beyninin her atomu bir güneş kadar ışıklı o "imam rabbani", allahı bulmaya doğru her atılışında gizli bir put diken aklın türettiği putlar ormanını, yine akıl baltasıyla devirmiş, böylece yine aklın atabileceği en uzun adımı atmış ve baltasının parlak yüzüne, dünyanın en güzel sözü olan "allah ötelerin ötesi; ötelerin ötesinden de ötesi, ondan da ötesi, her ötenin ötesi..." dusturunu yazmıştır.
.
.
.
ve nihayet sen inanırsın...
ötesi var mı? ya en aptal, ya en akıllı inanır. aptal da ne demek? tam akıllılık kabil mi ki, tam aptallık mümkün olsun?
aptal dediğimiz, çok defa üstüne hiçbir yazı yazılmamış boş kağıda benzer. mademki boştur, güzeli bulamamıştır. fakat mademki yine boştur, çirkinden kurtulmuştur. aptalın şuuraltı veya şuurüstü kavrayışıyle bulunmuş, kimbilir ne erişilmez hakikatler var!
hakiki aptal o boş kağıdın üzerine hiçbir yazı yazmamış olan değil, saçma-sapan, kör-topal, yalan-yanlış şeyler karalamış ve onlara sımsıkı sarılmış olandır. yani, aptallıktan yola çıkıp akla varamamış ve yarı yolda kalmış idrak cücesi...
.
.
.
inanmak, ya çok üstün, kendi kendini kül edecek kadar üstün bir akıl davasıdır; yahut, yarı yolda bangır bangır iflas eden aklın aklın her türlü desteğinden mahrum, fakat gizli bir ruh feyziyle gayesini sezmiş ve fikir kargaşalığından kurtulmuş saf ve basit adam işi.
nfk
şimdi söyleyin bana, insanoğlunun en fazla ölüm cezası verebileceği, 17 yaşındaki bir bebeğe tecavüz eden zihniyeti kim hakkıyla cezalandıracak?
iyi-kötü, doğru-yanlış vardır ama sadece insanın kafasında değildir, manası imanda saklıdır.