öğretmenin ilkokulda anne, lisede arkadaş, üniversitede yabancı olması durumudur.
ilkokulda "bir annem de sensin benim" şarkılarıyla büyütülerek öğretmenleri melek gibi gören, okumayı sökünce kırmızı kurdela takmasıyla havalara uçan öğrenci yıllar geçse de unutamaz ilkokul öğretmenini. öğretmenler gününde onu mutlu etmek için alınan çiçekler, okuldan ayrılcağını duyunca çocuk saflığıyla dökülen gözyaşları, onun öğrencinin gözündeki yerinin ne kadar ulaşılmaz olduğunun kanıtıdır.
yavaş yavaş farkındalığın gelişmesiyle hayatın bazı gerçeklerini kavramaya başlayan ve öğretmenin melek değil devlet memuru olduğunun farkına varan sivilceli bünyenin öğrencilik hayayatına daha iyi not alma hevesi yön verir. artık iyi hoca kavramı da değişmiş; en sevilen hoca en bol not veren hocadır anlayışıyla "iyi bir üniversite" temelli ilişki sürdürülmeye çalışılmıştır. bu ilişkiyi öğretmene yalakalık yaparak sürdüren parazitlerden ise nefret edilmiştir.
belli bir emekle kazanılan üniversitede ise öğretmen/hoca için öğrenci, yoklama kağıdındaki bir imzadan ibarettir. derse girip müfredatı yetiştirmeye çalışan, derse giren öğrencisinin ismini de bilmeyen bir görev adamı. işin güzel tarafı ise öğretmene yalakalık yaparak kendine çıkar sağlamaya çalışmanın genelde bir işe yaramayacağıdır.
sadece bizlerin büyüme durumudur. öğretmen yabancılaşmaz. sadece bizler büyüdüğümüz için bizden beklenilenler değişir. artık çocuk değil ergen oluruz. zaten ergen olduğumuz için yabancılaşma işi birazcık da bizden kaynaklanır. kısacası öğretmen yabacılaşmaz, bizler büyürüz.
öğretmenin girdiği sınıf büyüdükçe öğretmenler gününde aldığı hediye azalır. bu da sınıf büyüdükçe öğretmen-öğrenci arasında ki yabancılaşmanın kanıtıdır.