nasıl başlasam bilemiyorum ama olağanüstü bir filmdi. film bittikten sonra bile hala ekrana bakmaya devam ediyordum, filmin sonu şok etkisi yaratıyor. lübnan iç savaşını oldukça çarpıcı bir şekilde işlemiş. lubna azabalın oyunculuğu üst düzeyde. bir baş yapıt, senaryo oldukça güzel ve oyunculuklar iyi ama hepsinin ötesinde bir merak duygusu filmi sürükleyici kılıyor.
öncelikle dram seven bir millet olarak gözümüzü kırpmadan izleyeceğimiz film. kurgusu da bizi bizden alacak derecede.film gerçekten vurucu ancak kafama oturmayan birkaç şeyi daha sonraki araştırmalarımla çözdüm. bunları size sunuyorum:
-Nawal ortadoğulu bir Hristiyan. kendisini hamile bırakan Wahab ise filistinden göçmüş bir mülteci.
- Her ne kadar daresh kurgusal bir şehir olsa da, imdbde falan buralardan hep middle-east diye bahsetse de film lübnanı anlatıyor. Çünkü Lübnan'da Arap-israil savaşı sonrası özellikle aldığı filistinli göçmenler sayesinde müslüman nüfusu artıyor ve zamanla bir hristiyan-müslüman iç savaşı başlıyor.
inanılmaz bir senaryodur. 1+1=1 nasıl oluru çaktığınızda kalkıp kafayı duvara vurasınız gelmektedir. izlemeniz tavsiye edildiğinden filmin içeriğinden bahsetmiyorum.
sinirlerin sağlam olduğu, ertesi gün sınavın ya da iş görüşmesinin olmadığı bir zamanda izlenmelidir, ama mutlaka izlenmelidir.ilk yarım saat biraz sıkabilir ama sabredilmelidir. sonunda değecektir.
sarsıcı ve mutlaka izlenmesi gereken bir film. gecenin bir yarısı izlemeyin siz benim gibi yoksa uyumakta zorluk çekebilirsiniz ve izlerken yanınızda peçete bulundurmayı ihmal etmeyin. bu arada türkçe adı içimdeki yangındır.
insanın psikolojisini sikip atan bir filmdir. hele de gece uyumadan önce izlenecek film olarak seçildiyse. en çok etkilendiğim filmlere bakıyorum da the stoning of soraya m.,dancer in the dark mesela bu filmi nereye koyacağımı bilemiyorum. gerçekten de insanın hafızasında incendies diye ayrı bir klasörde hatırlaması gereken bir film. aslında çok fazla tesadüf kullanılan filmler gerçekçiliğini yitirir gözümde ama, bu film o kadar inceden inandırıyor ki o ana kadar seni, olabilirliğini sorgulamadan kabul ediyorsun. spoiler vermekten kaçınarak ne fazla bu kadar söyleyebilirim. benden bu kadar.
çok uzun zamandır bu kadar etkileyici bir film seyretmemiştim. evet çok sert ve şok eden bir öyküsü var. ama bir o kadar da sevgi dolu ve dokunaklı. başroldeki kadın oyuncunun performansı görülmeye değer.
hayatın sıradan ve klişe anlarında bile dibe vuran, acı çektiğini sanan insanların izlemesi tavsiye olunur. bu film acının sanatsal tarifidir. sana mutlulugun resmini yapamaz ama acının resmini yapıp hareketli bir formda perdeye yansıtarak suratına çarpar. sana kalan tek şey susmak olur. hem de uzunca bir süre.
ortadoğu'nun kanla sulanmış coğrafyasından modern bir ağıt. izleyin izlettirin. pişman olmayacaksınız.
Aslında yaşadığımız hayatın ne kadar da boş olduğunu göremiyoruz. Çünkü çok boş şeylerle uğraşır herkes. Yaşadığımız hayatın gerçekliğini, acısını düşünme fırsatımız pek olmaz.. Ama öyle gerçek hayatlar yaşayanlar, umuda ihtiyacı olan insanlar var ki şu hayatta... işte onların filmi bu film. 2 saat 10 dakika boyunca Orta Doğu'nun inanılmaz acısını kalbinize tane tane işleyen bir yapım. O kadar net işleniyor ki bazı yerlerde gerçekten iç yakıyor. Film bittiğinde ise 'yok artık' diyorsunuz. Baştan radiohead ile girilmesi filme zaten ayrı bir avantaj katıyor. Derin ve huzurlu müzikler atmosfere kendini bırakıyor. inanılmaz birşey daha var.. Bu kadar kasvetli bir ortam da çekilen bir film aynı zaman çok da akıcı ilerliyor. Takdire şayan, hatta öpülesi. Klasik bir senaryo/kurgu ikilemi beklememe rağmen beni hayli yanılttı. Gerek karakterlerin geçmişleri, gerekse o ızdıraplı yollarda ne acılar çekildiği çok iyi yansıtılmış izleyiciye. Orta Doğu çok acı, sadece biz hissetmediğimiz için yanmıyoruz. izlemeyen varsa da hemen izlesin. 1+1=1 ediyor bu filmde.