sakın hayata küsme, ben yaptığın her şeyde yanında olacağım. sabah yine radyonun sesiyle uyanacaksın, enerjiyle yatağından fırlayıp radyoyu kısacaksın. sonra pencereyi açıp dışarı doğru gerineceksin. dışarıda hikayelerini anlatmanı bekleyen binlerce hayat var. hepsi de anlaşılmayı bekliyo benim gibi. yaz aşkım. hiç durmadan yaz. birbirlerini anlat onlara. birbirlerine değerek, dokunarak yaşayabilmenin güzelliklerini anlat. birbirlerine karışmayı anlat. yaşam savaşı içinde, yaşamayı, yaşatmayı unuttuklarını anlat. sevişmeyi anlat onlara, en zor anlarda bile hiç ayrılmamacasına tek vücut olabilmeyi anlat. yalnız yürümek zor, kolayını anlat. şimdi aç gözlerini aşkım. söz veriyorum, her şey çok güzel olacak. ben sana karıştım aşkım, artık daha güçlüsün. bir gün, şoförün aniden camı açabileceğini anlat...'
halil sezai gerçekten duyguyu verebilmiş, ancak başroldeki kadın o kadar yapmacık ve sahteydi ki, film içine çekemiyor, tam duygusallaşıyorsun kız iki aptal söz söylüyor ve duygu yarım kalıyor. genel olarak izlenme potansiyeli olsa da dillerde bu kadar dolaşmasını yadırgadığım filmdir.
sinemaya başka bir film için geldiğim halde, son dakika kararımı değiştirerek izlemeye karar verdiğim ancak seansını 1 dakika ile kaçırdığımda sebepsiz yere üzüldüğüm film.
bu filmden aklımda kalan en önemli replik: (bkz: sevişmek yok) aids hastalığını sadece cinselliğe indirgemek, toplumda bu hastalığın nasıl karşılandığını yeterince işlememek önemli bir eksik.
öyle bir film işte. esas kız seçimi iyi, partneri olan esas oğlan seçimi kötü. filmin konusunda bir ıssız adam da ben gördüm doğrusu. yine de piyasadaki filmlerden bir gruplandırma yapmak gerekirse,
iyi
fena değil
kötü
gruplarından, fena değil grubuna dahil olur. yani kısacası, kendi konusu içerisinde (aids konusunda sinema seyircisini bilinçlendirme amacı) 1. sınıf bir film değil ama kötü diye niteleyebileceğimiz bir film de değil.
yanımda sevgilimi ağlatan, fakat beni o kadar da etkilemeyen film.
evet güzel film ama hitap ettiği kısım aşırı duygusallar, belki de gerçek aşkı tadanlar.
seveni olduğu kadar sevmeyeni de her zaman olacaktır.
tüm ulusu halil sezai manyagı yapan film. hayır o yetmezmiş gibi bi de üstüne cem adrian la düetleri ilk başlarda kulaga hoş gelsede. emre aydın tarzı acılı şarkıları yürek burkuyor. bu arada bi aydınlı olarak hiç yemediğim incir reçeli için merak uyandırmıştır içimde.
bu filmi benimle beraber izleyen abaza arkadaşım isim vermeyeceğim filmin esas oğlan ve esas kızına hitaben "kendilerini buzdolabı poşetine sarıp sevişseler ya" gibi olağanüstü bir fikir üretmesine neden olan film.
ağlatmamıştır.gereksiz acıtasyon vardır filmde.filmin başından beri ulan bari prezarvatifle sevişin diye düşündüğüm film.ilginç olan başka insanlarla yaptığım muhabbetlerde böyle fikir çıkmaması.
hakkında şöyle bir tespit yapılmış filmdir: " gecenin bi yarısı sarhoş şekilde adamın evine gitsek bize 'orospu' derler, filmde yapınca 'incir reçeli'. "
şunu da ekleyeyim, popüler olunca boku çıkan filmler kategorisine de girdi ayrıca. halil sezai gibi bi adamı bile popüler yapıp bozacaklar ya, ona yanarım. neyse, en azından şimdilik eski havasında devam ediyor. aman bozmasın.
Çoğu kişinin beğendiği filmdir efenim. Ben daha kısmet olup izlemedim kendilerini. Ama filmden önce Halil Sezai'yi pek dinlerdim. Duyduğum kadarı ile incir Reçeli filminden sonra herkes Halil Sezai tutkunu olmuş.