kısaca anaokulundan kalabalığa, sınıf ortamına alışık olan çocukların pek bir zorluk çekmedikleri, lakin, annesinden izinsiz adımını atmamış, ailesine, özellikle annesine bir hayli düşkün çocukların okula gitmemek için * kıçını yırttıkları gündür.
- ama ne yaparsın, başa gelen çekilir hesabı, ne kadar da yırtınsan, annenle beraber okula adımını atar mahşeri kalabalığa tanıklık edersin.
- ilk gün olması hasebiyle çantanı, beslenme çantanı, suluğunu * annen taşımıştır.
- mahalleden bir tek sen değilsindir. senin gibi bir iki çocuk ve onların annesi de okulda yerlerini almışlardır.
- bahçede * sıraya girilir. bu okul bahçendeki ilk sıraya girişindir. belki de hayatın boyunca gireceğin sıraların ilkidir. * sıraya girmenden itibaren gözlerin anneni arar, yer yer kaybeder gibi olursun, tedirgin olduğunu gören annen, kendini belli ederek, zaten hızlı atan kalbini daha fazla hızlandırmadan olaya müdahale eder. ağzını zırt pırt suluğa götürürsün.
- müdür, öğretmen gibi hayatının her döneminde yer edinecek adamların, sulu zırtlak konuşmalarından itibaren, 1 bilmem ne nolu sınıfına doğru cılız adımlarla ilerlersin.
her ne kadar yırtınsan da, yutkuna yutkuna yol alsanda, yırtınmaya paralel olarak gözyaşlarına hakim olamayan çocukların varlığı, ''ulan ne oluyor, ağlayan olduğuna göre bu okul işi iyi bir şey değil galiba'' diye düşünür, ''ee s.kerim * deyip, sen de gözyaşlarını salarsın *
- büyük çoğunluklukla ilk gün, sınıfa annende iştirak eder, ''aman çocuğum iyi bir yerde otursun'' diye kendince sınıfın ''ala'' yerine seni oturtur ve başka annelerle diyalog içinde çantanı falan sıraya yerleştirir.
- bir iki ders saati sonrası artık öğretmenin ikazıyla anneler bahçeye yollanır. sınıfta artık arkadaşın olacak çocuklar ve ilk göz ağrın olan öğretmeninlesindir.
- tabi hala ağlamaya devam edenler, suratındaki gözyaşları izlerini silmeyenler de mevcuttur.
- zaman sonra, öğretmenin, adının ne olduğunu tahtaya yazar,* sende adını sınıfa çığırırsın.
- kafanda okulla ilgili yerli yersiz şeyler oturmaya başlamışken son ders zilide çalar, ''atlattım galiba'' diye sınıftan büyük bir hararetle çıkarsın. *
mutlu mutlu gidilir okula fakat anne ve babadan ayrılmak yani onların arkasından el sallamak çok zor gelir çocuğa. bir yandan çaktırmak istemez bozulduğunu çünkü doğduğundan beri okula gideceğim diye başının etini yemiştir annesinin babasının..
değişik bir gündür okulda ilk gün..biraz burukluk, aşırı heyecan...
hayat denilen macerada belleklerde kalan ilk günüdür ilk okulda ilk gün. cünkü kişi gercek anlamda yaşamanin şaplaklarini yemek için kendini istemeden de olsa hayata atmiştir. daha bilginin lanetini bilmeyen siyah önlüklü cüceler siniflari doldurur. disarda esek gibi kosusup oynamlar bitmiştir. islak palto kokulu siniflarda insan önce cocuklugunu gömer. yaptiği en ufak bir hamlede kafasina şaplak yer, kulaği cekilir. yalan söylemeyi dolapciliği ögrenir ve bunlada o oku öncesi masumlugunu kaybetmeğe başlar.
gerci bu kaybettiği masumlu beyhude yere gürültülü yerlerde arar yillar sonra. ama o gun kaybettiğinin bile farkinda değildir.
yaşam onu yipratmak için pusuda durur ve yipratirda.
herkesin iyi oldugu herseyin bir gün batimindaki pembe bulutlarla isiklandiği dünyasi gitgide kararmaya baslayacaktir.
ünite dergileri, yazililar, doktor raporlari, testler, dershaneler, gönye, beslenme cantasi evrenin atilan ilk adimdir ilkokulda ki ilk gün.
16 senelik okul hayatinin siftah günüdür.
ve bunu simdi okullu olduk marşi ile gönüllü cikar kişi.
hayatinda bir cok kez yoldan gönüllü cikar ve bu sadece ilkidir.
kötü bir gündür. anneniz babanız sizi sınıfınıza götürür, sıranıza oturtur. yanınızda avanak avni kılıklı bir sıra arkadaşınız vardır. Anne baba sınıfın dışına çıkar, ancak hala size bakmaktadırlar. sonra bir anda öğretmen sınıfa girer. hüzünlü bakışları kapıyı kapatarak sona erdirir, sanki gerçek hayata hoş geldin der gibi.
müdürün bayrak töreninde ''velilerimiz lütfen sıraların arkalarına geçsin çocukları göremiyoruz'' şeklinde bir konuşma yapmasına sebebiyet verir ve genelde gayet ağlak geçer.
valla ben ilk günümü hatırkyan birisi olarak daha o günden oraya ait olmadığımı anlamıştım ama ikinci gün unuttum heralde sonra devam ettik işler b.ka sardı...
annenin kolunu sıkıca yakalayarak ve ellerin ter içinde kalmasına aldırmadan geçen ''ama sen artık büyüdün...'' vari cümleleri öğretmen,anne vs.kişilerden sıkça duyduğumuz berbat bir gündür.
sınıfa girdiğinde senin gibi kısa boylu velet topluluğu sıralara okul çantalarıyla doluşmuştur.senin gibi aynı durumda olan 20kişiyle birliktesindir ama tek başınasındır.başa çık!
sadce babamla okul kapısına yaklaştığımızı hatırladığım gündür, sonra ne oldu ne bitti, nasıl akşam oldu, tek kare hatırlamaz mı, 3 yaşındaki hayatından dahi ayrıntılar hatırlayabilen bünye??
evet, bu da böyle subjektif bir anımdır, ilkokuldaki ilk günü objektif tanımlayabilecek tüm gammaz ve moderatör arkadaşlara selam ederim..
"-ağzına sıçayım ya nereye geldik, hesapta züheyla'lara gidip doktorculuk oynacaktık. ulan anne bende eve gelince altıma işeyip sana işkence çektirmezsem adım hüseyin olmasın. hadi oğlum hüseyin kendini zorlada ulu ortaya bir kus be. hasta sanıp doktora götürürler. şansa güzel bir bayan doktora denk gelirsek yaşadık valla bir taşta iki kuş olur. alacağın olsun anne kandırdın beni. ulan hüseyin sende de şans yok, bak yandaki sınıfın öğretmeni taş gibi sana sap düştü oğlum. zaten şanslı olsam anamdan kız doğardım hem ben kız olsam züheyla gibi nazada çekmezdim kendimi, ikinci doktorculuk oyunu sırasında verirdim." gibi düşüncelerin bir bir akıldan geçmesine sebep olan gündür.
askerliğinizin ilk gününden bi farkı yoktur. tamamen dejavu yaşanır.
- nerdeyim.
- bunlar kim.
- kıyafetler aynı.
- sırttaki bu yük.
- sürekli komut veren birileri.
aşık olduğum ilk gündür. herkes ağlarken ben sadece birini izliyordum. musa. benim aksime kaşı hatta kirpiğine kadar sarı olan ve en çok ağlayan çocuk. ***
yeni maceraların baslangıcı, nice haylazlıkların olacağı eğitim hayatının ilk günüdür. ağlayanları, üzülenleri, çekinenleri, korkanları ve daha bir sürü ruhsal durumları içinde barındırır. fakat korkunun ecele faydası yoktur.
okuldaki ilk günümü hiç unutmam. puştun biri koşarken çantamı yırtmıştı. daldım tabi. kavga ettik biraz. sonra ayırdılar falan ama o çocukla 5 sene boyunca hemen her gün dövüştüm. ibne kuvvetliydi. doğru düzgün dövemedim. sonra taşındılar mahalleden. içimde ukte kalmıştır.
bi gün bulucam lan seni ibne...
neyse konumuza dönelim. ilk sınıfa girdim örtmen defterlere c harfini yazdırıyodu. tam sayfaya komple c yazıyoruz. haliyle kayıyor yazarken. bi de örtmen dedi 'bakmadan yazın'. ben de aptalın önde giden temsilcisi olarak gözümü kapadım yazdım. sayfa hepten yamuldu. ne bileyim 'birbirinize bakmayın' diyormuş...
tertemiz, sıcak, güzel evinden, oyuncaklarından, annesinden ayrılıp, eğri büğrü delik deşik sıraları, b.k yeşili koca tahtası, boyu geçen çöp kovası, kıç acıtan demir sandalyeleri olan iğrenç bir yere düşmüş insan psikolojisiyle ağlanan, zırlanan gün.