fragmanlarından izlediğim kadarıyla ıssız adam benzeri bir film. özellikle bardağı yere düşürme sahnesi olsun sonra kızın adamın yüzüne dokunup romantik cümleler söylemesi olsun ıssız adamı hatırlattı bana. ne diyelim iyi olan kazansın.
sıradan bir aşk filmine benzeyen, fragmanını beğenmediğim film.
incirin reçeli için ise, incir reçeli yapmış ve incirin ham haline alerjisi olduğunu bilmeyen biri anlatmıştır ki, elleri o incirlerle uğrştıktan sonra davul gibi şişip su toplamış.
--spoiler--
bu arada o adam yani halil sezai neymiş be! niye bu güne kadar şarkılarını duymadık?
--spoiler--
aşk belki de tesadüfleri değil de gerçekleri seviyordur diyerek merak ettiğimiz film. ayrıca bir kez daha film müziğinin bir filmi tanıtmak için en geçerli yol olduğunu görmüş olduk. önce müzikleri dinliyoruz sonra filmi izliyoruz. ama dinlenmeyecek gibi değiller (bkz: halil sezai paracıkoğlu)
bir ıssız adam, bir başka dilde aşk tadı verecek olan; önce müzikleriyle kanımıza işleyen, sonra da "amaaan canım aynı işte diğerleriyle" diye diye yine de gidip izleyeceğimiz, tahminimce selpak canavarı olacak olan film.
(bkz: duman)
Gittiğim, mumlu çıplak sahneyi biraz ticari bulduğum ve Sezai Paracıkoğlu'nun Melike Güner'in anlamlı bakışlarına karşın boş bakışlarına rağmen çok beğendiğim, bol spoiler'lı film. yalnız duygu biraz yapmacık olmuş sanki?
beğenmediğime üzüldüğüm film. seveceğime inanarak ve çok isteyerek gitmiştim fakat vasat bir filmle karşılaştım. aşık olma evresi iyi yedirilememiş ve sıradanlik akıyor. anlatmak istediği ise bambaşka bir şey. son 15 dakikası kurtardı bir nebze. her ne kadar olumlu şeyler yazamasam da verdiği güzel mesajlar var. su ana kadar farkedemediğimiz şeyleri çarpıyor yüzümüze.
sevdiklerimize dokunabiliyor olmak aslında ne kadar değerliymiş.