cold play in dillere yapışmış ve ezberden söylenen parçasıdır. rahatlamak ve hayallere dalmak için dinlenebilecek güzel bir parçadır ve türkçe meali de şu şekilde oluyor.
Benim bölgemde
Değiştirmeyi beceremediğim cizgiler vardı
Kaybolmuştum
Kaybolmuştum, kaybolmuştum
Karışmış çizgilerden geçmemeliydim
Evet kaybolmuştum
Onun icin ne kadar beklemen gerekiyor
Bunun bedelini ne kadar daha ödemen gerekiyor
Bunun icin ne kadar beklemen gerekiyor
Korkmuştum, korkmustum
Yorgun ve hazırlıksızdım
Fakat onu bekledim
Ve eğer gidersen
Ve beni burda yalnız bırakırsan
O zaman seni bekliyeceğim
Onun icin ne kadar beklemen gerekiyor
Bunun bedelini ne kadar daha ödemen gerekiyor
Onun icin ne kadar beklemen gerekiyor
Lutfen diyorum
Geri gel ve bana söyle
Haydi sımdi sarkını söylemeye başla
Haydi sımdi sarkını söylemeye başla
Geri dön ve sarkını söyle
Benim bölgemde
Değiştiremediğim seyler vardı
Ve ben kaybolmustum.
senin bolgende; belli çizgilerin vardı, aşamadığın.. yaşadıkların oluşturmuş belli ki bu çizgileri. halbuki pes etmişsin, acıya doymuşsun, "acıyla gelen aşk"ın müptelası olduğun çocukluk dönemi son bulmuştur.
ve hani hep olur ya, seni o zor dönemlerden çıkarıp kurtaracak biri... kim bilir kaç kere gelmiştir seni kurtarmaya. "acı aşk" gözü kör etmiş, görülmek istense de aşılamamıştır çizgiler, kaybolmussundur...
ve yine o her zaman olan şey olur, aklın başına gelir birgün. evet, acıya doymuş, yolu bulmuş, huzurlu aşka, "ona" hazırsındır. korkularınla birlikte adım atarsın o kurtarıcına, ne de olsa hala ordadır di mi? sana tek yardım edebilecek, çizgilerini aştıracak kişi...
ama tekrar bir kayboluş başlar. çünkü tek caren de artık gitmiştir, bunca zamandır duyamadığın o ses, kendini ona hazırladığın tam da o anda pes edip gitmiştir kendi yoluna... bu oyun değildi ki... sadece, kaybolmustun. korkmuştun.. onun yardımına uzun bi zaman sonra evet diyebilmiştin. çok mu geçti? o sana geldiğinde sen yoktun, sen ona gittiğinde o yoktu. fazla ironik bir olay zinciri daha...
ve şimdi, "in my place were lines that i couldnt change" diye kendini anlattığın, çizgilerini değiştirebilceğine inandığın o tek kişiyi bekleme noktandasın. başka kimseye gidemezsin, başka kimse yapamaz bunu.. onun icin daha ne kadar beklemelisin .. geri gel ve söyle dersin..
"if you go leaving me here on my own, well i wait for you.." diyerek onca zaman tükettiğin o insanı bekler, anlatmak istediklerini bu kadar net yansıtabilen şarkıyı söylersin ona;
"in my place were lines that i couldnt change, i was lost, oh yeah.."
onlar nasıl gözler, ya da onlar göz mü, sarı saç bi adama nasıl bu kadar yakışabilir, çocuk yüzlülük erkeğe ne kadar yakışıyomuş, o* insansa biz biyolojik artık mıyız, ve kaşlarını kaldırınca ne kadar sevimli oluyor yav gibi düşünceler uyandıran aşmış klibe sahip güzel şarkı.