ilkokuldaki platonik aşk

entry22 galeri0
    22.
  1. beraber fotoğraf çektirdiğinizde çok sevinmektir. artık ne oluyorsa? *
    0 ...
  2. 21.
  3. büyüdükten sonra facebook'tan bulup yazıldığım kişi.
    0 ...
  4. 20.
  5. ilkokuldaki platonik aşk tır.

    ah ah ne günlerdi be sözlük 2 yıl açılamamıştım kıza ama 5. sınıfta çıkmıştık bi nevi mutlu son işte tabi bi süreliğine.
    0 ...
  6. 19.
  7. 18.
  8. yıllar sonra itirafı yapılırken iki tarafında saatlerce gülme sebebidir.
    çöp başında kalem açarken sırada oturmak haramdır insana. kantin sırasına onun girmesine gerek yoktur. zaten en sevdiğinin vişne suyu olduğunu bilip onun yerinede alırsınız. not defterinden koparıp üzerin bişeyler karalayıp verdiği kağıt hep saklanan değerli bi parçadır. komiktir özetle.
    1 ...
  9. 17.
  10. *andımız okunurken hep arkasına geçmeye çalışırsınız.

    *sınıfta arkasında oturmaya çalışırsınız.

    *onun her dediğini yapmaya çalışırsınız.

    *o sınıfa birşey anlatırken, konu anlatırken onu pür dikkat izlersiniz.

    *her sabah okula gitme sebebidir.

    *büyüyünce akla geldikçe gülünülür.
    1 ...
  11. 16.
  12. kısır döngünün başlangıcıdır. herşey aşağıdaki gibi başlamıştı.

    bayan pembe yanak:
    ilkokuldaydık. Sürekli tepiştiğim kavga ettiğim tartıştığım peşinden koştuğum bir kız vardı. Çocukluk platonikleri böyleydi. En fazla kiminle dalaşırsan ona yanıktın. Komşumuzdu hala daha öyle ama seneler geçmesine rağmen bu kızla hiç rastlaşamam çok ilginç. Şimdiki dönemin tersine o dönem sanki kader bizi hep bir araya getirirdi. Kuralarda, 23 nisanlarda, oyunlarda, beden derslerinde, şiirli törenlerde hep patnerim olurdu. 23 nisanda dansı bırakıp birbirimizi tekmelememizi hala daha unutamam. Bir de bu kızın yeğeniyle olan güzel ilişkimi ( ki yeğenin diş izleri hala daha kolum durur)
    Sarı kapişonlusunu tavşan resimli kırmızı çantası gülerken çizgi çizgi olan yanaklarını kısa güzel kahverengi saçlarını pembe şirin suratını o güzel gülüşünü hep anarım.
    Bu platonikte de engellerle doluydu. Birinci engel o zamanın brezilya ve arabesk dizileriydi. Bir adam iki kadın arasında gel gitler yaşıyordu ve ben da bunu denemeliydim. Sonuçta sınıfımıza bayan esmer geldi. ilk günlerden bir şeyler belliydi. Bayan esmerle de yaptığım bir kavgadan sonra öğretmenine yanına kadar çağrıldım. Bu kavgamıza rağmen bana en şefkatle yaklaşan kızdı bayan esmer. Başka hiçbir kızın onun kadar yüzüme güldüğünü benimle konuşurken sevindiğini bu denli gözlemleyemedim. Sınıftan bayan esmer beni seviyor diye tempolar tutulmaya başladı. Neticede iki kızı da seviyordum ikisine de yavşamaya başladım hem de çocukça. Aşk üçgeni oyunum dışında birde düşman rakibim vardı. Bay siyah özenti bu çocukda pembe yanakın komşusuydu ve durmadan ona sulanıyordu. Bir gün mutlaka evleneceklerinin planlarını yapıyordu. Ancak pembe yanakın onunla hiç ilgisi yoktu ama yine de hep bir engeldi. Yıllar sonra yaptığım araştırmayla pembe yanağa o kadar yakın olmasına rağmen hiçbir zaman aralarında bir şey olamadığını öğrendim ve kompleksli bir şekilde sevindim.
    Müzik derslerinde flüt çalamam nedeniyle müzik öğretmenimiz arkadaşınıza kim yardım yardımcı olmak ister sorusuna sınıftan sadece ikisi el kaldırmış ve bendeniz kendisini ölü ozanlar derneği filmindeki son sahnede gibi hissettim. Bu ikisi tabiî ki de bayan pembe yanak ve bayan esmerdi.
    Olanca gücümü topladım ve aylardır yılbaşında benim dans edermisin sorusunu kendime şaşılacak şekilde bayan pembe yanaka sordum. Güldü ve sonra hayır be dedi. Bu, kadınlarla olan ilişkilerimi anlatan, karşı cinsle hayatımın kilit esprisidir.( Freud'un da dediği gibi Beni bile kabul eden bir kulübe asla üye olmazdım ve artık her istenmediğim kulübe bacadan girmeye çalışacaktım)
    Hayatımdaki ilk resmi red edilişimden sonra rotayı başkalarına çevirmek zorunda bırakıldım.
    Yıllar sonra bu kızın durumunu merak edip annemlere sorduğum da hala buralarda oturduğunu üniversiteye gittiğini duydum ve bir umut duydum ta ki facede sevgilisiyle fotosunu görene kadar. Nişanlı duruşu tarzında çekilmez bir fotoğraftı iğrençti bir fotoğraftı kızın eski gülüşü bile gitmişti. Boyuna göre balık etli sayılırdı ama hala bir tarafı çekiciydi yüzündeki kalıp maske şeklindeki boya ise onu maymun güzeli etmeye yetmişti.
    0 ...
  13. 15.
  14. çok masumane bir durumdur.hatırlıyorum da ben 4. veya 5. sınıftayım hemen yan tarafta da 8ler var benden doğal larak baya boylu poslu bir kız...her tenfüs çıkar onu izlerdim...şimdi düşünüyorum da çok komik geliyor ama masumane geldiği aşikar.

    bu olayı abartan arkadaşım da vardır.tamam küçüksün aşık oldun demeyelim sen öyle sandın da be abi neden ayağının altına jiletle baş harfini kazırsın.tamam ona da tamam hadi kazı ama neden ayağının altı?layık gördüğün yer orası mı yani.komik deyip geçiyorum.
    0 ...
  15. 14.
  16. 13.
  17. büyüdükten sonra facebook'tan bulup yazılacağı kesin kişi.
    1 ...
  18. 12.
  19. *öğretmen rutin oturma planı yaparken inşallah emel'le otururuz diye iç geçirmek,
    *annen senin için kalem alırken 'anneciğim emel'e de silgi alalım dün sınıfta silgisi kayboldu deyip kırtasiyeci amcadan arı mayalı kokulu silgi istemek,
    *tenefüslerde dansa davet oynarken sürekli emel'in yanına gitmek istemek ve onun da senin dışında gelen teklifleri geri çevirişini büyük bir keyifle izlemek,
    *okuldan sonra sık sık üst kattaki emel'i ders sorma bahanesiyle rahatsız etmek
    *her gece yatmadan önce 'allah'ım inşallah annemler yarın izin verir de emel ile okula başbaşa gideriz' diye dua etmek,
    *annen emel'in annesi nurten teyze'nin altın gününe seni götürmeyince küsüp bütün oyuncakları yayıp etrafı dağıtmak,
    *okul pikniğinde emel ile birlikte ip atlamaya çalışmak,aynı masada yemek yedikten sonra sırf o mutlu olsun diye diğer erkek arkadaşlarının hakaretlerine aldırmadan tüm kız oyunlarını oynamak,
    *beş sene boyunca emel'le birlikte bir sabah andımız'ı söylemenin hayalini kurmak,
    *emel ödev yapmadığında,öğretmenin ona kızacağı korkusuna kapılıp 'al benim ödevimden bakıp yazabilirsin'demek,

    veee sonra bir gün kapı çalınıp annen akın bak nurgül teyzenler taşınıyorlarmış bizle vedalaşmaya gelmişler emel seni görmek istiyor deyince ağlamak,ağlamak,ağlamak...
    2 ...
  20. 11.
  21. masumiyettir, belki de bir insanı sevmenin, aşık olmanın en güzel zamanlarıdır. çocuksunuzdur, karşınızdakinin beklentiniz yoktur. sadece teneffüslerde sizinle gezmesini, aldığınız simiti birlikte yemeyi istersiniz. o saf halinizle en fazla evlenmeyi falan hayal edersiniz. başka da birşey bilmezsiniz zaten aşka dair, dedim ya safsınızdır, kirlenmemişsinizdir. en saf en doğal halinizle seversiniz, ya çocukca bir cesaretle gider duygularınız söylersiniz , ya da yine çocukca bir korkuyla söyleyemezsiniz. ilkokul biter, sınıflarınız ayrılır ortaokulda. onu pek görmediğinizden duygularınız geçer. aynı mahallede oturuyorsanız yolda gördükçe selam verirsiniz belki, belki de utanıp bir selam bile vermezsiniz. lisede yollar iyice ayrılır, üniversite falan derken görüşmez olursunuz. mahalle bakkalının yanında evinizden 30 metre ötede oturmaktadır, hergün birkaç kere evinin geçersiniz ama camda ya da kapı önünde görseniz bile selam vermezsiniz. çünkü konuşacak birşey yoktur "okul nasıl gidiyor?"dan başka. velhasıl-ı kelam ne kadar saf duygularla sevseniz de, bir zamanlar ne kadar aşık olsanız da platonik aşkınızdan kopmaya mahkumsunuzdur, ilk platonik aşkınız olsa bile.
    3 ...
  22. 10.
  23. 9.
  24. salak salak hayaller kurdurandır. benimkisi okuldan ayrılmıştı bi başka yere taşınmışlardı da gözlerim dolu dolu olmuştu. keşke şimdikiler o kadar masum olabilse.
    0 ...
  25. 8.
  26. jöle olmadığından dolayı saçınıza limon sürmenize sebep olan aşktır.
    0 ...
  27. 7.
  28. minik ve masum bünyenin aşk hayatını ilerki yaşlarında olumlu ya da olumsuz etkileyen hede.

    ilkokulun en acımasız yıllarından biri olan 1.sınıfta başlar herşey. aşk kavramı daha yeni yeni oluşmaktadır masum dimağlarda. sınıfın en yakışıklılarından biridir. öğretmen tahtada ders anlatırken, masum bünye umutsuzca platoniğini kesmektedir 4 ile 3'ü toplamaya çalışırken. o çocuğu izlerken midesinde hep kelebekler uçuşmaktadır.* sonra karar verir söylemeye, nolcaktırki sanki. okul çıkışında kırtasiyeye gidip üzerinde kalpler olan pahalı bir kartpostal alır platonik olduğu çocuk için. eve gider ve özene bezene en masum duygularını yazar o kağıt parçasına. ertesi gün tenefüste gider aşık olduğu çocuğun yanına, çocuğun yanında bikaç arkadaşı daha vardır. büyük an gelmiştir, artık aşkı platoniklikten çıkıp gerçek olacaktır. uzatır çocuğa üzerinde yamuk yumuk olan el yazısıyla, kartpostalı. çocuk alır ve okur, masum dimağ heyecanla beklemektedir ne cevap verecek diye. çocuk okur ve yavaşça indirir elinden:

    -ahahahahahaha, heyyyyy çocuklar z-smart beni seviyomuşşşşş, ahahahahahahaha...

    masum bünye birden ne olduğunu anlayamaz, şok geçirmiştir, gözlerinin dolduğunu hisseder . "hiçte bile yok öyle bişey, ben onu, ben onu şaka olsun diye vermiştim zaten." diyerek dışarı kaçar kahkaha seslerinin arasında. tuvalete gidip gözpınarları kuruyuncaya kadar ağlar. ilk kalp kırıklığını yaşamıştır. ama fonda birden bi müzik sesi duymaya başlar.****

    ayrıca benzer hikaye için, (bkz: barney stinson)

    o kalp kırıklığından sonra masum bünye'nin felsefesi şu olmuştur: i will survive* *
    5 ...
  29. 6.
  30. uğruna ilk kavganın edildiği kızdır...

    kafaya oynarsınız sınıfta, matematik sorularını ilk önce ben çözeceğim diye yarışırsınız, ki çözersiniz de ama siz fırlama olduğunuz için en arkada oturmaktasınızdır,o ise hanım evladı ibnenin tekinin yanında ve ikinci sırada... bu arada ibne de sizin ona ilginizi bilmekte ve inadına kıza yavşamaktadır...
    her matematik dersinde yaşanır bu karmaşa, lan ben önce çözüyorum ama neden tahtada çözmüyorum diye kendi kendinize hayıflanırsınız, çünkü tahtaya çıkıp gözlerinin içine baka baka soruyu çözmelisiniz... artık zamanı gelmiştir hep onlar mı çözecek anasını satayım... soruyu çözer çözmez koşmaya başlarsınız en arkadan -bok varmış gibi, çocuk aklı işte- ama soluğu tahtanın önünde alırsınız tabi yüzünüz gözünüz dağılmış vaziyette, o ikinci sırada oturan hanım evladı olan piç siz koşarken ayağını uzatmıştır koridora... hoca anlamıştır ama bir şey demez, yanınıza birini verir tuvalete gönderir ve bağırır ne koşuyorsun sınıfın içinde, toz oldu diye... sinirden ağlayamazsınız bile, elinizi yüzünüzü yıkar, patlayan dudağınızın kanını durdurursunuz, sınıfa girersiniz ama fırlamalığınızdan eser kalmamıştır... o orospu çocuğu bitmiştir artık sizin için, hem sevdiğiniz kızla beraber oturuyor, hem o da seviyor kızı... tenefüsün olmasını sabırsızlıkla beklersiniz... tenefüs olur olmaz, hoca sınıfı terkeder etmez, yapışırsınız piçin yakasına, allah ne verdiyse girişirsiniz... tabi yanında da beraber kafaya oynadığınız kız, ciyaklamaya başlar... bu sefer orospu çocuğunu bırakıp, kıza bakarsınız... kız saymaya başlamıştır, ne yapıyorsun sen bik bik bik diye... bir şey demeden, elemana son bir yumruk daha atarsınız, dışarı çıkarsınız...
    bir daha ikisiyle de konuşmazsınız... artık nefretle beraber büyüyen bir sevgi vardır... sonra kızla aynı lise kazanılır, sırf gözüne sokmak için onların sınıftan birileriyle çıkarsınız falan filan...***
    1 ...
  31. 5.
  32. günümüzün platonik aşklarında sorun, 31 ile giderilirken; ilkokulda masumdur bu olay.
    sevilen kıza, bir çiçek vermek istenir, beslenme çantasındakiler paylaşılır. ama şimdi nasıl, büyüyünce? git asıl! cık cık... olmamış diyoruz ve 10 üzerinden 2 veriyoruz.
    0 ...
  33. 4.
  34. genelde sınıfın en çalışkan kişisi olur veya ögretmenlerden birisi *
    0 ...
  35. 3.
  36. sınıfın en popüler, en dışa dönük kızıdır.
    1 ...
  37. 2.
  38. neredeyse tüm öğrencilerin başına gelen durumdur. genellikle hocaya aşık olunur ve hayalinde melek gibi canlandırılır. masumane bir sevgidir.
    0 ...
  39. 1.
  40. büyük ihtimal ingilizce öğretmeninizdir.*
    3 ...
© 2025 uludağ sözlük