(...)
"ve okşayışla sakinleşen o insanın canı
kuruntu oklarıyla nasıl çarmıha gerildi.
"Doğru"nun beş harfine benzeyen
Senin beş dal parmağının izi
Nasıl kaldı onun yanağında?
Sessizlik nedir, nedir ey eşsiz sevgilim?
sessizlik nedir, söylenmemiş sözler dışında?
Aciz kalıyorum söylemekten ama serçelerin dili doğa eğlencesinin akan cümlelerinin hayat dilidir
serçelerin dili yani: bahar. yaprak. bahar.
serçelerin dili yani: esinti. koku. esinti.
Fabrikalarda ölüyor serçelerin dili
Kimdir şu sonsuzluk yolunda
Birlik anına doğru yürüyen
Ve her zamanki saatini
Çıkarmalar ve ayırmalar matematiği mantığıyla kuran kişi?
Kimdir şu horozların ötüşünü günün başlangıcı olarak değil de kahvaltı kokusunun başlangıcı olarak bilen kişi?
Kimdir şu başında aşk tacı olan ve düğün giysilerinin önünde çürüyen kişi?
Demek ki güneş sonunda aynı anda her iki kutba çarpmadı ümitsizce
Ve boşaldın sen, mavi çini tınlamasından
Ve ben öylesine doluyum ki namaz kılıyorlar sesimin üzerinde..
mutlu cesetler üzgün cesetler
Düşünen suskun cesetler
Iyi davranan, şık giyinen, güzel yiyen cesetler
Belirli zamanların istasyonlarında ve geçici ışıkların kuşkulu alanında
Ve başıboşluğun çürümüş meyvelerini alma arzusunda..
ah, kavşaklarda olayları merakla bekleyen nice insanlar var
Ve şu "dur" düdüklerinin sesi
Bir adamın ezilmesi gereken bir anda.
Zamanın tekerlekleri altında, ıslak ağaçların yanından geçen adamın..
Nereden geliyorum ben?
"Bitti artık" dedim anneme.
Her zaman düşünmeye fırsat bulmadan olur olacaklar,
"Bir başsağlığı ilanı vermeliyiz gazeteye" dedim.
Merhaba ey yalnızlık tuhaflığı
Sana bırakıyorum odayı
Çünkü kara bulutlar her zaman arınmanın yeni ayetlerinin elçisidirler
Ve bir mumun şehit düşmesinde parlak bır sır vardır
O en son ve en uzun alev iyi biliyor onu
Inanalım
Inanalım soğuk mevsimin başlangıcına
Inanalım hayalî bahçe harabelerine
Işsizliğin baş aşağı düşmüş oraklarına
Ve tutsak tohumlara.
Bak, nasıl kar yağıyor..
Belki gerçek o iki genç eldi, o iki genç el
Karın durmak bilmeyen yağışının altında gömülen ve gelecek yıl baharda, pencerenin ardındaki gökyüzüyle birlikte uyuyan
Ve bedeninde fışkıran hafif yüklü dalların yeşil fıskiyeleri tomurcuk açacak, ey sevgilim, eşsiz sevgilim
Inanalım soğuk mevsimin başlangıcına.."
https://galeri.uludagsozluk.com/r/1708570/+
Internette bulunan Farsça çevirilerini yanlış bulduğum furûğ ferruhzâd şiiri. "Demavend" yayınlarından okumanızı tavsiye ederim.
ve bu benim
yalnız bir kadın
...soğuk bir mevsimin eşiğinde,
yeryüzünün kirlenmiş varlığını anlamanın
başlangıcında
ve gökyüzünün yalın ve hüzünlü umutsuzluğu
ve bu beton ellerin güçsüzlüğü
zaman geçti
zaman geçti ve saat dört kez çaldı
dört kez çaldı
bugün aralık ayının yirmi biridir
ben mevsimlerin gizini biliyorum
ve anların sözlerini anlıyorum
kurtarıcı mezarda uyumuştur
ve toprak, ağırlayan toprak,
dinginliğe bir belirtidir.
zaman akıp geçti ve saat dört kez çaldı
sokakta rüzgâr esiyor
sokakta rüzgâr esiyor
ve ben çiçeklerin çiftleşmesini düşünüyorum
cılız, kansız saplarıyla goncaları,
ve bu veremli yorgun zamanı
ve bir adam ıslak ağaçların yanından geçiyor
damarlarının mavi urganı
ölü yılanlar gibi boynunun iki yanından
yukarı süzülmüştür
ve allak bullak şakaklarında o kanlı heceyi
yineliyorlar
-selam
-selam
ve ben çiçeklerin çiftleşmesini düşünüyorum
soğuk bir mevsimin eşiğinde
aynaların ağıtı topluluğunda
ve uçuk renkli deneyimlerin yaslı toplantısında
ve suskunluğun bilgisiyle döllenmiş bu günbatımında
gitmekte olan o kimseye böyle
dayançlı
ağır
başıboş
nasıl dur emri verilebilir.
o adama nasıl diri olmadığı söylenebilir, hiçbir
zaman diri olmadığı.
(...) *