değerli süs maddeleri arasında bir canlı tarafından yaratılan tek mücevher incidir.yumuşak ve tatlı pırıltılarıyla inci, hemen her dilde *güzellik* ve *yüksek değer* le eşanlamlı bir sözcük olarak kullanılmaktadır. türkçe'de de az bulunan niteliklere sahip, temiz yürekli, iyi yürekli insanlara *inci gibi* denir.
ingiltere kraliçesi'ne armağan edilen kocaman bir incinin delinmesi gerekmektedir ancak bu bir sorun haline gelir. londra'da ve hatta bütün ülkede hiçbir kuyumcu bu incinin delinmesi sorumluluğunu üstlenemez. sonunda bu işi kapalıçarşı esnafının yapabileceği söylenir. ingiliz görevliler gelip ustayı bulurlar, konuyu anlatırlar. usta, "kolay." der, "hele siz çaylarınızı için." ve çırağına seslenir:"oğlum şunu deliver.".
hala yazar olduğum ve okulların kapanmasının ardından girmeye korktuğum sözlük. her zaman olmasa da eğlencelidir ve gariptir ki, karşılıklı ana bacı dümdüz gittiğiniz adamlar hal hatır sorar, bir derdiniz oldu mu yardım etmeye çalışır.
inci in diye bir yarışma yapmış ayakkabı markasıdır. inci mağazasına gidip bir ayakkabı deniyor ardından instagram'da şekillendiriyorsunuz. #incifno etiketi de ekleyip yarışmaya katılmış oluyorsunuz. facebook üzerinden inci sayfasını beğenip uygulamaya girerek oy veriyorsunuz ayakkabılara. oy veren her 50. kişi hediye çeki, ilk 15 girenlerin arasından da 10 kişi ayakkabı kazanıyor.
John Steinbeck'in kolejlerde Amerikan Edebiyatı dersinde zorla okutulmasından dolayı hak etmediği küfürleri yiyen romanı.
Konu olarak çok çarpıcı veya o yaştaki öğrencinin dimağına uygun olabilir ama hakikaten boğazdan geçmeyen lokmalar gibi o satırlar. Bu kitapları seçen kimler? Okul müdüriyeti mi? Talim Terbiye Kurulu mu kim? Ne olur bu kitapları seçerken öğrencilerin o yaşlardaki beğeni, zevk şu bularını da dikkate alın.
Tamam bir Alacakaranlık okutun demiyorum ama Stephen King'in the Body (Stand By Me diye filme aktarılmıştı) diye dört okul arkadaşının yaşamlarından kesitler sunan harika bir yapıtı var. George Orwell'in 1984'ü, Hayvan Çiftliği var, Isaac Asimov'un sosyal eleştiri tarzı bilimkurgu başyapıtları var. Bunlar hem hiciv sunuyor, hem dil olarak güçlü kitaplar, hem de sürüklüyor.
Güney Afrika'daki Apartheid kusura bakmayın da o yaşta kimsenin ilgisini çekmez. Alan Paton'un Cry The Beloved Country adlı harika ama o yaşlar için çok sıkıcı eserini öyle bir boğazımızdan ittiler ki yıllarca Güney Afrika lafını duyunca içimi ürpertiler kapladı.
John Steinbeck'e çok uzun yıllar sonra dönebildim, diğer yazarları da böyle hacamat etmeyin please.