gelmiş geçmiş yapılan en iyi filmdir. Her ayrıntısı ayrı bir güzel. 2004 ya da 2005 yılının yaz ayında evde tek başıma otururken tesadüfen cine 5 kanalında denk gelip izlemiştim. Şifre koycaklar diye ödüm kopmuştu. O zamanlar 10 dk sonra şifre koyuyordu cine 5. O gün şifrelemediler ve hayatımda izlediğim en iyi filmi ilk o gün izlemiştim.
güzel fatih akın filmi. sıkmıyor, yormuyor, akıp gidiyor.
idil üner'in seslendirdiği güneşim şarkısı da dinlemeye değer, sıcacık bir şarkı. https://youtu.be/YbM7yO8A3WE
kamyon soforunun cızgisini bozdugu sahneyı izlerken, "ulan fatih akın ne yapıyor solcuları boyle göstermez umarım" dedim içimdem. sonra adamın yaptığı kıyak, ancak devrimcilerin yapacıgı cinstendi.
Toplamda 4 ya da 5 sefer izlediğim, hala daha sıkılmadan izleyebileceğim, harika müzikleri olan üstat Fatih Akın'ın filmi. Fatih Akın filmin ufak bir sahnesinde Romanya'lı bir gümrük memurunu oynamaktadır.
fatih akın' ın 2000 yapımı türk-alman filmidir.
--spoiler--
kurgusal olarak bir öncüdür bana göre. aşkı seviyorsanız ve yalnız olsanız dahi içinizde bir umut taşıyorsanız izlemeniz gerek bir film. süprizler ile dolu.
--spoiler--
güzel bir fatih akın filmi. Öyle ahım şahım bir film değil ama gerçekten güzel bir aşk filmi, sadece christiane paul'e aşık olmak için bile izlenebilir. fatih akın'ın gümrük memuru tiplemesi ise güldürmüştür.
fatih akın filmlerinin genel özelliği olarak istanbul son durak olarak kullanılır, yani öykü bir şekilde istanbul'a bağlanır. bu özellikteki diğer filmler için;
danielin naifliğine, julinin özgürlüğüne, yormayan ülke geçişlerine ve hatta bir de mutlu sona sahip film. gel gör ki film bittiğinde benim için belli belirsiz bir hüzün asılı kaldığını fark ettim havada. hiç başınabuyruk olmamışlığın, hep farkındalıkla ve sorumlulukların bilincinde geçecek bir hayatın başlarında olmanın hüznü olabilirdi bu, bilmiyorum.
juli, kendine bir kader yazdı, çoğu insanın yapamadığını yapıp. zigzaglar çizilmiş olsa da istediğini aldı. kendi gibiydi, aşıktı, karşıdakinin onun hakkında ne düşüneceğini önemseyerek değil olduğu gibi davrandı.
gemide danielin onu bırakıp gittiğini düşünerek karşılaştıklarında intikam almak isteyebilirdi, meleki deliler gibi kıskanıp danieli elinde tutmaya çalışabilirdi- tam da bunları düşündüğüm esnada ego denen şeyin ne kadar güçlü olduğunu fark ettim- ama yapmadı. bu film de olsa sadece severek ve oluruna bırakarak da mutluluğun yakalanabileceğini gösterdi.
bazı insanlar, mekanlar, kitaplar, filmler hatta kıyafetler özel olur. Özel insanları hatırlattığı için paylaşacağınız zaman iki kere düşünürsünüz. işte bu film her karamsarlığa kapıldığımda bana güneş olur, gözlerim kapalı yola çıkma isteğini hissettir.. Güneşi sevmeme etken, parayı önemsememe ön ayak olmuş içimi ısıtan yapım.. *