hayallerinin yerini hayalkırıklıkları almaya başlar önce... yavaş yavaş yiter içindeki heyecan, istek... hayatın hep olumsuz cevapları iyiden iyiye dibe çeker seni...
tüm bu olumsuzlukları hak edip etmediğinizi sorgulamaya başlarsınız... "hani iyiler elbet bir gün kazanırdı?" dersiniz... o "bir gün"ün bu dünyada yaşanmayacağına inanmaya başlarsınız... ve işte inanç kaybı da burada başlar... "bu dünyada mutlu olamıyorsam diğer dünya kimin umurunda" düşüncesi yer etmeye başlar kafanızda...
o güne kadar korumaya çalıştığın değerlerini tekrar sorgulamaya başlarsın... o güne kadar yaptıklarını ve yapmadıklarını gözden geçirirsin... kendince sen de hayata kazık atmak istersin. "bu güne kadar mutlu olamadım bundan sonra da olamayacağım" karamsarlığı ile yavaş yavaş farklı düşüncelere, yollara girmeye başlarsın...
bir yandan da içindeki inancını sorgularsın sessizce. "acaba" dersin; "acaba inancım zayıf olduğu için mi bu tür ikilemlere düşüyorum" diye sorarsın kendine. ama sonra yine kendi kendine cevabı bulursun "bu güne kadar neden hiç yüzüm gülmedi öyleyse?"
elinden geldiğince dinini hayatında tutan, iyi insan olmaya çalışan ancak bir türlü mutluluğu yakalayamayan (mutluluktan kasıt: sadece orta seviyede bir iş sahibi olabilmek) bir varlığın iç dünyasında başlayan çelişkilerden bir kesit okudunuz...
Şu sıralar içinde bulunduğum hal. Aslında sorunun kaynağı tanıdığım insanlar. En temelden başlarsak. Babam: Kendimi adeta tanrı zammeden yanıldığı noktaları en kibar haliyle söyledigimde bile bağırıp hakaretler eden küfürler savuran bir ahmak. Artık görüşmüyoruz. Annem tanıyıp tanıyabileceğiniz en cahil insanlardan biri. Babam tarafından köle gibi kullanılıyor ve farkında bile değil. Tıp bitirdiğim halde hala bana emir vermeye calısan sallanmayınca da (ör: kuzenimle evlenmemi istemişti) sevilmediğini düşünüp ağlamaya başlayan bir ahmak. Onunla da görüşmüyorum. Bu arada cocuklugumun babasız ve anne dayağı ile gectigini de eklemeliyim. Orta okul ve lise hayatım feto okullarında badem bıyıklı embesillerin arasında gecti. (Sartlar nedeniyle) onların propagandalarından da kendimi korumayı basarabilmistim. Hatta lisede kız arkadaşım vardı Ta ki o..spunun teki oldugunu ogrenene kadar. Kendimi bunlardan kurtarmak icin futbola ve derslere verdim. Ta ki kulubun antrenoru oglunu benim mevkime koyup kaptan yapıncaya kadar.(profesyonel tanınmış bir kuluptu ve ve ben bıraktıktan sonra torpilli kaptanımızın diger oyunculardan dayak yemesi ile kaptanlık bitmiş) Öss de ilk 1000 e girdim ama fakultede ortam b.k gibiydi. RTE ye kufretmedigim icin bar disko olayım olmadığı icin ve kimsenin g.tunu yalamadığım icin hep dışlandım. Belki tekrar denemeliyim deyip aşka yelken actım. O da kaşarın teki cıktı. Baş ortuluyu denedim fetö cü cıktı(taa o zamandan sevmezdim bu yavşakları) Başka bi tanesini denedim gezici çıktı. Ne yalan soyleyeyim bazı tipleri de ben beğenmedim.(uzun boylu atletik biriyim yanıma kısacık kızı istemedim) kadınlarla da artık görüşmüyorum. Okul bitti mecburi hizmete de güneydoğu çıktı. Ha gayret dedim gittim ama orası da boka sardı. Tus 1. de olmadı (Tartışmasız ülkemizdeki en zor sınav) Neyse istifa ettim deli gibi ders çalıştım son sınavda istediğim puanı yaptım. Ama sınav mahkemelik oldu mihtemelen 2017 ilkbahar yaza kadar atanamayacağım. 25 yaşındayım Aylardır işsizim ailem yok hayatımda bir kadın yok 2-3 tanesi dışında gorustugum insan yok. Yıllarca Allaha inandım ve samimi bir kul oldum. Ama artık inancımı kaybetme noktasındayım. Galiba evlenmeyi istemek yerine yataga atıp ertesi gun terketmek. Calısmak yerine dolandırmak. Anne babaya saygı yerine onların aptallıklarından faydalanmak.Devlet ve adalet icin mucadele etmek yerine fetocular gibi devleti satıp yurtdışına kacma dogru olanmış. Cünkü bunu hak ediyorlar. Ben boşuna yıllarımı harcamışım.