yıllar sonra tekrar özgür bir ekonomi politikası takip edilmesi sonucunu doğuracak antlaşmanın 2012 yılındaki feshidir.
sözlükteki ekonomi üstadlarının paylaştığı değerli fikirlere katılmamak elde değil. ancak bu üstadlarımız fikirlerini sunmakta çok geçmiş kalmış sanırım. çünkü paylaştıkları doktrinler orta çağ için geçerli. ama yine de haklarını yememek için onları ekonomi tarihi uzmanları ilan ediyorum. saygılar abiler.
bu uzman abilerimiz "dış borç bitmiyor ya sen o'na bak" tadında konuşunca nasıl gülüyorum anlatamam. oysa fethettiğimiz toprakların altınları ile hazinemizi doldursak hiç öle borca felan gerek kalmayacak. ahaha komik şeyler sizi. banka icat olalı milenyum olmuş adamlar hala kara düzen ekonomi ilmi yapıyor. "yatırım bütçesi nedir? kaç yıllık plan ile ve hangi tür finansman ile yapılır?" desen "avusturya-macaristan krallığını aldık mı hallederiz" diyecek neredeyse. aslında şaka yapıyorlar. sözlükte bizim gibi cahillere iraonik bir şekilde laf sokarken bir yandan da gülelim eğlenelim istiyorlar. sağolsunlar.
bakın sevgili dış borç düşmanı insancıklar. ülkenize toplam maliyeti 20 milyar lira olan uzun dönem yatırımı yapacaksınız. bu yatırım için gerekli olan finansmanı yıllık bütçeden peşin olarak ödemeye kalkarsanız; sağlık, eğitim... gibi ihtiyaçların bir mucize ile karşılanmasını beklemekten başka çareniz kalmaz. kaldı ki elinizde hem ihtiyaç için, hem yatırım için gerekli mali kaynak var. yine de peşin ödeyebileceğiniz bir borcu niçin peşin ödeyesiniz? aslında daha karışık ve uzun ama üşendim şimdi. anlayıverin işte. peki bu bahsettiğim örnekler yalnızca bizim için mi geçerli? hayır. dünyanın en büyük ekonomisi için bile aynı şey gereklidir. misal bugün dünyanın en borçlu ülkesi abd'dir.
peki imf'den kurtulmak neden bu kadar önemli. çünkü imf borç verdiği devletlerin ekonomilerine karışır. antlaşmalarda mali planlarda düzenlemeler şart koşar. paraların nerelere harcanacağını belirler. kısaca ekonomik olarak bağımlı bir devlet olur çıkarsınız. bizler aslında buna çok yabancı değiliz. bizler bu durumla duyun-u umumiye ile tanıştık. cumhuriyetin ilk yılları hariç son 200 yıldır bağımlı bir ekonomimiz vardı. imf'den kurtulmak bu sebeple çok çok önemlidir. boş eleştirmek yerine biraz sezarın hakkını vermek gerekiyor sanırım.
bir önemi olup olmadığı diğer borçlara ve imf borcunun şartlarına bağlı olan olgudur.
kıçı kırık ekonomi bilgimizle makro ekonomi kasıyoruz, iç borç dış borç falan zırvalıyoruz tamam da arkadaş göz var nizam var, akıl var izan var yok komisyon almış, yok anlaşmanın örneğini almamış, yok 10 yıldan önce ödenirse aynı faiz ödenir demişlermiş...
bu siyaset eğitim programı ak parti siyaset akademisi oluyor gibi geldi bana. böyle dedikoduları mı öğretiyorlar orda? imf anlaşması yapılacak da içeriği bilinmeyecek. sen o anlaşmayı bakkalın veresiye defterine not almak mı sanıyorsun cicim? anlaşma içeriği piyasaları etkiliyor ki en önemli özelliklerinden biri güven sağlaması.
kemal derviş'in komisyon aldığı iddia edilen anlaşmalarda söylenen tyavsiyelere aynen uyanlar kalkıp utanmadan dedikodu yapıyorsa sen bir de onları sorgula bence. özelleştirilmesi tavsiye edilen kuruluşlar isim isim verilmiş stand-by anlaşmasında. bak bakalım onlar hangileriymiş.
2004 yılında recep tayyip erdoğan ımf'ye borcumuzu sorar ve tek kalemde ödesek ekonomi sarsılır mı diye çalışın der. ali babacan ödenebileceğini söyler. başbakan da o zaman git görüş hallet kurtulalım der.
babacan ımf yetkilileri ile görüşmeye gittiğinde anlaşma metnini incelediniz mi derler... incelememiştir çünkü dsp mhp anap iktidarı bir nüshasını dahi almamıştır.
babacan'a anlaşma metnini gösterirler; anlaşmada borcun 10 yıldan önce bitirilse dahi aynı faizin ödeneceği ibaresi vardır.
ımf'ye olan borcun 2012'de bitme sebebi budur. yoksa bu para türkiye için ödenmesi zor bir miktar değildir.
özel not: siyaset eğitim programında anlatmışlardı, kemal derviş'in ımf ile yaptığımız anlaşma için ımf'den aldığı komisyonu.. şimdi ihanet diyenler baksın bakalım bu vatan hainliği değil mi? dik alası!!
2000 yılında Brezilya ekonomik açıdan bizden gerideyken şu an imf'ye kredi veriyor olmasını göz önünde bulundurduğumuzda, türkiye'nin imf'ye olan borcunun bitmesinin aslında pek de önemli bir gelişme olmadığını gösteren olaydır. nitekim imf gider dünya bankası gelir dedirten gelişmedir.
kendinden önce gelen bütün iktidarlarından daha pazla borç yapan bir hükümetin bir başarısı mı şimdi bu? memleketin neyi var neyi yok sattılar, cari açık zirve yaptı, dış borç zirve yaptı, şimdi biz imf' ye olan borcu kapattık diye dolanacaklar mı ortada? oy bile isterler bu başarıları(!) için hatta bunu başarı zanneden sığırlardan da alırlar, pardon koyun mu deseydim, biilemedim şimdi.
Alacak devrinden başka bir şey değildir. Zira iMF'den artık borç alınmamasına rağmen dış borcun 8 yıllık iktidarda 5 kat arttırılması, iMF'ye olan borcun bitmesine sevinmemizin önündeki en büyük engeldir...