inanç

entry138 galeri5
    107.
  1. iman olmadıkça beş para etmez, yüzeyseldir. Örnekle açıklayayım: ben abc hissesinin 1 hafta içinde 25% değer kazanacağını düşünüyorum demek bir inançtır. Ancak aynı düşünceyle abc hissesine yatırım yapmak imandır. O sebeple inanç hep eksik kalacaktır eylem olmadıkça.

    Herşey güzel olacak. Al sana inanç.
    1 ...
  2. 106.
  3. 2-3 gündür başımdan bin bin türlü olumsuzluktan sonra kişiden kişiye değişen kavramdır.

    arkadaşlar bakın inanç kişiden kişiye değişir.
    işsiz,sağlık sorunları ile boğuşan yada madende çalışıp eşini,babasını kaybeden bir eşin yada çocuğun inanmasını bekleyemezsin.Çünkü o çocuk 13 yaşında babasını kaybettiğin de sorgulamaya başlar "Neden benim babam maden de öldü? Neden ticaretle uğraşan zengin sınıf arkadaşımın babası hayatta ve lüks içindeler" diye.Zaten gairban ve kıt kanaat geçinen çocuğun ailesi daha da perişan olur.Ve sen o çocuğa gelip "taktiri ilahi" "kader" "yaradan da sizi böyle sınıyor" derseniz işte orda okkalı bi küfrü hak etmişsinizidir. Çünkü o insanların "abdestsiz geziyorum günah olmasın" "namaz vakti kaçtı" gibi sorunlardan çok daha büyük sorunları var.

    kısacası inanç ile gelir düzeyi doğru orantılı.
    Sokakta yaşayan bir adamın dua etmesi o adama saçma gelir ne için dua edecek kazandıkları için mi parası için mi zaten adam hayatı dipte yaşıyor.Ama zengin bir adam dua eder 5 vakit bile namaz kılar çünkü onun kaybedeceği bir parası vardır,iş yeri dükkanı vardır daha da işlerinin açılması için dua eder.
    2 ...
  4. 105.
  5. Bir şeyin varlığından haberdar olma, bilme durumudur.
    0 ...
  6. 104.
  7. insanı hayatta tutan en büyük kavramdır.
    3 ...
  8. 103.
  9. 102.
  10. düşünceyle açıklanamaz olandır.
    3 ...
  11. 101.
  12. 100.
  13. Ne dersek diyelim, bir dine inanabilmek aslında güzeldir.

    Mutlu olmaya biraz daha yakınlaştırır insanı.

    Öldükten sonra doğmadan önce ne isem o olacağım fikrine kapılmak, onca insanın sevip, ağlayıp, gülüp bir gün hiç varolmamışcasına yok olduklarını düşünmek çok acı.

    Kaybettiklerinin, onca şey paylaştığın insanların şu an "bir hiç" olduklarını düşünmek çok acı.

    Çünkü aslında ölmek çok kolay.

    Öleceğimizin farkında olan nadir varlıklardanız.

    Ölümden sonrası bir hayatınız olacağına inanmazsınız, bunu kaldırabilecek gücünüz kalmıyor.

    inancın varoluş sebebi insanları medenileştirmekten sonra ölümle ilgili teselli etmektir.

    Ölüm olmasaydı hiç kimse inanmazdı.
    0 ...
  14. 99.
  15. Objektif düşünmeye engel olan şey.
    2 ...
  16. 98.
  17. 97.
  18. inanç dediğimiz, bir şeyin ne anlama geldiği konusunda bir emin olma duygusudur. Eğer zeki olduğunuza inanıyorsanız, bir takım referansları bulup kendinizi emin olma durumuna getirmişsiniz demektir. Belki bazı zihinsel zorlukları başarıyla aşmışsınızdır, bir sınavda parlak not almışsınızdır ya da bir işi iyi yönetiyorsunuzdur. Bütün bu referans tecrübeleri, fikri ayakta tutan masa ayakları gibidir. Masanın yüzü de, 'sizin zeki olduğunuz' fikridir
    0 ...
  19. 96.
  20. 95.
  21. 94.
  22. aptalların bir şeyleri akıl yoluyla kanıtlayamadıklarında kolaya kaçmak için uydurduğu saçmalıktır. insanlarda inanma değil bilme ihityacı var ve bu bilme de ancak ve ancak kanıtlamakla mümkündür. eğer aklı ve mantığı hiçe sayarak insanlar her şeye inanabilir. zaten bugüne kadar edinilen putlara bakacak olursak her şeye de inanmışlardır. ağaca tapan bugün uhrevi şeylere tapana kadar hepsini ortak özelliği sadece inanmasıydı ve hepsi de inandığının doğru olduğunu sanıyordu. sonra öldüler tabi.
    3 ...
  23. 93.
  24. 92.
  25. inanç bir kutsiyet barındırması lazımdır.

    ateizm inançtır, ateizm dindir gibi şeyler duyuyoruz bunu açıklayalım.

    şimdi babamın yarın bana çukulata alacağına inanıyorum o halde ben bir şeye inanıyorum. babamın çukulata alacağı da bir inançtır demek gibi tanımlar yapanlar var. bu tamamen saçmadır.

    ayrıca bir şeyin olmadığına inanmak da inanmaktır demek inanmamak diye bir şeyin olmadığını söylemeye eşdeğerdir. ( bu totoloji oluyor çünkü tüm önermeler aynı sonuca çıkıyor)

    allah yiyemeyeceği pilavı yapabilir mi kadar komiktir bide bu.

    o yüzden inançtan kasıt bir kutsiyet barındırması lazımdır ve kutsiyete karşı olan bir şeyin kutsiyetin olmadığını kutsileştirdiğini söylemek saçma oluyor.
    0 ...
  26. 91.
  27. asıl önemli soru: "kime inanmaktır".
    0 ...
  28. 90.
  29. 89.
  30. 88.
  31. somut veya somut bir kavrama kendinden daha fazla değer vermek.
    1 ...
  32. 87.
  33. 86.
  34. tamamen din olarak görülmemesi konu. kişisel görüşüm:bir konu,eylem üzerindeki inancınıza tam bağlı davranış %00,1 ihtimali es geçmemenizden sebep gerçekleştirmenizde büyük yarar sağlar.
    1 ...
  35. 85.
  36. -Lev nikolaeviç, çoktandır bu soruyu sana sormayı istemişimdir: tanrı'ya inanır mısın?

    ...

    geçen hafta iki gün içerisinde, birbirinden ayrı dört karşılaşma yaşadım.

    -bir sabah, yeni yapılmış bir tren yolunun treniyle yolculuk yapıyordum ki kompartımanda "s-ov" adında biriyle tanıştım ve yaklaşık dört saat sohbet ettik. onunla tanışmadan önce adını çok duymuştum; ateist olduğu söyleniyordu. gerçekten de çok eğitimli bir adam; ben de iyi bir bilim adamıyla konuşma olanağına kavuştuğum için sevindim. yanı sıra, yol arkadaşımın son derece kibar biri olduğuda ortaya çıktı; öyle ki, bilgi ve anlayış, bakış açısı bakımından onunla eşitmişim gibi yaklaştı. tanrı'ya inanmıyor. yalnız beni şaşırtan şu oldu: konuşma süresince anlattıkları, açıklamaya çalıştıklarından çok başkaydı. işte buna çok şaşırdım, çünkü daha önce de tanrı'ya inanmayan insanlarla karşılaştım ve bunların kitaplarını da okuduğum oldu: onların hepsinde, yolda tanıştığım kişide ayırt ettiğim durumun aynısını gördüm. sanki bundan (inançsızlıktan) söz ediyorlar gibi; ama gerçekte dile getirdikleri bambaşkaydı. söz konusu gözlemimi yol arkadaşımla da paylaştım; ama belki de yeterince güzel açıklayamadım ya da doğru sözcükler kullanamadım ki, kendisi hiçbir şey anlamadı...

    -geceyi geçirmek için ilçe kasabasındaki otele yerleştim. oraya geldiğimde herkes, bir önceki gece işlenen cinayetten söz ediyordu. olay şöyle olmuş; yaşını başını almış iki köylü birbirlerini çok önceden tanıyorlarmış; o akşam içkili değillermiş, iki eski dost çaylarını içip geceyi aynı odada geçireceklerini bildirmişler. ama olaydan iki gün önce köylülerden birisi ötekinde, sarı boncuktan zinciri olan gümüş bir saat görmüş. eskiden beri tanıdığı arkadaşının böyle bir saati olduğunu daha önce bilmiyormuş. bunu gören köylü hırsız değilmiş, üstelik dürüst bir adammış ve köy yaşamının ölçütleri doğrultusunda hiç de yoksul sayılmazmış; ama saati öylesine çok beğenmiş ki gözü kararmış ve sonuçta dayanamamış: bıçağı kapmış ve dostu sırtını dönünce elini kaldırmış, yukarıya bakıp ıstavroz çıkararak içinden acı acı dua etmiş:

    "tanrım, beni isa adına bağışla!" ardından da hiç acımadan arkadaşını koyun gibi kesip saatini almış.

    rogojin az kalsın, gülmekten yere düşecekti. adeta gülme krizine kapılmıştı. ama deminki karamsar edasından sonra şimdi bayılana kadar gülmesi çok ilginçti. neredeyse soluk almakta güçlük çekerek iki büklüm olmuş halde bağırdı:

    - bak işte bu, hoşuma gitti. bu olağanüstü! birisi, tanrı'ya kesinlikle inanmıyor, öteki ise o kadar çok inanıyor ki insan öldürürken bile duasını dilinden düşürmüyor... olağanüstü!

    prens anlatısını sürdürdü:

    - sabah olunca, çıkıp kasabayı dolaştım. baktım, ahşap kaldırımın üzerinde, üstü başı berbat, içkili bir asker yalpalayarak yürüyor. bana yaklaşarak: "bayım, bu gümüş haçı alın. yalnızca yirmi kopeykaya satıyorum. gümüştür!" dedi. olasılıkla, boynundan yeni çıkardığı haça baktım: pis, mavi bir şeride takılı hacın kalaydan olduğu, ilk bakışta anlaşılıyordu; oldukça büyük, sekiz köşeli, bütünüyle bizans tarzı bir haçtı. çıkarıp yirmi kopeyka verdim, haçı ise hemen boynuma taktım. aptal bayı kandırdığı için ne kadar hoşnut olduğu yüzünden anlaşılıyordu. hiç kuşkusuz, hemen haçının parasını içkiye yatırmaya gitti.

    hayır, isa'yı satan şu adamı yargılamakta acele etmeyeceğim. bu ayyaşların güçsüz yüreklerinde neler sakladığını bir tek tanrı bilebilir.

    bir saat sonra otele dönerken kucağında bebeği olan köylü bir kadınla karşılaştım. genç kadının kucağındaki bebek en çok altı haftalıktı ve kadının sözüne bakılırsa, doğduğu günden bu yana ilk olarak, o anda annesine gülümsemiş. birden kadın inançlı bir biçimde ıstavroz çıkardı. "hayırdır hanım?" diye sordum.

    "bir anne yavrusunun ilk gülücüğüne nasıl seviniyorsa, tanrı da göklerden yeryüzüne bakarken bütün içtenliğiyle diz çöküp ona dua eden bir günahkarı ayırt edince öyle seviniyor."

    işte bu yanıtı verdi bana o köylü kadın; işte böylesine ince ve gerçekten inancın özünü taşıyan bir düşünceyle bütün hristiyanlığın özünü bir kalemde dile getirdi; başka bir deyişle, bir baba çocuğu için nasıl seviniyorsa tanrı da bizim öz babamız olarak insan adına öyle çok sevindiğini, hristiyan düşüncesinin ana düşüncesini açıklamış oldu!

    bunu, sıradan köylü bir kadın yaptı!

    parfyon, az önce bana bir soru sordun, işte yanıtım:

    din duygusunun özü, hiçbir mantığa, hiçbir eylem ya da suç eylemine ve hiçbir ateizme boyun eğmez; burada, öylesine olmayan bir şeyler var ve her zaman olacak; burada öyle bir şey var ki, ateist düşünceler hep kayıp gidecek, sapacak ve her zaman "onun" için konuşurken "ondan" söz etmeyi başaramayıp başka şeyleri dile getirecek...

    -dosto - budala 1

    kendi kıssadan hissenizi kendi ülkeniz ve kendi insanlarınız ve hatta direkt kendiniz adına çıkarınız.

    sevgiler...
    2 ...
  37. 84.
  38. inanç; görülmeye inanmaktır, inandıkça daha çok görürsün.

    gözüyle gördüğüne herkes inanır, önemli olan gayb'a inanmaktır.

    bir de...güzel rabb'im cenneti sekiz katlı, cehennemi ise yedi katlı olarak yaratmış. Hakk'ın rahmeti gazabından daha da büyük...inanmamak için niye daha çok diretir ki insanlar?
    3 ...
  39. 83.
  40. kaybedilmemesi gereken insani duygudur. mutlu olacağına inanmakta bir inançtır. mutlu olmak için yaşatır.
    1 ...
© 2025 uludağ sözlük