imamı azam ebu hanefi (k.s) nin ateistlere kapak yaptığı kıssa
bir gün devrin ateistleri toplanmış ve dünyanın "tesadüf" eseri oluştuğunu imamı azama kabul ettirmeye çalışmışlar. tartışmak istemişler, imamı azam da "tamam yarın şurada şu vakitte tartışalım bu konuyu" demiş. ertesi gün olmuş ve imamı azam gecikmiş. neden geciktiğini soranlara imamı azam şöyle bir cevap vermiş;
+ buraya gelmek için nehrin öbür tarafına geçmem gerekiyordu ama bunun için bir sandal gerekiyordu. bende bekledim, ağaç dalları kendiliğinden yere düştü, sonra onlar kendi kendine birleştiler ve kendiliğinden bir sandal oldular. bende bu sürece beklemek zorunda kaldım o yüzden geç kaldım.
filozoflar;
-ya dalga mı geçiyorsun sen bizimle, hiç ağaç dalları kendi kendine yere düşüp kendi kendine sandal olurlar mı?
+ bre cahiller, ağaçların kendi kendine tesadüfen sandal olabileceklerine inanmıyorsunuz da dünyanın tesadüf eseri oluştuğuna nasıl inanıyorsunuz!
çünkü bu kadar güçlü bir yaratıcının hep var olmadığı, ezelden beri olmadığı durumu olsaydı yaratıcıya olan inancın da bir mantık hatası olurdu diye cevap verilebilir. sonuçta yaratıcının yani Allahın doğrulmamış olması doğrulmuş olmasından daha mantıklı değil midir? onu da yaratan olsaydı, onu yaratan kim olur du, onu yaratan kim olur du ... diye giderdi.
ve sıradan bir ateist olan ateistvaiz de, imam-ı azam'a sorar;
dünyanın tesadüf sonucu oluştuğuna inanmıyorsun da, bu kadar düzenli bir kainatı yarattığını iddia ettiğin tanrı'nın, hep var olduğuna ve kendiliğinden var olduğuna nasıl inanıyorsun?
not: sorunun muhatabı olan ebu hanife yaşamadığından, onun takipçileri bu soruma cevap verebilirler.
(ateistvaiz, 14.12.2012 10:59)
(bkz: cehalet örneği)
allah hakkında bilgisi olmadığı halde yorum yapmaya çalışan insanların harcadığı çabaları gösteren önerme.
birazcık bilgisi olan kişi allahın evvel ve de ahir olduğunu bilir. sadece tek mantıkla araştırmaz, her kaynağı araştırır ve bilmediği şeyler hakkında atıp tutmaz.
Sözlükte "zaman veya rütbe bakımından önce gelen şeye evvel; sonra gelen şeye de âhir" denir. Bu kavramlar Allah'ın sıfatı olarak, sadece Hadîd Sûresinin 3. âyetinde geçmiştir. "O evveldir, âhirdir..." Allah'ın sıfatı olarak evvel ve âhir, ilk varlık ve yaşamaya devam edecek olan son varlık, öncesi ve sonrası bulunmayan demektir. Hiçbir şey yok iken O vardı. Her şey yok olacak, O yine var olmaya devam edecektir. Yaratıkların bir evveli, bir de sonu vardır. Yaratıklar yok iken vâr edilmişler, bir gün bunların varlığı son bulacaktır. Allah'ın varlığının ise öncesi ve sonrası yoktur, yani O'nun yok olduğu bir zaman mevcut olmadığı gibi hiçbir zaman da yok olmayacaktır. Varlıkları ve zamanı var eden de Allah'tır.
Allah'ın zatî sıfatlarından kıdem ve bekâ, evvel ve âhir ismine râcidir. Evvel ve âhir, kadîm ve bâkî, ezelî ve ebedî demektir.
"...O'nun zatından başka her şey helâk olacaktır..." (Kasas, 28/88), "...Yeryüzünde bulunan her şey yok olacaktır. Yalnız celal ve ikram sahibi Rabbi'nin zatı bâkî kalacaktır." (Rahmân, 55/26-27) âyetleri Allah'ın âhir olduğunu; "Allah, her şeyin yaratıcısıdır..." (Zümer, 39/62), "Allah'tan başka yaratıcı mı var?..." (Fâtır, 35/3) âyetleri de Allah'ın evvel olduğunu ifade eder.
Peygamberimizin şu hadisi evvel ve âhir isimlerini açıklamaktadır: "Allah'ım! Sen evvelsin. Senden önce hiçbir şey yoktur. Sen, âhirsin. Senden sonra da hiçbir şey olmayacaktır..." (Müslim, Zikir, 60; ibn Mâce, Dua, 2; Ahmed, I, 404).
"Evvel" ve "âhir" isimleri Tirmizî ve ibn Mâce'nin el-esmâü'l-hüsnâ ile ilgili rivâyetinde de geçmiştir (Tirmizî, Deavat, 83; ibn Mâce, dua, 10). (i.K
ateistlerin hala evrenin tesadüfen oluştuğunu düşündüklerini sanan şakirtlerin bir kez daha varlığını ortaya koyan uydurma kıssadır.
bi de allah şöyledir böyledir dediklerinde sorulara cevap verdiklerini zannederler.
sizin tesadüf dediğiniz şeyin aslında tesadüf olmadığı yüzlerce kez söylendi.
(#17444950) şunu bi inceleyin sonra gelin argümanlarınızı ortaya koyun. ve lütfen argümanlarınız da kuran-ı kerim olmasın. zaten ateist adam kuran'a-incil'e falan inanmayan adamdır di mi? argümanınızı kuran dışı birşeye dayandırın ki kuran'a inanalım. kapiş?
imamı azam üstün biyoloji bilgisiyle gereken ibreti dayamış , biyoloji tartışmak için biyoloji bilmeden biyoloji bilenlere nasıl kapak yapılabileceğini o dönemde de göstermiş.
imamı azam'ın verdiği örnekle aşağıdaki eğitimlere gerek olmadığını ibretlik örneği ile ispatlamıştır.
1)evrimsel biyoloji
2)jeoloji ve jeofizik
3)gen bilimi
4)antropoloji
5)fenotip bilimi
6)arkeooloji
7)Paleontoloji
8)bipedalism
9)temel biyoloji
10)biokimya
11)biofizik
12)Hematoloji ve Kan Grupları
13)Embriyoloji
14)genel tıp
15) Psikoloji ve Psikiyatri
ve yüzlerce alt dal
hiçbirine ve hiçbirinin dediği evrim öğretisine gerek yok imam azamdan ibreti al işine bak
bir gün devrin ateistleri toplanmışmış ve imamı azama gitmişlermiş! haha, gerisini okumaya gerek yok zaten. aynı girizgaha sahip, daha eğlenceli temel fıkraları da mevcut, geçiniz.
bir de evrenin oluşumunu ağaçların nehre dökülüp sandal olması ile karşılaştıran birine "imam" diye hürmet gösteren dangalak dinci tayfa var ki durumları gerçekten acınası. cehaletleri öyle bir gazla büyüyor ki cevap veremedikleri her konuya "evvel-ahir" diye zırvalamalarla açıklama getirmeye çalışıyorlar.
bilimsel bir teoriye sahip olan ve her yönüyle bilim çevrelerinde kesin kabul görmüş olan evrimi kıt zekalarıyla "maymundan mı geldik yea eki eki" şeklinde yorumlayanlar kendilerinin çamurdan, hatta erkeklerinin kaburgasından yaratıldığına inanmaya devam edebilir. salaklığın sonu yok tabi...
cahil tayfanın son uydurması. ben ateist değilim, inançlı biriyim lakin dünyanın 'tesadüf' eseri oluştuğunu iddia eden ateistlerin o iddalarındaki tesadüf ile snein uydurma hikayende bahsi geçen tesadüf kavramlarının içeriği çok farklı. o ateistler tesadüfü açıklarken nedenlerini ortaya koyuyorlar, koymak için uğraşıyorlar deneyler yapıyorlar. yani senin anlayacağın dille şöyle diyorlar;
''ağacın kökü çürüdüğünden ağaç devrildi, devrilen ağaç toprak kaymasının etkisiyle nehire sürüklendi. suyun kaldırma kuvvetiyle ağaç suda batmadı ve havada kaldı, rüzgarın etkisi ve akıntının gücüyle de nehrin karşı tarafına doğru sürüklenen ağacın üzerine bindi ve karşıya geçti''
''ağacın kökü çürüdüğünden ağaç devrildi, devrilen ağaç toprak kaymasının etkisiyle nehire sürüklendi. suyun kaldırma kuvvetiyle ağaç suda batmadı ve havada kaldı, rüzgarın etkisi ve akıntının gücüyle de nehrin karşı tarafına doğru sürüklenen ağacın üzerine bindi ve karşıya geçti''
(kaw djer, 14.12.2012 11:57 ~ 12:00)
iyi de imamı azam hz o gün ki yani 1 günlük sürede gecikmiş, ataistler bunun yüzyıllar alacağını söylüyor. bana bunun ne kadar sürede olduğunu da bilimsel yollarla açıklamalarını istememe neden olan önerme. hahaahah
şaka bi yana da şu cahil tayfa diyen ve inançlı olduğunu söyleyen arkadaşa sormazlar mı ya be kardeşim hiç mi ateist arkadaşın olmadı ya da hiç mi araştırmadın bu adamlar senin inancına yalan diyor, ya sen inancını gözden geçir ya da inancına küfredenlere inancını meşru yollarla savun. bu ne perhiz bu ne lahana turşusu düşüncesine sebep olan önerme.
ateistvaiz, yanessar ve sözlüğün diğer ateist yazarlarına o zaman birkaç sorum var.
1) allahın doğrulmamış olması düşüncesi, yani onun kaynağın ezelden beri var olduğuna "mantıkdışı" diyenlere tekrar söylüyorum; allahın doğrulmamış olması doğrulmuş olmasından daha mantıklı değil midir? onun da bir yaradanı olsaydı kim olur du, sonra onu yaratanın da bir yaradanı olsaydı kim olur du, ... diye giderdi ve bir çıkmaz'a, izahsızlığıa giderdi.
2) evrimciler genelde fizikle açıklanamayan şeylere inanmazlar ve herşeye "madde" olarak bakarlar, temellerinde maddecilik/materyalizm vardır. materyalizm metafiziği kabul etmez, metafizik yok mu diyorsunuz? metafizik yoksa insanların "duyguları" da yok demektir. duyguları inkar ediyorsanız o zaman birisinin sizin şahsınıza veya ailenize küfür etmesi size dokunmamalı.
3) big bang teorisini biliyorsunuzdur. big bang teorisinin geçmişi modern bilimde 40 50 yıllıktır. oysa ki kuran da big bang le ilgili şöyle bir ayet vardır; "Başlangıçta göklerle yer, birbiriyle bitişik iken, biz onları ayırdık her canlı şeyi sudan yarattık" (enbiya suresi 30. ayet)
4)16. yüzyıla kadar bilim çevrelerinde Dünya'nın, evrenin merkezinde olduğu düşünülüyordu (yani güneşin dünyanın etrafında döndüğü zannediliyordu). Fakat ancak 1610 yılında Galileo Galilei'nin teleskopuyla yaptığı gözlemler sonucunda, Dünya'nın aslında Güneş'in etrafında döndüğü bilimsel geçerlilik kazandı. Halbuki yine enbiya suresi 33. ayette yazıyorki "geceyi, gündüzü, güneşi ve ayı yaratan odur. her biri bir yörüngede yüzüp gidiyor." yazıyor
5) "su döngüsü" de modern bilimde keşfedilmiştir ki zümer suresi 21. ayette "Görmedin mi ki Allah, gökten yağmur yağdırmada, derken yağmur suyunu yeryüzündeki kaynaklara sızdırmada, sonra da o suyla çeşitli renklerde nebatlar bitirmede, sonra da onları kurutmada da sen onları görürsün ki sararmış, sonra da onları unufak etmede; şüphe yok ki bunda, aklı başında olanlara öğüt ve ibret var elbet". yazıyor
Hiçbir tarihi kaynak göstermeden aktarılan bir hikaye. Üstelik daha önce bunun birçok değişik versiyonları internette sık sık paylaşılmıştı. Tabii bunların da hiçbir tarihi gerçeklik değeri yoktu. Zaten bu hikaye, ateistlerin tesadüf iddialarına karşı bir cevap veya antitez niteliği olamayacak kadar bayağı. Sadece, pozitif bilimin gerçeklerinden uzak olan bazı cahil müslümanların kendi aralarında okuyup gülmelerine yarayan, onların kendi çapında eğlenmelerini sağlayan bir araçtır.
richard dawkins'in kanırta kanırta sikertmiş olduğu anlayıştır. zira ordaki tesadüf yobazların anladığı şekilde tesadüf değil matematiksel olan olasılıktır ya sen kısaca şunu adam akıllı bir izle
ancak sorular o kadar cahilce ve mantıksız ki insan oturup cevap yazmaya üşeniyor. o nedenle özet geçeyim de anlaşılsın. allah'ın doğurulmamış olması ile doğurulmuş olması arasından mantıksızlık olarak bir fark yok, her ikisi de aynı mantıksızlık düzleminde. yani doğurulmamış olması ne kadar saçmaysa yaradanın yaradanının yaratanı ifadesi o kadar saçmadır. zira nihayetinde yine bir "doğurulmamış"a varılıyor, fark var mı? yok. bu nokta inanmak ve inanmamakla ilgili o nedenle isteyen doğurulmamış bir allah'a inanır istemeyen inanmaz, bunu geçelim.
fizikle ve maddeyle açıklanan evrimsel kanunlarda insan "duyguları"na her anlamda açıklık getirilmiştir. senin anlamadığın için "ruh" diye uydurduğun ya da dinlerin ruh olarak dogmatik olarak açıklama çabasına girdikleri her şeyin fiziksel açıklaması mevcut. cidden bunun açıklamasının yapılamayacağını düşünecek kadar saf olmamalı insan. beyin ameliyatında bile ufacık bir hasarda son derece pozitif ve konuşkan bir insan ameliyattan çıkınca sinirli, asabi ve ketum birine dönüşebiliyor. yok "ailenize küfür edince size dokunmamalı" ve benzeri çocukça itham ve açıklamaları geçelim, gülünç oluyor.
kuran'daki enbiya suresinden 1300 sene boyunca hiç kimse, hiç bir din alimi big bang ya da en azından az çok ona benzeyebilecek bir çıkarımda bulunamadı. bundan 600-700 sene önce onu okuyanlar "aa bak gökle yer birleşikmiş eskiden" derken bilim adamlarının big bang teorisini açıklamasıyla "aa bak kuran'da yazıyormuş, meğerse big bang anlatılmış" mertebesine erişti bu alimcikler! yarın big bang yerine başka bir teori ortaya atılsa aslında onun anlatıldığı yalanına sarılacaklar. dünya'nın, ay'ın falan yörüngede yüzme masalı da aynı. tipik acınası bir dinci dönekliği...
su döngüsü de kuran'da anlatılmışmış! yahu mikail'in doğa olaylarını kontrol ettiğini iddia eden bir dinden ve kitabından bahsediyoruz. seçmece ayetler bulup mal bulmuş mağribi gibi ortaya çıkmaya gerek yok.
bir de ricam, "evrimciler", "evrime inananlar" vb tanımlamalardan artık vazgeçin. birincisi "evrime inanmak" diye bir şey yoktur, zira evrim din değildir. ikincisi de "evrim'in gerçek olduğuna" inanmamakla "yerçekimi"ne inanmamak arasında bir fark yoktur. zira evrim artık ispatlanması gereken bir teori değil bilimsel bir gerçektir, kanıtlanmıştır, o nedenle de bilimsel bir teoridir. bir birinden farklı farklı evrim teorileri vardır ki bunlar evrimi değil, evrimin ne şekilde olduğunu ispat etmek için uğraşırlar. yani evrim vardır, kanıtlanmıştır ancak ne şekilde olduğuyla ilgili farklı görüşler çarpışmaktadır. anlayın şunu artık yahu!
giriş gelişme sonucu aynı olan klişeleşmiş hikaye. kahramanı sonunda hep birleşik devletler çıkan hollywood yapımı tadında bir kurgu. devrin ateistleri toplanıyor imamı azamla tartışmaya gidiyorlar her seferinde olduğu gibi ayarı yiyip dönüyorlar. insanların inançlarını kuvvetlendirmek için böyle hikayelere ihtiyaç var.
imam azam'a hakaret olduğunu düşündüğüm hikayedir.
sanırım dönemim alimi günümüzdeki bir çok evrim karşıtı kör cahilin yaptığı gibi evrim çürütmeye çalışmamıştır.
ayrıca ateistlere bir çok bilmiş bilmiş sorular sorulmuş, zaten soru daha sorulurken hele biri gelsinde oltaya yamultayım amacıyla sorulduğu için akıllı bir evrim savunucusu asla cevap vermeyecektir.
kendiniz google ı kullanarak harun yahya harici tam anlamıyla bilimsel kaynakları kullanarak kendinizi geliştirebilirsiniz
bizler kimsenin kafasına zorla bir şey sokamayız öğrenmek isteyen gider öğrenir kardeşim.
hem evrim temeli öğretmeye çalışacağız hemde cahil bilmişliği çekeceğiz yok öyle yağma .
nerden uydurulduğu net olarak belli olan bir hikayeyi anlatmak için zorlama tespit.
bir kere bahsi geçen dönemlerde, ateistler, kafir olarak yaftalanıp öldürülüyordu. bırak ateistleri ,sırf aynı tanrıya farklı inanıyorlar diye binlerce dindar öldürüldü. şimdi kalkmış hanefi ateistlerle sohbet etmiş palavrası atılıyor ortaya. buna inanmak için iqnun 90ın altında olması gerekir ki, o da sizde mevcut amk.
ebu hanife ya da başka herhangi bir müslümanın, herhangi bir ateist'e ayar/ders vermek zorunda olmadığını ne zaman anlayacağız?
kur'an'ın bütün bilimleri doğrulamak ya da bilip, bilmediğimiz tüm bilgi ve bilimleri ihtiva etmek zorunda olmadığını ne zaman kavrayacağız? allah kur'an'ı bilimsel nazariyeleri, fen ve diğer bilimleri ispat etmek için göndermemiştir. bilimsel nazariyeler zaman ve mekana göre değişebilir. işte iki bin yıldan fazladır bilimin metodu olan klasik mantık, işte bugün klasik mantığa ikame edilen bulanık mantık. işte newton fiziği, işte kuantum fiziği.
bilimsel tefsir hareketi "her şeyden evvel dahili bir hezimetin ifadesidir. bunun neticesinde esas hakimiyetin bilimde olduğu, kur'an'ın ona tabi olduğu vehmi doğar." (prof. kutub'un görüşüdür)