zaman mekan ideoloji tarih gibi bilgilendirmeleri kendinizin bulmasını bekleyen ve kendi kendinizin canını acıtmanızı sağlayan 2010 yapımı denis villeneuve filmi. her merak ettiğiniz şeyin cevabı muhakkak gelecek, ancak her cevap peşinden başka soruları getirecek. izlemek için bir klavuz istemeyen, acımasız gerçeklerle yoğrulmuş başarılı bir dram. kutsal toprakların değişmeyecek kaderini anlatır kısaca.
izledikten sonra duvara çok sert çarpıyor insan ve kalıyor öylece. film iyi güzel de, hangi tür bir psikopat anne, çocuklarına mektup bırakıp diğerine vermeleri için yollar vasiyetiyle ve üçünün de resmen hayatlarının içine eder? öldün gittin işte, neden kendinle birlikte üç kişiyi daha öldürürsün? oldboy'un bile finalinde adam kaldıramadı vaziyeti, şuursuzluğu seçti, kıza da fark ettirmedi. bu manada senaryo çok sert, çok psikopat.
hüzünlü olunan bir dönemde yalnızken, karanlık ortamda izlendiğinde etkisini ikiye katlayan mükemmel bir filmdir. hiç tereddüt etmeden hatta düşünmeden dahi izlenilmesi gerektiği kanısındayım. filmin ana temasından ve dramatik yönünden etkilenmeyecek birini tanımıyorum diyebilirim, filmin bütününü sevmeseler bile gerçekten etkileyici bir hikayesi var. boğazda bir düğüm oluveriyor olaylar açığa kavuştuğunda ve etkisi birkaç gün gitmiyor. gerçekten başarılı ve izlenmesi gereken bir filmdir efendim özetle.
eğer hala izlemeyip ne yazmışlar diye okuduktan sonra izlemeyi düşünüyasınız yazanları hiç okumadan gidin izleyin derim ben. hiç büyüsünü kaybetmesin film sonra gelir içinize oturan kütük biraz hafifledikten sonra okursunuz veya yazarsınız. benim öyle yaptığım filmdir.
çok iyi filmdir kendileri. şiddetle izlenmesi tavsiye edilir. uyarmadan geçemeyecem film bittikten sonra buhranlara girebilirsiniz. ben filmin kritik yerini ortalarında çözmeme rağmen yinede son sahnelerinden etkilendim. adamın amına koyar cinsten bi film.
bazıları izlenmemesi gereken bir film dese de ortadoğu'da tam olarak neler yaşanabildiğini anlayabilmek, hissedebilmek ve biraz da insanların nasıl bir hayata sahip olduğunu farkedebilmek maksadıyla izlenebilecek, trajik bir hikayeye sahip filmdir.
insanın içini acıtan bir film ama kesinlikle izlenmesi gerekir.
kendinimi filmdeki her karakterin yerine koyduğumda " sen olsan napardın" dediğimde cevap sadece sessizlik olmuştu.
izlenildikten sonra başka hiçbir filmden tat alamamınıza yol açacak bünyeyi günlerce kendine gelemeyecek şekilde yıpratabilen eşsiz senaryo ve oyunculuğuyla fransız sinemasına bir kez daha aşık olmamı sağlayan eşsiz yapıt.
film izleme konusunda nicelik olarak niteliğide gözeterek izlenmiş film sayısı bir hayli fazla olanların bile düşünmeden birinci sıraya yerleştirdiği ve filmden sonra günlerce radiohead dinleyebilirsiniz.
bir filmin bir insana neler katabileceği konusunda ordinaryüs mertebesine yükseltilmesi gerekilen filmdir ayrıca.
yapanların bilinçlerine sağlık, ama bir uyarı: - bidaha yapmayın! *
gerçeklerin karşısında susmak gerekir. işte bu film susmanız gerektiğini, o çarpıcı gerçekleri öğrendiğinizde, başınıza keskin bir ağrı girmesi için yeterli olmuştur. tam bir drama, aynı konu içerisinde işlenmiş farklı hayatlar. fon müziği ise "naval marwan". bir konunun gidişatını o fon müziği belirler hani. duygu yoğunluğunu belli eder. hayatın bir yerinden sonra ölüm bile bu gerçekleri, yaşayacak kişilere aktarmadan duramaz. tüm sinema severlerin bu filmi izlemesini acilen tavsiye ediyorum. kesinlikle izlendiğine değecek diye düşünüyorum. savaş kısmında detaya inmemiş film, ancak onun çarpıcılığınıda anlatmış. aslında bu kadar konuşmak bile saçma.
--spoiler--
"ölüm, asla hikayenin sonu değildir. her zaman bir iz kalır"
"bir artı bir, bir eder mi?"
"çünkü; gerçeklerin karşısında herkesin susması gerekir."
--spoiler--