Ama bazen bakıyorum (evet çok kıskanç olduğum için insanları çok incelerim) hani o kıvrım öyle düzenli değil bazılarında, yani bir yapmacıklık var.
Hani ince ama boşluk şeklinde değil kalça ve bel arasında düzenli bir kıvrım olması gerekiyor, hani kesintisiz, tam anlamıyla çay bardağı gibi, masal gibi işte, bu incelik o zaman değer kazanıyor.
sıkıntılı olabilir. üstünüze giydiğiniz şey ince bele doğru kayma ihtiyacı hisseder mütemadiyen... yazın ister istemez göbek açıkta kalır, uzun tişört bulma çabaları da sonuçsuz kalır.*
Paylaşsak diyorum,
küçük, tahta masayı.
Yudumlasak sevgiyle,
demi benden, şekeri dosttan
ince belli bardaktan, çayı
dost bir yudum, ben bir yudum
umursamadan yıldızları, ayı.
Öpüşsek fütursuzca
görmedi sayarak, denizdeki dalgayı.
Söyleşip gülüşsek,
dertleşsek kimi zaman
türküler söylesek, usulca
barıştan, sevgiden yana
seyre dalıp yaşamdaki kavgayı.
Yağmur da çiseliyor,
dalgalar huysuzlanıyor, zaman daralıyor.
Geliversen de artık
seslesem çaycıyı, dost...