imbd'de ortalaması 9 üstü olması ve izleyenlerin filme bayılmasından ötürü merak ettiğim, görsel efektleri nedeniyle sinemada izlemek istediğim fakat bir türlü izleme fırsatı bulamadığım film.
iki kere izlenince daha da iyi anlaşılan, "ana bu detayı ilk izleyişimde nasıl kaçırmışım" dedirten son zamanların en güzel filmi.
dicaprio scorsese'siz de iyi işler çıkarıyor artık, ve efsane olma yolunda ilerliyor.
son sahnesini sevmediğim film. evet, nolan sen o filmi çektin, güzeldi de allah için, ne paralar kaldırdın ama sen filmin son sahnesi ile insanları böldün, kuşkulandırdın. kimimiz rüya dedik, kimimiz gerçek dedik.
hee bencede gerçekti, rüya değildi. çünkü rüyada gördüğü çocukların oturuş pozisyonu ile son sahnedeki çocukların oturuş pozisyonu aynı değildi. (film boyunca rüyasındaki çocukları hep yan yana oturuyorlardı.)
ayy bütün gerizekalı sinema cahilleri bile "çok iyi abi yeaaaa" demiş.. sinemadan, kubrick'den, nolan'dan her şeyden soğudum.. gidip maskeli beşler izleyip gerizekalı takılacağım.. ühüh ühüh hühüühühühhüü
nasıl beğenirsiniz lan? siz gerizekalı sinema cahilisiniz olum! ben en iyinizdim hani! beğenmeyin lan! nolur beni buza çevirmeyin yeaa....
filmin en hayal kırıcı sahnesi, kızın rüya mimarlığına uygun olup olmadığını test etmek için esas oğlanın kıza labirent çizdirmesiydi. bu hayal kırıklığı, armageddon filminde uzaya gidecek adamları petrol sondajcılarının içinden seçmeleriyle eşdeğerdir.
ikinci kez izlendiğinde, ilk anın heyacanından ve karmaşasından sıyrılmış olarak yani, ilk izlendiği andan bile daha çok zevk verebilen, duru, net ve iyi kurgulanmış güzel film, fazla simge kullanmaya gerek duymadan (bkz: the matrix) anlatmak istediğini gayet iyi anlatmayı başarabilmiştir ayrıca.
seneryo yönetmen kurgu olarak gelinebilecek son noktadır.
--spoiler--
rüyalarda buluşuruz... bu şarkıyla kavuşuruz.. yinede hırsızlık kötü bişeydir.
--spoiler--
fantastik diyeceğim diyemiyorum, gerçek üstü desem o da değil. kardeş ben böyle filmleri sevmiyorum. fantastik muhabbet koyacaksan dünyanı ve kurallarını da ona göre koyacaksın (bkz: star wars). sürüklemesine sürüklüyor ama çok karışık be birader. rüya içinde rüyayı takip etmekte zorlandım. bi de bizim sinemada bi ara film kesildi. dedim yönetmenin bi muzurluğu mu acaba? ama şurası kesin ki bunun devamını çekecekler.
leonardo di caprio'nun muazzam oyunculuğuyla kalitesi tavan yapan filmdir. bu film sayesinde christopher nolan'ın ne kadar manyak bir adam olduğunu da öğrenmiş bulunuyoruz. * keza batman serisiyle farketmiştik zaten de bu kertede olacağını tahmin edemezdim. the matrix' ve the dark knight'tan sonra odama afişini asacağım bir üçüncü film oldu. batman trilogy'sinin son filmi için beklemedeyiz nolan. gel 2011 gel.
gidesim olan filmdir fekat yanıma bana layık hoş bir bayan arkadaş bulamadıgımdan gidememişimdir. var mı şöyle yanıma yaraşır bi bagyan arkadaş büyükçekmece civarlarında?
leonardo dicaprio, joseph gordon-levitt, ellen page gibi oyuncuların başrollerde oynadığı, 2010 amerika-ingiltere ortak yapımı, dram, gizem, bilim-kurgu, gerilim türlerindeki filmdir. süresi 148 dakikadır.
--spoiler--
son zamanlarda izlediğim (avatar ve vavien ile beraber) en güzel film. ankara'da gordion alışveriş merkezindeki sinema'da gittim bu filme 1 hafta önce.
ince işlenmiş senaryosu olsun, oyunculuklar olsun, görsel ve ses efektleri olsun çok iyi düşünülmüş ve yapılmış bir filmdi. film bilim-kurgu ama rüyaları temel alan, robotların falan olmadığı günümüzde geçen bir bilim-kurgu. di caprio abimiz başta olmak üzere bir kaç adam (ki bunlar profesyonel bir gurup) insanları rüyalara daldırarak, rüyalarında onların bildikleri gizli bilgileri almaya çalışmakta. bir rüya'da etkili olamıyorlarsa bir rüya'dan diğer rüya katmanlarına dalmaktalar ama bu da tehlikeli olmaktadır. ayrıca daha öncecen ölmüş olan karısı rüyalara cobb'un (dicaprio) bilinçaltı sayesinde girerek bu işleri sabote etmektedir. aynı zamanda di caprio karısının kendisi tarafından öldürüldüğü suçlaması yüzünden amerikaya gidemez ve çocuklarından uzak kalmak zorundadır. bunu aşabileceği bir teklif saito ismindeki bir işadmından gelir. bu adam çok güçlü bir adamdır ve cobb'dan rakibinin çocuğunun (ki bu çocuk yakında işlerin başına geçecektir) rüyalarına girerek babasının şirketini dağıtması gerekliliği fikrini onun bilinçaltına yerleştirmesini ister. bu zor bir iştir ve cobb ekibiyle beraber rüya'da dört katman aşşağıya inmek zorundadır ki bunun için güçlü uyuşturucu alırlar ve bu da onlara rüya'da öldüklerinde gerçek hayata dönememe riskini getirir. işte bu 4 katmanlı rüya kısmı gözlerinizi sahneye çevirtiyor ve gözlernizi oradan alamıyorsunuz. oradaki sahnelerin ince işlenişi ve aksiyonu çok güzeldi. herşey çok güzel düşünülmüş. tabi görsel şöleni de unutmamak lazım. en son sahne'Deki ikilem ise çok iyiydi. o dönen zımbırtı duracakmıydı durmayacakmıydı? yönetmen bunu bizim hayal gücümüze bırakmış. iyi de etmiş. yanlış görmediysem o zıbırtı sendelemeye başlamıştı. düşecekti sanırım ki bu da mutlu son demek.
sadece aksiyon değil aynı zamanda güldüğüm eğlenceli sahneler de vardı film'De. mesela saito'un uçak şirketini satın aldığını söylediği sahne ve arthurun işi bahane ederek ellen'i öptüğü sahneler'de (it was worth to try) bayağı güldüm.
film'Deki benim açımdan tek olumsuz yan ise ellen denen kızın burnunu bütün işlere sokması ve hiç laf dinlememesiydi. bu yaptıkları onu bayağı bir sinir bozucu yapıyordu.
--spoiler--
sonuç olarak bu filmi yapanların ellerinden öpmek gerekir. çok güzel bir yapım olmuş. umarım bir ikincsi (eğer bu güzelikte yapacaklarsa) gelir.
kesinlikle devamının gelmesini umud ettiğim, zekice kurgulanmış, başarılı görsel efektleri olan, abartılmaya ihtiyacı olmayan sürükleyici bir nolan işi.
marion cotillard'a tekrar hayran kalma sebebi.
farklı bir çekicilik var bu kadında.
--spoiler--
ayrıca bu kadının olduğu sahnelerde altıma zıçtım resmen.
kadının ölü olduğunu biliyoruz ya, hani bazı sahnelerde böle gözlerini dikip bakıyor ya mimar kıza(rüyada işte). o bakışları ben de "samara"nın yapmak isteyip yapamadığı şeyi yaptı vallaha. korktum yemin ederim. sadece ben miyim bilmiyorum.
--spoiler--