çok uzun zamandır bu kadar etkileyici bir film seyretmemiştim. evet çok sert ve şok eden bir öyküsü var. ama bir o kadar da sevgi dolu ve dokunaklı. başroldeki kadın oyuncunun performansı görülmeye değer.
hayatın sıradan ve klişe anlarında bile dibe vuran, acı çektiğini sanan insanların izlemesi tavsiye olunur. bu film acının sanatsal tarifidir. sana mutlulugun resmini yapamaz ama acının resmini yapıp hareketli bir formda perdeye yansıtarak suratına çarpar. sana kalan tek şey susmak olur. hem de uzunca bir süre.
ortadoğu'nun kanla sulanmış coğrafyasından modern bir ağıt. izleyin izlettirin. pişman olmayacaksınız.
insanın psikolojisini sikip atan bir filmdir. hele de gece uyumadan önce izlenecek film olarak seçildiyse. en çok etkilendiğim filmlere bakıyorum da the stoning of soraya m.,dancer in the dark mesela bu filmi nereye koyacağımı bilemiyorum. gerçekten de insanın hafızasında incendies diye ayrı bir klasörde hatırlaması gereken bir film. aslında çok fazla tesadüf kullanılan filmler gerçekçiliğini yitirir gözümde ama, bu film o kadar inceden inandırıyor ki o ana kadar seni, olabilirliğini sorgulamadan kabul ediyorsun. spoiler vermekten kaçınarak ne fazla bu kadar söyleyebilirim. benden bu kadar.
sarsıcı ve mutlaka izlenmesi gereken bir film. gecenin bir yarısı izlemeyin siz benim gibi yoksa uyumakta zorluk çekebilirsiniz ve izlerken yanınızda peçete bulundurmayı ihmal etmeyin. bu arada türkçe adı içimdeki yangındır.
sinirlerin sağlam olduğu, ertesi gün sınavın ya da iş görüşmesinin olmadığı bir zamanda izlenmelidir, ama mutlaka izlenmelidir.ilk yarım saat biraz sıkabilir ama sabredilmelidir. sonunda değecektir.
inanılmaz bir senaryodur. 1+1=1 nasıl oluru çaktığınızda kalkıp kafayı duvara vurasınız gelmektedir. izlemeniz tavsiye edildiğinden filmin içeriğinden bahsetmiyorum.
öncelikle dram seven bir millet olarak gözümüzü kırpmadan izleyeceğimiz film. kurgusu da bizi bizden alacak derecede.film gerçekten vurucu ancak kafama oturmayan birkaç şeyi daha sonraki araştırmalarımla çözdüm. bunları size sunuyorum:
-Nawal ortadoğulu bir Hristiyan. kendisini hamile bırakan Wahab ise filistinden göçmüş bir mülteci.
- Her ne kadar daresh kurgusal bir şehir olsa da, imdbde falan buralardan hep middle-east diye bahsetse de film lübnanı anlatıyor. Çünkü Lübnan'da Arap-israil savaşı sonrası özellikle aldığı filistinli göçmenler sayesinde müslüman nüfusu artıyor ve zamanla bir hristiyan-müslüman iç savaşı başlıyor.
nasıl başlasam bilemiyorum ama olağanüstü bir filmdi. film bittikten sonra bile hala ekrana bakmaya devam ediyordum, filmin sonu şok etkisi yaratıyor. lübnan iç savaşını oldukça çarpıcı bir şekilde işlemiş. lubna azabalın oyunculuğu üst düzeyde. bir baş yapıt, senaryo oldukça güzel ve oyunculuklar iyi ama hepsinin ötesinde bir merak duygusu filmi sürükleyici kılıyor.
Bir kadının vefatı üzerine ikiz çocuklarına okunan vasiyetle başlıyor filmimiz. ikizlerden jeanne'e babasını, simon'a ise abisini bulma vazifesini veriyor rahmetli nawal. sonra flashback'lerle bi nawal'ın gençliğine gidiyoruz, bir çocukların araştırma serüvenine. nawal ortadoğu'da yaşayan hristiyan bir kadın ve o yıllarda savaş hakim. savaşın baştan sonra ne kadar iğrenç, tahrip edici bir şey olduğunu gözümüze değil, kalbimize iyice yerleştiren bir film. işkenceler, öldürülen ve kaybolan çocuklar, gözü yaşlı analar.
film inanılmaz vurucu bir sonla bitiyor. ayrıca zaman kavramı izleyiciye bırakılmış, "10 years later" tarzı geçişler yok yani. bi bakıyorsunuz, nawal'dayız, bir bakıyorsunuz jeanne'de. filmin senaryosunun temel taşını oluşturan ve çocuklara verilen mektubu ulaştırma hikayesi çok saçma geldi. kadın hayatının mahveden gerçekle yüzleştiğinde ve bunun ne kadar acı olduğunu bilmesine rağmen, bir de öldükten sonra bunları çocuklarının omuzlarına yükleme arzusu nereden ileri geliyor anlamak mümkün değil. tabi böyle bir şey olmaza bu şaheser filmi izleme fırsatı olmayacak ama insan kendini nawal'ın yerine koyduğu zaman * heralde o sırla mezara giderdim ben diyor. ne çok acı var bu dünyada.
cuma akşamı falan seyretmeyin, hafta sonunuz araya gider, zira akıllara ne zaman nawal gelse yüzdeki gülümsemeyi götürüyor. o yüzden yazarın tavsiyesi pazar gecesi izlenmesidir, zaten boktan bir gün olan pazartesi daha boktan bir hale getirilebilir bence, sıkıntı yok yani. 2 saat 10 dakikadır film bu arada.