imran Öktem, 1904 yılında istanbul'da doğmuştur. Babası, meyve kabzımallarından Ürgüplü Süleyman Abdi Efendi, annesi ise Fatımatüzzöhra (Fatma Zehra) hanımdır. Nüfusta yazılı olduğu yer, istanbul Sekbanbaşı ibrahim Ağa Mahallesi, Kırkçeşme Caddesi, 41 sayılı evdir. 1912 doğumlu Zekiye Ferhunda Hanımla evlenmiştir. iki kızı vardır. Kitap ve pul meraklısı olan Öktem, Fransızca bilirdi.
imran Öktem, ilk ve orta öğrenimini yaptıktan sonra 1924'te Kabataş Lisesi'ni bitirdi. istanbul Darilfünunu Hukuk Şubesinden 1927 yılında pekiyi derecede diploma aldı. Göksun Cumhuriyet Savcılığına atanmış ise de bu yere gidemediğinden 2000 kuruş aylıkla Sinop Aza Mülâzimi(Üye yardımcısı) olarak görevlendirilmiş ve böylece 30 Haziran 1928'de eylemli olarak mesleğe girmiştir. Bundan sonra sırasıyla, 1930'da Sarıkamış Yargıçlığına, 1933'te Uzun Köprü Hukuk Yargıçlığına 1936'da Ankara Ticaret Mahkemesi Üyeliğine, 1942'de Ankara Hukuk Yargıçlığına, 1948'de Ticaret Mahkemesi Başkanlığına atanmıştır. 16 Haziran 1949'da birinci sınıfa ayrılmasından kısa bir süre sonra Yargıtay Üyeliğine seçilmesi üzerine 29 Ağustos 1949'da buradaki görevine başlamıştır. 11 Ekim 1952'de Yargıtay ikinci Başkanlığına, 1 Mart 1966'da ise Recai Seçkin'den boşalan Yargıtay Birinci Başkanlığına yükselmiştir.
Mesleğiyle ilgili yedi kitap ve birçok yazılar yayımlanmıştır. Yargıtay Birinci Başkanı olarak görevini sürdürürken 1.5.1969 günü vefat etmiştir. * http://www.yargitay.gov.tr/content/view/108/50/
Yargıtay Başkanı Öktem'in 1 Mayıs 1969'da,Ankara'da Maltepe Camii'ndeki cenazesi ile oldukça olaylı geçmişti. Nedeni ise; kendisinin 1967 adli yılın açılışında Voltaire'nin, "tanrı'yı da insan yaratmıştır" sözünü kullanması nedeniyle "dinsiz" olduğuna inanan ve bu nedenle cenaze namazını kıldırmak istemeyen bir grup yobaz tarafından namazın protesto edilmesiydi. Bu nedenle, toplanan grup, Öktem'in cenazesinde bulunan cemaati taş yağmuruna tutmuştu. imamlar da koktuğundan namazı MBK Hükümeti'nin bakanlarından Abdullah Polat Gözübüyük'ün ağabeyi izzet Gözübüyük kıldıracak ve o esnada cemaat içinde bulunan ismet inönü'yü, olası bir yaralanmadan kurtarmak için silahını çekip kalabalığı yaran Kara Kuvvetleri Komutanlığı Topçu Dairesi Başkan Vekili Tuğgeneral Nabi Alpartun kurtaracaktı. Daha sonrasında inönü olaylar hakkında, "Her manasıyla kesin ölçüde bir 31 Mart Vakası'dır" derken, Başbakan Süleyman Demirel de "Hadise gayet üzücüdür" biçiminde konuşacaktı. Dönemin Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Uğur Alacakaptan, Soner Yalçın imzalı 16 Haziran 2007 tarihli Oradaydım adlı programda ise * enteresan bir soru soruyordu, bu adamların ne olduğu *, ne yapacakları belliydi, neden bir güvenlik kuvveti müdahale etmedi? *
Yargıtay Başkanı imran Öktem, Adli yılın başlaması dolayısiyle yapılan törende çok sert konuştu:
irtica Ezilecek
"Türkiye'de bir islam devleti ve hilafet rejimi kurmak için çalışan bir avuç meczup ve kökü dışardaki yurt düşmanları hüsrana uğrayacak"
Yargıtay Başkanı imran Öktem, yeni adli yılın başlaması dolayısiyle bu sabah Hukuk Fakültesinde yapılan törende yaptığı konuşmada Medeni Kanunun geriye doğru değiştirilemeyeceğini ve Türk hukukunun daima ileriye doğru günün ekonomik şartlarına ve sosyal adalet esaslarına uygun olarak gelişeceğini ve bir geriye dönüşün asla bahis konusu olmadığını belirtmiştir. Öktem konuşmasında Gürsel’den bahsederken ağlamıştır.
Öktem'in konuşması özetle şöyledir:
Tarihi boyunca bağımsız yaşamış, hak ve hürriyetleri için savaşmış olan: Anayasa ve hukuk dışı tutum ve davranışlariyle meşruluğunu kaybetmiş bir iktidara karşı direnme hakkını kullanarak 27 Mayıs 1960 devrimini yapan Türk Milletinin o zamanki lideri eski Cumhurbaşkanı Sayın Cemal Gürsel geçen adalet yılı için 14 Eylül 1966 da fanı aleme veda etmiştir. Geçen yılın en acı hatırası budur. Zeki, şevketli, sağ duyusu kuvvetli, kararlarında isabetli, olduğu gibi görünmesini, gösterişten uzak kalmasını seven, sadelik içinde büyük olan, büyüklüğünü belli etmek için bir ceht ve gayret göstermek lüzumunu duymayan, Atatürk devrimlerine bağlı, devrimleri korumayı amaç edinmiş, gericiliğin amansız düşmanı, milletine daha çok ve dürüst çalışmayı daima tavsiye eden Cemal Gürsel büyük mümtaz vasıflarıyla ve büyük devrim ve Devlet adamı olarak Türk Tarihinde müstesna bir yer almıştır.
Askeri Yargıtay ikinci Başkanı Hakim Tuğgeneral Esat Doğu, Birinci Daire Başkanı Hakim Tuğgeneral Kemal Gökçen 926 sayılı Türk Silahlı Kuvvet1eri Personel Kanununun 49 uncu maddesinin F. bendi gereğince kadrosuzluk sebebiyle emekliye sevk edilmişlerdir. Artık bu arkadaşların tecrübe ve bilgilerinden Yargıtay ve Askeri Yargıtay faydalanamayacaktır. Değerli bir hakimin kadrosuzluk yüzünden genç sayılabilecek verimli çağında kamu hizmetinden ayrılması gerçek bir kayıptır.
Türk Hakimler Medeni Kanunun 40 yaşında olmasına rağmen yeni şartlara uyacak şekilde uygulamaya ve sosyal nizamı, değişen iktisadi, içtimai, ahlaki kurallarla ahenki olarak korumaya devam etmektedir. Bunu sağlamak için yeni içtihatlar yaratmış ve yaratacaktır. Kanun ne kadar mükemmel olursa olsun zaman onu da yıprandırır. Ehliyetli ve becerikli hukukçular kanunun yıpranma süresini uygulamaya elverişli olmak süresini uzatabilirler. Fakat her kanun bir gün değişme ihtiyacını gösterecektir. Elbet Medeni Kanun da değişecektir. ileride daha iyi ve daha mükemmel bir kanuna yerini terkedecektir. Fakat Medeni Kanunun Türk Sosyal bünyesine getirdiği devrim hükümleri hiç bir zaman eski şekline dönmeyecektir. O'nun devrimci niteliği değişmiyecektir. Değişmeler art düşüncelere, hurafelere, teokratik Devlet esaslarına dayanmayacaktır. Müsbet ilmin sosyal adalet prensiplerine dayanan yeni buluşları Türk Hukukuna temel olmakta devam edecektir. Türkiye'de bir islam Devleti ve hilafet rejimi kurmak, Türk Milletini dini esaslara dayanan bir hukuk düzenine sokmak isteyen ve bunun için gizli ve açık çalışan mistik hezeyan halindeki bir avuç meczub, ruh hastası veya dini kazanç metaı haline getirmiş kimseler, saf ve cahil yurttaşın en temiz varlığını, itikadını, imanını geçim vasıtası yapmış olan bezirganlar (o bezirganlar ki dinin emrettiğini yerine getirmezler, yasak ettiklerini gizli gizli yaparlar ve fakat dindar görünürler) evet bunlar ve bir takım hurafeleri dini esaslar gibi göstermeye kalkan ve bu suretle halkı uyuşturan kökü dışardaki yurt düşmanları daima hüsrana uğrayacaklardır.
ister sağda olsun, ister solda olsun aşırı ideoloji ve koyu taassub yurt için saf ve cahil yurttaşlar için her zaman bir tehlike olmakla beraber Türk gençliğinin, Türk aydınının, Türk Hukukçusunun, Türk Hakiminin, Türk idarecisinin, Türk Zabıtasının uyanıklığı, tutumu, yurtseverliği, inkılaplara bağlılığı kara ve geri eyilimci bir kuvvet olmaktan çıkarmış, onu yalnız acınacak, uyarılacak, tedavi ve yardım ve ıslah edilmesi gereken bir zavallı haline getirmiştir. Fakat her şeye rağmen Türk Hükümeti, Türk Zabıtası, C. Savcıları ve Hakimleri, bütün aydınlar uyanık olmakta devam etmeye mecburdurlar. Yurttaşın en küçük gerici kıpırdamasına tahammülü kalmamıştır. Buna Türk sosyal bünyesinin alerjisi vardır. Koyu taassub serbest düşünceye ve düşünce selametine, doğruya ve iyiye ulaşmaya engel olur. Türkler tarih boyunca kara eğilimin kötü sonuçlarını görmüşlerdir. Onlar tarihi ve ondan ders almasını bilecek kadar zeki ve sağ duyuludur. Onlar bilirler ki: Tarihten ders almasını beceremeyen topluluklar tarihte kötü sonuçlar doğurmuş olan şartları yeniden yaratarak tarihin tekerrür etmesine sebep olurlar. Asırlar boyunca Türkler daima şerefli sonuçlar doğuran şartları yaratmışlar ve daima şerefli sahifelerin tekerre etmesini başarmışlardır. Türk Milleti bugün ve yarın müsbet ilmin ışığı altında bütün gücü ile çalışacak daima ileriye, şerefli ve mesut bir istikbale gidecektir. Geriye yalnız ibret ve ders almak için bakacaktır.
Burada; geçen seneki konuşmasından dolayı bana mektup ve telgraf göndererek telefon ederek, makamıma gelerek veya umuma arzettikleri yazılariyle heyecan, teveccüh ve sevgilerini açıklayan on binlerce iyi kalpli,yurtsever, devrimleri korumaya kararlı yurttaşıma teşekkür ederim. O ko nuşmamı beğenmeyenler de olmuştur. Onlar da mektup ve telgraf göndererek gazetelerde neşriyat ya parak hislerini ortaya koymuşlardır. Bunlar için de, yerinde olmamakla beraber, ağırbaşlı ve samimi tenkitleri hoş görürlükle karşıladım. Madem ki bir kamu görevi yapıyorum; elbette yaptıklarımı beğenen de çıkacak, beğenmeyen de! Hiç bir kamu görevlisi kendisini herkesin beğenmesini bekleyemez. Beğenen çoğunlukta ise görevinde ve yolunda devam eder. Ancak; bir kısmı kimliğini saklayacak kadar korkak küçük bir zümrenin hemen hemen tek elden idare ediliyormuş kanısını uyandıran seciyesiz, seviyesiz, Türk terbiyesine uymayan tezahürleri onlar hesabına beni utandırmıştır. Ne olursa olsun Türk'ün medeniyet yoluna çıkardığı kervanı işte yürümekte ve yol almakta devam ediyor. Yüz yıllarca devam edecektir. Bu kervanı geri çevirmeye hatta yavaşlatmaya kimse muktedir olamayacaktır. Yolumuz daima ileriye doğru ve açık olacaktır. Bu hedefi bize büyük insan, Atatürk göstermiştir. Ne mutlu bize!
Hepinize teşekkür ederim."
Medeniyet/6 Eylül/ http://www.ercuemend-oezkan.com/yankilar.htm
1 Mart 1966'da Recai Seçkin'den boşalan Yargıtay Birinci Başkanlığına yükselen ateist insan . yargıtay birinci başkanlığına yükseldiği dönemlerde * adli yılın acılısı sebebiyle yaptıgı bir konusmada nurcular hakkında söylediği sözler ile o kitlenin büyük tepkisini cekmiştir. akabinde * bu sefer ateist olması sebebiyle tanrı ve din konusunda carpıcı acıklamalar yapmıstır kamuoyuna ve üzerine cektiği tepkileri kat kat artırmıştır.bu konusmalardan kısa bir süre sonra * vefat etmiştir.o zamanlar cenaze töreninde namaz kılınacak mı kılınmayacak mı tartışmasına ismet inönü ankara maltepe camii'sinde cenaze namazının kılınacağını belirtti. nurcu olmak üzere bir cok sakallı kişiler bu namaza engel olmak istedi ve cami görevlileri * görevlerini yerine gitirmedi. kısa kesmek gerekirse evet cenaze namazı kılınmıştır fakat büyük olaylar olmuştur o gün ankara'da.
ayrıca ölmeden önce voltaire'in bir sözünü tekrarlamış ve "tanrı'yı da, insan yaratmıştır" diyerek büyük bir kaos yaratmıştır. *