kümülatif gelişen bilimde; bilimsel bir teorinin oluşturulmasında, baştan peşinen kabul edilen her türlü aksiyom ve postulatların haricinde ispat edilmesi gereken birinci hipotez testi bir inançtır.
h1: yerçekimi yasası vardır ve elmayı yerküre çeker.
h2 : yerçekimi yasası diye bir şey yoktur.
Güven sarsıldıkça tükenir. Doğruluğundan şüphe bile etmediği şeylerin hepsinin birer yalandan ibaret olduğunu gören gözler, zamanla doğru olduğuna inandığı şeylere şüpheyle bakmaya başlar.
Peki şüphe bile etmediklerinin yalan olduğunu gören gözler, hep şüpheyle yaklaştığı bir şeye neden dikkatli bir şekilde bakmaz? Belki onun da yalan çıkmasından korktuğu için bakmaz. Belki onun gerçek olmaması diğer yalanlardan daha çok acıtır.
sadece dinler ile ilişkilendirilen ama aslında hayatın her alanında bulunan bir bilgi türüdür. bir otoriteye güvenerek bir bilgiyi doğru kabul etmek her şekilde inançtır. otoriteye inanma durumu vardır. bunun örneklerini de bilimde sürekli görebiliriz.
hayatında hiç biyoloji, zooloji ya da genetik eğitimi almamış insanlar; bir kaç profesör ve üniversiteyi otorite kabul ederek evrim teorisine inanmaktadırlar. insanların evrim teorisine inanması evrim teorisinin yanlış olduğunu göstermez ama bunun bir inanç olduğunu reddetmek sonra da dinlere inanan insanlara sanki kendilerinin akılcı davrandığını iddia etmek ikiyüzlülüktür. akıl yolu ile varılmayan, bir otoriteden yola çıkarak bir bilgiyi kabul etmek tamamen inançtır.
türkiye'de de ve hatta batı dünyasında da bilim gittikçe inanç üzerine kurulmaktadır. konularında üst düzey olduğunu düşündüğümüz bir kaç üniversite ve profesör evrim teorisi, küresel ısınma gibi teoriler ortaya koymakta ve biz de bu sonuçlara nasıl varıldığı ile ilgilenmeden sadece otoritenin güvenilirliğine bakarak teorilerine inanıyoruz.
peki din adamlarının bilim adamlarından farkı ne. din adamları da ortaya ahlaki bazı doktrinler koyuyorlar. koydukları doktrinler çoğu insanın hayatının anlamlı olmasını sağlıyor. çoğu insana mutluluk sağlıyor. bu durumda bu doktrinlere yanlış diyebilir miyiz? burada din adamları çoğu insan için güvenilir bir otorite oluyor. aynı şekilde bilim adamlarının çoğu insan için güvenilir bir otorite olması gibi.
anlayacağınız bilim ile din arasında fark sadece birinin materyalist, diğerinin idealist olmasıdır. bilim teorilerini materyalist dünyada oluştururken, dinler teorilerini materyalist dünyanın ötesinde oluştururlar. olay bir insanın hangi felsefeye yakın olmasındadır.
"hz. muhammed efendimize, allah tarafından sadece bir kereliğine cehennem gösterilmiştir. gördükleri karşısında peygamberimizin kendisini günlerce korku ve gözyaşı içinde görenler sormuşlar, ya allah 'ın resulu nedir seni bu hallere düşüren. "eğer ki, benim gördüklerimi görseydiniz gözleriniz yerinden çıkar, ödünüz patlar ve olduğunuz yerde düşüp kalırdınız" "
nasıl çarpık bir düşünce sistemim varsa, nasıl saçma düşüncelerin içinde boğulup kalmışsam, nasıl içimdeki boşluk devasa bir karadelik haline gelmişse artık; benim bu yukarıdaki anekdottan anladığım tek şey, ortada psikopat bir tanrı olduğu. kendi gönderdiği peygambere acı çektiriyor. "bak seni yarattım, bana inanacak şekilde de programladım, ama inanmayanlar için de şöyle bir yerimiz var, bir göz at istersen" diyor. bu tanrı alenen elindeki gücü kötüye kullanıyor arkadaş. önce insanları yaratıyor(ortada ne fol ne yumurta), sonra onları kötü yola düşürüyor(her şeyin sebebi o değil mi ne de olsa), sonra bir peygamber gönderiyor ki dünyayı düzeltsin(fazla süpermen filmi izlemiş olsa gerek), sonra da onun vasıtasıyla insanları korkutuyor ki kendisine tapsınlar(ego tatmini).
ya çok fazla felsefi analizlere gaklara guklara gerek yok. tek bir soru yeterli: neden? neden günde 5 kez kendisine ibadet edilmesini isteyecek kadar megalomanyak bu tanrı?(gerçi bunun bir de öncesinde peygamberle pazarlık kısmı var; neyse ki hz muhammet'in pazarlık kabiliyeti iyi olduğu için 5 vakitle kurtarıyoruz. bir tanrı neden kendi yarattığı varlıklara acı çektirmek ister? bir tanrı neden kendi yarattığı şeytan'la sidik yarışına girer, nefis'le aşık atmaya kalkar? yahu bu din kendi içinde tutarlı bir şekilde "neden" sorusuna bir tane cevap veriyor mu?
her insanın aklının kendi sınırları vardır, bunlardan ötesini tahayyül edemez. ama din insanların düşüncelerini o kadar dar kalıplara sokuyor ki en basit şeyler bile akla gelmiyor. gelse de yine dar kalıplar içinde cevap bulunuyor. zaten önemli olan da anlamaya çalışmak değil, insanın kendini tatmin etmesi. faizsiz bankacılık'a yatırdın mı paranı rahatsındır, o paraya neler oluyor, nasıl faiz olmadan bankacılık oluyor falan filan bunlar önemli değildir. çünkü bilgi sürekli sorun getirir. (bkz: ignorance is bliss) daha kolayı ise rahatça önüne atılan yemi yemek, kendi totolojilerinle kendini tatmin etmektir. cmylmz'da reenkarnasyon'la dalga geçilirken "öldükten sonra kralsın be olum" lafından gelen tatmin bu.
yahu adam gibi bir ikna taktiği bile yok, sadece korku propagandası. bu tanrı kendisine her daim ibadet edilmesini isteyecek kadar megaloman, bizzat kendi yarattığı insanlar bizzat kendi yarattığı nefis'e yenik düştü diye binbir işkenceden geçirecek kadar psikopat, insanların ahlaklarının çevresel koşullardan oluştuğunu bilmeyecek kadar cahil, en nihayetinde tüm her şey kendi imalatı olduğu için, ortada yargılayacak bir dış öğe olmadığını anlayamayacak kadar aptal, aslında tümüyle kendi ürettiği düşüncelerin, çevresel koşulların bir sonucu olarak önüne atılan mamayla yetinmeyen ateistleri de cehenneme yollayacağını söyleyecek kadar çılgın.
ama ne gerek var düşünmeye. önümüzde zaten hazır mama var. "siz var ya yanacaksınız olm" lafı, zaten tüm her şeyi bitirecek nitelikte. ortada sadece "siz istediğiniz kadar düşünün, doğru yalnızca bizim dediğimiz" diyen insanlar var. nato kafa nato mermer de demiyorum, çünkü bu da olayı sadece bir aydınlanmaya bağlıyor, altındaki dinamikleri yok sayıyor. "öldükten sonra yaşayacağını düşündüğü tatminle ölmeden önce kendini tatmin eden insanlar"a bunları anlatmanın imkansızlığını da kabulleniyor ama cahilliğin ortasındayken kendini bilgi deryasında zannedenlere de hakikaten sinirleniyorum. bilmiyorum, belki de kıskanıyorumdur o rahatlığı, belki de imreniyorumdur içten içe her şeyi çözmüş olma huzurunun dayanılmaz hafifliğine. ama en azından, sırf çevreye bakıldığı için hapse atılmak(cehennem), sırf önümüzdeki küçük kaptaki mamadan gözümüzü kaldırmadığımız için kazandığımız bir cennetten daha değerli gibi geliyor.