öğretmenim, canım benim canım benim
seni ben pek çok, pek çok severim
teşekkürler efenim. öğretmenin, ilkokul çocuğundaki yeri ve önemini daha iyi belirtmek maksadıyla böyle bir giriş yaptım. alkışlayan sağ elleriniz nasır görmesin.
çoğumuz zamanında bu sevdaya tutulduk. bu sevda bitmez dedik, yaban gülüm sevdalıyım dedik. kızsa da, dövse de bağlıydık gönülden.
ben ilkokul öğretmeniyim. dar gelirliyim, ay sonunu zor getiriyorum. bu sıkıntımı heryerde olduğu gibi burda da belirtmek istedim. neyse.
ilkokul öğrencisi çok pis yalakalık yapar. fakat bunun sebebi de sevgidendir. öğretmene duyduğu hayranlığın sonucunda ona daha yakın olmak, ayrı bir yere konmak ister. sabahları okul kapısından girer girmez başlar öğretmene hizmet hevesi:
-tebeşir alıverem mi?
+oğlum daha derse girmedik, ne tebeşiri?
-bulunsun örtmenim. biter miter..
öyle ki kendi işini yapmaktan acizdir, öğretmene gelince canavar kesilir:
-örtmenim çantanızı götüriyim mi?
+sağol canım, gerek yok.
-lan sercan! al benim şu çantayı sınıfa götürüver.
ha bir de dersten kaytarma isteği var. bunun sevgiyle alakası yok, sırf ibneliğine:
+biri fotokopileri alıp gelsin
%öğraaagghittaa! (birbirine karışmış "nolur ben gidem" nidaları)
+melike, hadi koş.
-ama hep melik.. (yarım kaldı tabi. pis baktım çünkü)
kendisine kantinden çay alma görevi verilen benim, 'haklı gururumla' kosarak gidip, para hesabından anlamadıgım icin de belki vardır diye, 'abi para üstü vermedin?' diye kantinciye ısrarla sorarak sansımı zorlayıp, cay dökülmesin diye yarım saatte getirip, ögretmene cayı teslim ettikten sonra, basım dik, gözler ileriye bakarak, arkadaslarımın arasından 'hehee göt oldunuz hepiniz ben mükemmelim' havalarıyla gecmemle son bulmus eylemdir. bu da böyle bir anımdır.
yıl 90lar. evlere daha yeni yeni otomatik çamaşır makinası giriyo falan. kardeşin milupalarını kaşık kaşık anadan gizli gizli yiyoruz. görse ya beş kardeş suratta ya da bamya masada o akşam biliyorum. kardeş evde naylon bezle bezleniyor, misafirle gittiğine kıçında hazır bez. yine bile bir çok aileden süper durum. baba ttk içşisi.
siz bilmezsiniz belki, yokluk değil de herşeyin ülkeye yeni yeni girdiği yıllar, sindire sindire yenilikler.
ha işte evde makina varya nasılsa, ne zaman öğretmen; "çocuklar bugün cuma kim sınıfın tülleriyle perdelerini yıkatıp getirecek" dese, birden kendimi öğretmen masasının yanında, parmağımı, öğretmenin gözüne sokarken buluyorum. hayır cidden bi tek ben miymişim hamal o da ayrı bı sorun.
ulan cidden ne yalaka adamlarmışız biz dedirten yıllar aha bunlar. sakın ben öğretmene bile yüz vermeyen öğrenci tipiydim deme. deme biliyorum çocukken yapılır çünkü bunlar.
hele de var ya, veli toplantısı haricinde veli okula gelse ( valla "yarın velin okula gelsin çocuğum" lafından sebep değil, öylesine işte, sebepsiz) öğretmen de velinin yanında sizin saçını okşasa, o kıç arşa değer ben diyim.
sonuç ise; elde, boydan büyük poşetlere konulmuş, grileşmiş ve muhtemelen beslenme saatinde yediğimiz haşlanmış yumurta kokusunun iliklerine kadar işlediği o iğrenç tüller ve ananın sen cidden manyaksın ha kızım bakışı.
anlamam abi, hele de sınıf başkanı olmak için babamı bile satardım o derece.
tahta silmek! evet kesinlikle tahta silmek. erkek öğrenciler benden atikti o ayrı ama en ön sırada oturma sebebimdi. sonra sıraları küme yaptık, kimi zaman ortada oturmak zorunda kaldım, yerimden çıkmakta zorlandım ama yılmadım yanımdaki kuş tüyü kızı bir hamlede itip yine tahtaya çıkmayı becerdim.
omzumdaki yük ağırdı. bırak öğretmenin ayak işlerini, annemin dahi ayak işlerini üstlendim. ne alaka demeyin ilkokul öğretmenimden özel ders bile aldım ben. eve gelirdi haftada bir gün. annem hazırlamış poğaça börek. ben annemden evvel hazırlardım bir tabak öğretmenime, getirirdim masaya. "bana sormadan kendi başına iş yapıyorsun ben sana gösteririm öğretmenin gidince" bakışını fırlatan annemden dahi korkmazdım yani. ki düşünün o vakitlerin en tedirgin eden bakışlarıydı onlar. öğretmen bir bardak su mu istedi , hooop koşardım mutfağa, annem duymuş olacak ki hazırlamış olurdu suyu, kaptığım gibi elinden getirir verirdim öğretmenime. bir gurur aman bir edalar bende. varsın anlatmayayım gerisini...
ya da sınıftayken babamınkine benzer siyah çantasında bir şeyler arar bulamazdı. öğretmenler odasında unuttum herhalde diye söylenirdi. benim gözler onda, kulaklar dikilmiş halde olduğu için giderdim hemen yanına. " gidiim aliim öğretmenim"
"yok canım otur sen yerine" diyip makas aldı mı yanağımdan vururdu benim heves gene tavana.
öğretmenin gözüne girmek amacını taşır. diğer arkadaşlar tarafından beğenilmez takdir görmez ama öğretmenin hoşuna gidiyor mu gerisi önemli değildir. hiç arkadaşın kalmasa da öğretmenin gözüne girdin daha ne!
eğer ki anneniz hemşireyse ve öğretmenin hastanelik işi varsa çakallıktan yapılan durumdur.
hiç unutmam 3.sınıftayım bir keresinde rapor alması gerekliydi öğretmenin, aldım karnesini uçtum hastaneye doğru. uçtum derken lafın gelişi yoksa takılıyorum dışarda yani. yürüyerek en fazla 15 dk sürecek yolken, 2. derste gidip 6.derse gelmiştim.*
bu heves ile birlikte zaman zaman gbt'nize işlenecek olaylar sizi bulabilir.
örtmen- sana sadece 2-c'lerin öğretmenine, bir mesaj iletmeni istedim ama görüyorum ki, tebeşirlerim hala elime ulaşmış değil. şimdi yanına kenan'ı al ve sana bir mesajın nasıl iletileceğini göstersin.
(yolda 2-c'ye doğru yürürken..)
kenan- (ellerine plastik eldivenlerini takarken aynı zamanda silahına susturucu takıyor) geri dönerken, normal bir şekilde yürüyeceğiz. çok telaşlı gözükme. olayın kontrolü bende, sen sadece izleyicisin. bunu unutma adamım!
(hevesli insan koşarak, 2-c'ye gider, kapıyı tekmeyle açar ve örtmene saldırır. gömleği ve elleri kan içindedir..)
hevesli- bugün hayatını kurtardım. ama yarın için söz veremem. patron çok kızgın, tahtaya birşeyler bile yazamıyor, anlıyorsun değil mi? malları bu akşam teslim edeceksin!
(yakasından tuttuğu örtmeni, yere doğru bırakır) gidelim kenan!
(akşamleyin evde..)
anne- oğlum bu halin ne kavga mı ettin. gömleğine, ellerine ne oldu? konuş birşeyler söyle!
hevesli- bana sadece söyledikleri işleri yapıyorum anne. daha fazlası yok. işlediğim günahlar için kendimi suçlu hissetmiyorum, ben bütün bunları hayatta kalabilmek için yaptım. senin için, kardeşim için, günah dolu bir insan oldum. başka çaremde yoktu zaten. eğer günah çıkartmamı ve artık temiz bir insan olmamı istiyorsan, yanılıyorsun anne! okula başladığımdan beri kendimi buldum, ellerimdeki gücü ortaya çıkarttım çünkü ben.. çünkü ben anne.. vahşi olmak için doğmuşum *.
en saf duygularla sevdiği öğretmeni için birşeyler yapma isteğinden kaynaklı davranıştır. öğretmen bana güveniyor, beni seviyor diye düşünür el kadar sabi.
başarma isteği hevesidir. öğrencilere sorumluluk vermek eğitimin bir parçasıdır. özellikle haylaz ve tembel öğrencilere bu tür sorumluluklar vererek onlara da başarı duygusunu tattırmak lazım.
öğretmenin lise öğrencisi olan şerefsiz oğlunun dönem ödevini öğrencisine yazdırması eylemi de buna dahildir.burada hevesli olan öğrenci değil,zorlayan öğretmendir.nitekim derslerinizdeki başarılar yetmez, bir de öğretmenin özel işlerine koşturursunuz.sınıf arkadaşlarınız "öğretmen yalakası" olarak sizi damgalar.oysa siz işi hiç istememekte ancak öğretmene de karşı gelememektesiniz.(bugünkü aklımla o gün de düşünebilseydim keşke!)Bizim türk aile yapısında daha küçücük yaşlardan itibaren öğretmen hep yüceltilir gözünüzde.öğretmen şöyledir,böyledir.ona karşı gelinmez.hatta öğretmenle ilgili derdinizi bile ailenize söylemezsiniz;çünkü mutlaka siz suçlusunuzdur.o öğretmen ya,hiç yanlış yapar mı?kısacası siz üstlenmek isteseniz de istemeseniz de öğretmen verdi mi paşa paşa yaparsınız.keşke yazım güzel olmasaydı!
ne kadar salaktım lan.
Hoca derdi öğretmenler odasından dosyamı alın gelin diye. Sınıftan 7 kişi aynı anda çıkardık. Ufak çaplı bir izdaham oluşsa da bu dalda sınıf 1.liğimin sayısının fazla olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim.
görünce kendimi aynada görmüş gibi hissettiren başlık.
fotokopi mi çekilecek ? hemen ben kalkıyorum. tahta mı silinecek ? çat ben kalkıyorum. daha bunun gibi bir sürü şey. tek yapmadığım şey; tahtaya kalkıp ders anlatmak ya da işlem çözmekti. bu ikisini hiç yapmadım. yaptıysamda rezil ola ola yaptım.
öğretmenlerim beni severdi ama sınavlarım kötüydü. bu yüzden benden de ümitleri yoktu. ama görsünler şimdi ne kadar iyi yerlerdeyim. o hiperaktif dedikleri oğlan şimdi nerelerde ...
Ders çalışmadan öğretmenin işlerini görmeye çalışarak notlarını bu şekilde yükseltmeye çalışan yalaka öğrencilerdir. Bu tür öğrenciler siyasete yönlendirilmelidir.