"Denize koş...kabul ederse acını üşümezsin; yara alacak yeri yoktur çünkü denizin; kalmamıştır..."dedi dün gece ay...bazan kanmalı insan bilerek. Ve bazan insan bilmeden inanmalı...
bir şeyin varlığına, gerçekliğine, olacağına dair duyulan güven duygusudur. şöyle güzel bir örnekle açıklanabilir:
uzun bir süredir kuraklığın süregeldiği bir köyde, bir grup köylü yağmur duasına çıkmak için yola koyulurlar. ve içlerinden bir tanesinin elinde bir şemsiye vardır. işte inanç böyle bir şeydir.
yarı inanç, inançsızlıktan daha kötüdür. eğer tanrı'nın varlığını veya yokluğu arasında kalırsan kendine olan güvenini yitirip boşlukta nefes almaya başlarsın. ya olmadığına inan, yada olduğuna. fakat kesinlikle arada kalma.
gerekçesi ölüme duyulan ritmik korkudur. hayvanlarda ölüm korkusu tabiatı ile, iman yoktur. öleceklerini; geçmiş ve geleceklerini bilemezler. ancak insan, öleceğini bilir. bu makus sonun ne vakit geleceğinden de münezzehtir. bu muğlaklık, bireyi tir tir titretir. bir kez ölünecektir, ve hayat uzundur. bu uzun hayatın herhangi bir dönümünde "bir kez" gerçekleşeceğinden ölüm, daha da korkutucu bir hal alır. her an tekrarlanmadıgından, belirsiz bir kuşku yaratır. bu muallakta olma durumu iyidir esasında. zira bu belirsiz bekleyiş, insana doğayla mücadele şevkini kazandırmıştır. olmasaydı, düş kırıklığı start alır, evrimsel ve materyalist gelişme baş göstermezdi. işte bu insanı yeniden doğmaya, ölümün bir sondan ziyade; bir başlangıcın emaresi olduğu yalanına sardırıyor. zeka ölümü kaçınılmaz kılıyor, insan zihni bu kaçınılmazlıgı din ile sendeye uğratmaya çabalıyor.
inanç, tıpkı bir tren tarifesi gibi,özünde bir zamanlama meselesidir.Gar duvarındaki dairevi, heybetli, fildişi saat, insan ömrünün çeşitli zamanlarında vurur.Aynı saatlerde kalkar tren.Öğleden önce tek bir sefer vardır, çocuk yaşta bir inancı benimseyenler buna biner.öğleden sonra bir kez daha kalkar tren; ergenlik döneminin huzursuz yolcularını da alıp götürerek.Sonra ta akşama kadar başka bir sefer olmaz.Akşam geldiğinde, insan ömründe ilk derin pişmanlıkların baş gösterdiği, işlenen cürümlerin telafisinin mümkün olmadığının anlaşıldığı, en kavi yuvaların tepetaklak devrildiği, ilk ciddi sağlık sorunlarının belirdiği saatte, üçüncü kez kalkar tren.yolcuları nedense hep son dakikada telaşla biner buna.ve nihayet gece yarısına doğru, kritik ameliyatlardan sonra ya da ölüme ramak kala, peş peşe iki sefer daha vardır.en kalabalık trenler bunlardır.hiçbir istasyonda durmadan, şefaat ekspresiyle dosdoğru tanrıya giderler.akşam yolcularının aksine, gece yolcuları, trenlerini kaçırmamak için, ne olur ne olmaz önceden alırlar gardaki yerlerini.ve vakit gece yarısını vurduğunda, çember tamamlanıp akrep ile yelkovan başlangıç noktasına vardıklarında, garın o hıncahınç kalabalığından geriye tek tük inançsız kalmıştır...
inançsızlığın sınırlarında dolaşılarak gelinen iman en sağlamıdır. anadan babadan öğrenilenle olsa olsa masa üstüne örtülen göstermelik dantel inancı oluşur. kitabımız ne der? biz babalarımızdan atalarımızdan böyle gördük diyen müşriklere, ya babalarınız da yanlış biliyorsa...
acizliklerinden, coğu zamanda korkularından kacmak isteyenlerce hücüma ugrayandır. neye veya kime inandığınız önemeli değildir.
irdelenmesi gereken husus kişinin her daim kendinden daha üstüne olan ihtiyacıdır.
islamı, hristiyanlığı ele aldığımız takdirde; insanların en cok korktukları veyahut üzüldüklerinde dua ettiklerini görmek mümkündür.
ilahi olmayan dinlerdeki ibadetlerle ilahi dinlerdeki ibadetler de birbirine benzemesine rağmen, birbirine saygı duymayan bircok inananın varlığı da ironiktir.
bilmek lazımdır ki holiganlasmak veya tek dinin kesinliğini kabul ettirmeye, dikte etmeye calışmak inanç esaslarına terstir.
tam olarak bir tercihtir. tercihlerin saygı duyulmadığı ülkemde inanmamak tıpkı eşcinselliğe duyulan öfke gibidir.
yalnızca inanmayanlara değil de kendinden farkli mezhepteki, dindeki insanlara duyulan kin de ürkütücü boyutlardadır.
unutulmamalıdır ki; insan yalnızca kendine benzeyene sahip cıkıp, saygı duymamalı; bunu genele yayabilmelidir.
o zaman biyolojik beserden ayrılabiliriz.