evet, etik değildir. ülke olarak yaşadığınız-yaşattığınız-olmasını dilediğiniz imkanlara ulaşma yöntemleri bu kadar etik ve hakediş dışı olunca, alınan risklerin bir sonucu olarak imf'ye muhtaç konumda olduğunuzda asla ağlamamanız gereken bir durumdur.
ne bekliyordunuz. hangi duruşu yeşerttiniz de imf'yi reddedebildiniz?
ıraklı gazetecinin mücadelesini verdiği bir davası vardı. ülkesi işgal altındaydı ve ayakkabı fırlatmak en büyük protestolardan biriydi ve acizane onu yaptı.
peki sen ne yapıyorsun ey imf ye ayakkabı fırrlatan şahıs?
senin beyin işleyişin ile oluşan bir gönüllü tutsaklıkta neyin günahını çıkartıyorsun?
bir gazetecinin bu arkadaşa sorusunu aynen aktarıyorum ;
- eylemi neden gerçekleştirdiniz. yani eylemi gerçekleştirmedeki amacınız neydi?
- abd'ye, amerikan kapitalizmine ve işbirlikçi akp'ye bu ülkeden ellerini çekmesi için yaptım
- kapitalizme karşı olduğunu söylüyorsun giydiğin ayakkabının amerikan markası
- hayır çin malı orjinal değil
- iyide buda amerikan kapitalizmine özenme ve özendirme olmuyor mu?
- eueue.... şey... hayatımıza girmiş bir şekilde
hedefi yanlış eylemdir. imf bu memlekete zorla borç vermemiştir. lüften hatırlar mısınız kemal derviş'in ilk geldiği dönemleri. kurtarıcımızdı hani bildiniz mi? nerden döndü onca değirmenin suyu?
kurumlar bazında düşünmeyin.
birinden borç aldığınız vakit basiretsiz davranıp hareketlerinizi kontrol edemiyorsanız, borç sahibi sizi kontrol edip yönlendirmeye kalkmaz mı? Eğer ki basiretsiz tavırlarınıza devam edip borçlu olduğunuz kişinin işinize karışmasına izin verirseniz, karşınızdakinin kuklası olmaz mısınız? bir zaman sonra bakmışsınız ki ipleriniz başka başka ellerde dolanıyor. kim suçlu şimdi!?
hikaye tanıdık geldi mi?
eğer adamlar bizim üstümüzde söz söylemeye hak görüyorlarsa kendilerinde, durup bir düşünmek gerek kim verdi bu hakkı onlara diye. şu saatten sonra kalkıp da yandım anam yandım tavırları kimsenin işini görmez. saçma sapan hallere bürünmektense biraz siyaset öğrenmeye meyletmek, daha zekice manevralara akıl yormak lazım. daha dibe batmaktan başka bir işe yaramaz bu haller.
değil ayakkabıyı, ayakkabılığı fırlatsan da artık kar etmeyecek olan, içler acısı halimizdir.
iğneyi kendimize, çuvaldızı başkasına batıralım dostlar. yaşanan olay bizim çaresizliğimizdir.
nike marka ayakkabı ile yapılmış süper eylem. eylem planının Mc Donald's ta hamburger yenirken hazırlandığını düşünüyorum. neyse efkarlandım yakalım bir marlboro. he sahi ne diyorduk kahrolsun kapitalizm.
ıraktakiyle benzerdir, türkiyenin de ırak gibi işgal ve sömürü altında olduğu iması taşımaktadır. Irakta bunu askeri güçle yapıyorlar, türkiyede imf ve yardakçılarıyla...
ayakkabı nike tır, ayakkabını da al başına çal, demektir bu...
bilgi üniversitesi dir, hayını evinde vurmak gerekir.
hedef ıskalanmış değil, ayakkabının isabet ettiği seyirci özel okulda okuyan burjuvadır, onun üzerinden sektirilerek imf başkanına isabet ettirilmek istenmiştir. anlamlıdır...
dahası burada yazılanlar, ehe ayakkabı nike mış, bu ne biçim ironi diyen yardakçı medya nın caminin minaresine kılıf uydurup götümüze sokmak istemeleri kadar komiktir ama, biraz da gülelim be yaa...
yıllardır ortadoğulular olarak birbirimize olan kopukluğumuzun, emperyalizme fırlatılan arap ayakkabısının ardından atılan türk ayakkabısı ile kardeşlik ve desteğe dönüşeceğinin ilk belirtileridir. emin olun kurtuluş yakında. bu kadar insan daha fazla dayanamaz.
neden ayakkabı fırlatılmışmış, yok ayakkabı yabancıymış, yok anlamsızmış, özentiymiş, yaratıcı değilmiş miş miş de miş miş.
herkezin üstünün arandığı, bozuk paralara, çakmaklara el konulan bir toplantıda ne atsaydı, götünü mü kesip atsaydı yani.
hiç düşündünüz mü o ıraklı gazeteci neden ayakkabı attı, atacak başka ne vardı ki?
şunu demek zor tabi, " bizlerin klavye başında itinayla büyüttüğümüz yumuşacık dötlerimiz böyle bir şey yapmayı yemez"
dünyayı kazıklayıp, soyup soğana çeviren mafya lordları istanbula gelmiş toplantı yapıyor, hangi görüşten olursa olsun cesur bir genç tepki koyuyor, sözlük sosyetesi beğenmiyor bir türlü vah vah.
klavye ''mücahitlerini'' ortaya sermiştir. nitekim yaratacılıktan söz eden entrylerin neredeyse ''copy past'' niteliği öeeeh dedirten cinsten. yaratılık yokmuş, ota boka karşılarmış, ayakkabı nıke'miş bik bik bik. ben de diyorum ülke olarak nasıl yaratıcık konusunda bu kadar cabuk fezaya ulaştık. lan azcık, boyalı bültenlerden kaldırın o kafayı da yaratıcılığınızı görelim. ayrıca çok da şaşkınım, unutmuşsunuz lan converse giyen komünist geyiğini, tam sırası.
yaratıcılıktan zerre nasip almamış eylem. önceden yapılmışı vardı. hem fırlattın da n'oldu şimdi, feleğin tekerine çomak mı sokabildin bre kuru gürültü?
bu olayı bush'a atılan ayakkabı mevzusuyla bağdaştırıp, "elin ıraklısı yapınca iyi de, biz yapınca mı kötü oluyor?" fikrine kapılan sümüklere de gülüyorum. elmayla armut hiç bu kadar haşır neşir olmamıştı.
çin malı çakma nike ile yapılan protestodur. aferim çok iyi yapmışsın, böyle bir protesto yapacak kadar bilinçli ama sonra da "neden nike giydin?" sorusuna da "hepimizin hayatına bir şekilde girmiş" diyebilecek kadar da pişkinsin. yeterli adrenalin alındı anlaşılan, şimdi yeni adrenalinlere yelken açmak gerek, imf ye bağımlı kalmamızı sağlayanlara sessiz kalıp imf nin kendisini proteto etmenin çarpıcı yaratıcılığı.. sizlerle gurur duyuyoruz çakma nike lı bilinçli kardeşlerim.
dikkat çekmek isteyen, popülaritesi artsın diye uğraşan bir insanın gereksiz yerde ki gereksiz çıkışıdır. evladım o ayakkabıyı değil de düşüncelerini at bir yerlere madem istemiyorsun bu düzeni, bu hale getirenlere yönelt kelimelerini ayakkabın da ayağında dursun. dursun ki yere sağlam basalım. ayağımızı yeterince kaydırıyorlar zaten.
nike giyiyorsan eylem yapamazsın! giymiyorsan belki. valilikten, ne bileyim fakülteden falan iznin var mı?
"izin vericiler"den müsaade almadan götünü bile kıpırdatamayan bünyelerin kavraması zordur bu tip halleri.
meydanda hakkını aramanın adı da bas bas bağırmaktır zaten onlara göre. dostum, meydan hak aramaktır, hakkını sormaktır.
IMF*, yerli iş birlikçileriyle (hükümetler, kompradorlar, kalemşörler) bu ülkenin (musallat olduğu diğerlerinin de tabi), anasını mı sikiyormuş? kime ne?
filmde* hulusi kentmen'in de (bir yandan oğlunu döverken) dediği gibi: "ulan devleti idare etmek size mi kalmış! siz önce okuyun, diplomanızı alın. eliniz bir ekmek tutsun..."
e sonra?
neyse!?
sen; nike mıdır, esem sport mudur -artık ne karın ağrısıysa- işte onu uluslararası o.ç.'ye fırlatan arkadaş!
ne olacak bu memleketin hal-i pürmelali yollu acı yakınmalarıma sebep olmuştur. ulan bir ayakkabı fırlatmayı bile beceremiyoruz. hayır, biz bu protesto olayını hepten beceremiyoruz. meydanlarda slogan atanlar desen, son nefesini verir gibiler. ayakkabı fırlatan desen, izledik; imf başkanının, kendisine ayakkabı fırlatıldığından ancak haberleri izlerken falan haberi olmuştur, ya da yanındakilere "bu ikisinin aralarında ne var, kız meselesi mi?" falan diye sorduğunda gerçeği öğrenmiştir, "hayır beyefendi size attı ayakkabıyı" dediklerinde. yok arkadaş olmuyor, başka bir yol bulunmalı.