ilkokuldaki fakir çocuk

entry11 galeri0
    11.
  1. yalnız bir dakika. neye göre fakir, kim göre fakir? o da önemli.
    0 ...
  2. 10.
  3. genel olarak toplum tarafından sıradan olarak görülen işlerde çalışır, harbi adam olması muhtemeldir ama bazıları tersine fakirliğin verdiği sıkıntıyla ileride, torbacı, pezevenk , mafya babası , kiralık katil gibi işlerde de çalışabilir. çok nadiri maddi anlamda iyi bir hayat sürer.
    0 ...
  4. 9.
  5. 8.
  6. bahsi geçen çocuk her zaman kendini kanıtlama çabasındadır. fakir bir çocuk sayılmazdım ancak şahsen öğretmenin ilkokul 2. sınıfta "baban ne iş yapıyor" sorusuna :

    + gaspçıydı, hapiste öldü.

    demişliğim vardır ki bu da doğrudur. o günden sonra öğretmen olacak denyo tekrar böyle bir soru yöneltmedi. nitekim bu tarz egolarımı küçükken yıkmışım.
    1 ...
  7. 7.
  8. türkiye de örneği çoktur...ancak gelişimde fakirlik çekmek bu çocuğu dirayetli kılacaktır..
    0 ...
  9. 6.
  10. gerizekalı bir öğretmenin baban ne iş yapıyor sorusuna hep çekinerek, utanarak cevap vermek zorunda bırakılan çocuktur.
    1 ...
  11. 5.
  12. genelde zengin teyzeler tarafından cocuguna sıkça tembihlenip, "o" nunla oynamayacaksın derken bahsi geçen cocuktur.. genelde çalışkan ve hırslı olur. tıp kazanırlar.
    8 ...
  13. 4.
  14. babası yurtdışında çalışırken öğrenci olan ve bir dönem yırtılan ayakkabısını kendi dikip okula giden sunja bunlardan biridir. ayrıca fakirlik, zenginlik sikinde de değildir.
    2 ...
  15. 3.
  16. fakirlik kötü şeydir hacı. hele ilk okulda daha kötü. cebinde 50 kuruşun vardır. ama harcamaya korkarsın. fakirlik kötü şeydir hacı. zengin kızları cicili bicili defter kaplarıyla süslü etiketleriyle yepyeni defterleriyle sınıfta bir hava estirirken siz ya kaplıksız içindeki dolu sayfaları yırtılmış yada bantlanmış defterlerinizle bir köşeye sinersiniz. hep bir küçük emrah havası vardır üzerinizde ama küçük emrah gibi dışa vuramazsınız(ayrıca amcanız annenize tecavüz etmez ve kız kardeşinizde fahişe olmaz film mi lan bu, neyse). bir de sınıf topu vb. şeyler için sınıfta para toplamalar yok mu? işte köşenize pusarak saklanamayacağınız anlardandır bu vermeniz için toplum baskısı hissedersiniz üstünüzde(tabi o zamanlar toplum baskısı teriminden haberiniz yoktur). eğer şanslıysanız gerçekten zengin çocuklardan birisi kalkıp ben onun yerine vereyim der işte o an üstünüzdeki baskı kalktığı için inanılmaz mutlu olursunuz. bir de eskiden kitapların çalınması durumu vardır. bu ne lan demeyin başıma gelmiştir bizzat(çalan çocukta zaten çaresizlikten çalmıştır ona da yüklenmek doğru değildir). öğretmen sınıfta neden kitabın yok dediğinde kayboldu dersiniz ama bir baskı bir baskı her an öğretmenden bir laf yeme yada sınıfta dalga konusu olma durumu varken o anda yine sınıfımızın güzide kızlarından birinin ailesinin kitap dağıtım kampanyası olduğunu ve gerekli kitapları verebileceğini söylemesiyle o kıza nasıl bir minnet duyulur bilemezsiniz(seçil teşekkür ederim). ilk okulda fakir olmak zordur hacı. geri kalanlar ise sürekli yaşadığınız fakirlik sorunları(kantinin yolunu bilmemek vb.) olduğundan zamanla değeri kaybolur.
    3 ...
  17. 2.
  18. Pek çok vakit fakirliği yüzünden diğer çocuklardan geri kalıp leblebi tozu, meybuz bile alamadığı olsa da özellikle yerli malı haftasında çok acayip olaylar yaşar. Yaşı gereği bunların pek çoğunun farkında değildir.
    Yerli malı haftasında, sınıfın en zengin ve en modern (!) çocuğunun annesi kremalı falan bir pasta yapar. O pasta daha taksimat aşamasına bile yetişmeden çoktan bitirilmiş paylaşılmıştır. Oysa fakir çocuğun getirdiği tuzlu çörek * bitmez. hatta yarısından fazlası kalacaktır. Bu çörekleri akşam evine de götürmek istemeyebilir bu çocuk. Aslında önlük gibi tek tip kıyafet ile çocukların birbirinin zenginliklerinin farkında olmaması konusunda bir önlem alınmıştır milli eğitim tarafından. Ama nedense bu güzel düşüncenin içine yerli malı haftasında bu şekilde sıçılır.

    zaten bu çocuğun sahip olduğu fiziksel şartlar da fakirliğini belli eder. Mesela önlüğünün mavisi bile daha solgundur. Yakalık ütüsüzdür. Yakalığın iliklerinden biri her zaman kopmak üzeredir. Zengin çocuklar gibi saçlarını "amerikan" kestiremez, öğretmenleri anında kızar çünkü. Fakir çocuğun ailesi ile ayaküstü konuşulur mesela, zengin çocuğun ailesi ile öğretmenler odasında konuşulur.

    daha çocukken bile fakir-zengin ayrımı iliklerine kadar hissettirilir. Her seferinde öğretmen anne babasının ne iş yaptığını tüm sınıfın önünde sorar. Oysa çocukların ne kadar acımasız olduğunu en dingil öğretmen bile bilmelidir. * Akabinde çocuklar bir çocukla babası seyyar arabayla tatlı satıyor diye dalga geçerler mesela. Kıçı kırık polis çocuğudur üstelik bunu yapanlar.

    Spor parası bilmem ne parası gibi bir çok isim altında para toplanır, her gün parayı getiremediği için baskı yapılır fakir öğrenciye. Zenginin ise anne babası modern (!) olduğundan her gün okula gelir. Bu yüzden parayı zaten vermiştir veli, öğretmene.

    Tüm bu yıldırıcı etmenlere rağmen fakir çocuk candır. Kalemlerinin iki ucu birden kalemtraş ile açılmış, kaybolmasın diye silgisi cebine dikilmiş, bir çift mendilini 5 yıl burnunu silmek için değil elinin altına koymak için kullanmış, okula oyuncak hiç götürmemiştir. Patlak topla da oynamasını da bilir, soğukta üşümesini de. Önlüğü yırtılınca yenisi alınmaz, güzelce dikilir.

    edit: burada yazanların tamamı yazarın kendi hayatında yaşadığı ve/veya gözlemlediği gerçeklerden alınmıştır.
    84 ...
  19. 1.
  20. Zengin çocuğu gibi sadece beslenme anlarında değil de, her eylem gerçekleştirildiğinde istem dışı kendini belli eden, zengin çocuğu kadar popüleritesi olmayan fakat onun kadar dikkatli gözleri kendine çeken ilkokul öğrencisidir.

    küçük yerleşim yerlerinde genelde fazla ilkokul olmadığından zengin çocuğu da aynı yerde fakiri de aynı yerde okumaktadır. ilkokul birinci sınıfta bu çocukları silgilerinden ayırt edebilirsiniz. Herkeste kokulu, renkli silgiler varken bu çocuğun öyle bir lüksü yoktur, bildiğimiz klasik yeşil silgi ve boylamasına kesitinden beyaz bir şerit geçmektedir. Ebeveyninin ne zorluklarla okuttuğunu bildiği için o sırada silgiye bile gözü gibi bakar, ortasını kalemle deler ve beyaz bir iple boynuna asar. Silme ihtiyacı olduğunda boynundan çıkarıp sildiği gibi önlüğünün cebine koyar. Parası gibi korur sözünü kullanamayacağım çünkü cebine pek para girmediği için onu sahiplenmek nedir bilemez fakat sanırsınız ki o silgi 3. gözü. Yine sınıf arkadaşları ders sonunda ödevlerini kokulu barbieli, action-man'li not defterlerine yazarken bu başrol oyuncumuz verilen ödevleri ders defterinin arka kısmına not alırdı. Defter büyük ihtimalle kullanılmış bir defter olurdu abisinin bir sene öncesinden kalan defteri, bir gazeteyle kaplanmış ve son yazdığı yer kapın içinde kalmıştır. ilk başta sıfır defterden farksızdır. Defterini elinize alınca bu sınıfın en fakirlerinden diyebilirsiniz, herkesin defterinde ataç varken baş rolde ataç yoktur, kıvır kıvır olmuştur yaprak uçları. Zengin çocuklarının aksine mal kıymetini iyi bilir teneffüslerde sırasının üzerinde herhangi bir şey bırakmaz. çantasını ayarlı bir şekilde koyup, her şeyini içine koyar. Teneffüs aralarında arkadaşları kendi çapında futbol oynamaya çalıştıkları halde fakir, kendisi gibi arkadaşlarıyla boş bir kola kutusu bulup ( sınıfın zengin çocuğunun içtiği kola kutusu) biranda sihirli güçleriyle onu mikasa futbol topuna çevirerek sesten öteye gitmeyen bir tekmeleme oyununu oynarlar, eve gittiklerinde azar yeme kıvamına gelirler, çünkü onların spor, kundura, convers gibi ayakkabıları yoktur. Her yere giymek için tek ayakkabıları vardır. Teneke kutuya vurdukça burnunu siz düşünün artık.

    Yeni hevesle çoğunluğa ailesi Johann faber kalem alırken, bu başrolümüz de sarı-siyah çizgili fatih 5 mercanlı tepesinde adi pembe silgisi olan kalem mevcuttur. Ucu kütleştiğinde atacaksın o kalemi açmaya gelmez, dikkatli bakarsanız yarısı sağlam ağaçtandır yarısı koyu renkli çürük ağaçtandır. Ama bu çocuk o kalemi bile öyle özenle açar ki hiçbir yerini boşa götürmez. Hatta abartıp kalemi çöp kutusuna değil de kendi poşetine bile açabilir.( akşam evde talaş niyetine kullanmak için). ileriki sınıflara geldiğinde artık çıtçıtlı kalem zamanıdır, arkadaşları rotring ve türevleri kalemlerle açılışı yaparken bu elemanımız atlas tek kullanımlık çıtçıtlı kalemle açılışı yapar. Yeşil, kırmızı, mavi renklere sahip olan bu kalemlerin üst kısmı ısırılmaya mahkumdur, yeşil silgiler atlas kalemlerin tepesinde de karşımıza çıkar, tükürükle beraber erimeye yüz tutar o yeşil silgiler. Şahsen denedim ilk aldığımda hiç silmiyordu, kurşun kalemi yaymaktan öteye gitmiyordu.

    Genelde kafaları 3 ayda bir 3 numara kestirilir ya da evdeki büyüklerden birisi keser evdeki büyükler keserse ne ala o zaman tarz değildi fakat şimdi kırpık kırpık kestirmek ( ara makas) modaymış. Sınıfın fırlamaları her daim bu çocuğun o dığlak saçıyla oynayıp şaplak vururlar. Dikkatli bakmadan da kafasındaki yarık izleri görülebilir. Büyük ihtimalle yaşıtları bilye oynarken, bu kendi arkadaş çevresiyle çam ağaçlarındaki andızlarla kimi kimi vuracak gibi oyunlar oynuyorlardı. Kombinasyonal bir biçimde herkes birbirinin kafasını yarmıştır. Yaşıtları okula oyuncak araba koleksiyonlarını getirirken, bu çocuklar en fazla bitmiş bir parfüm şişesi bulup onu duvarların üzerinde vııın vııın yapmaktan öteye gidemez( kendimden biliyorum).

    Lakin öyle gururludur ki başrolümüz, o malum teneffüs arasında herkesin gözü zengin çocuğunun hamburgerindeyken, kafasını kaldırıp bakmaz bile. Belki o yaşta zenginin malı züğürdün çenesini yorar sözünü bilmez ama ailesinden öyle gördüğü için ağzını açıp bir kelime bile etmez.
    12 ...
© 2025 uludağ sözlük