canım annecim servisi kapının önünde bekler, kocaman torbayı alırdı. ''off herhangi1i perdeleri de mi aldın?'' derdi. yok annecim falan derdim, bir bakardım ki adi sınıf annesi perdeleri de koymuş. eziyetten başka bir şey değildi.
Zenginlik, fakirlik kavramını sınıf içinde okunaklı hale getiren hadisedir. Deterjan kokuyorsa zengin, sabun kokuyorsa fakirdin. Takıntılı yılların kahırbelası yıllardı.
annelerin nefret ettiği günlerdir, bendeyse babaannemin nefret ettiği günlerdi. rize' den istanbul' a göç ettiğimizde okulun ilk aylarında annem istanbulda olmazdı çay hasadı yüzünden. babaannemnle kalırdım. o örtüleri eve getirdiğimde ucu açılmadık lazca küfürler duyardım babaannemden.
andimizi okuma sorumlulugunun bi level altinda olsa bile yine de oldukca buyuk bi sorumluluktur, hayata o yukle baslamak tarif edilemeyen yaralar acar insanda.evet itiraf ediyorum sinifin butun ortulerinin renklerinin icine sicilmasi sira bendeyken olmustu.
ne güzel günlerdi be. eğitim şimdiki gibi sırf kazanç kapısı değildi. koskoca seneyi, perde yıkama, kızılay bağışı, yıllık spor parası gibi bağlardık. bu kalemler 1-2'şer liradan mütevellit idi.
şimdi öyle mi? ülkenin de eğitimin de anası sikilmiş. hareket etmek para amk.
Lastiği olmayanlara lastik dikilirdi. Ütülenir ve katlı bir biçimde okula tekrar götürüldü. Özlem duygusunun acı bir şekilde insanın içine işlediği andır bu an.
hevesle alınıp götürülür sanki dünyanın en marifetli işiymiş gibi.bazıları çok lekelidir zira pis çocukların örtüleridir onlar kalem ve kurumuş sümük salya lekeleri olur.annenize eziyettir birde onları ütülemesi vardır.zira birkez çocukken anneme zahmet olmasın diye ütüleyip elimi yakmışlığım vardır.evet çok iyiyim...
iki haftada bir başa gelen durumdu.
Ansını satayım Sınıfta kalabalık değildi ki üç kişi oturalım sıraya. Bu örtüleri götürmenin bir zorluğu yoktu da ya anneye vermeye unutursak? Evet bunu örtüsünü çantaya koyup, haftasonu boyunca çantasını açmayan öğrenci nasıl da güzel yapıyordu anlatamam. ** bu kıyamadığımın öğrencisi bide bunu pazartesi çantasını okulda açtığında farkederse, evet kıyamam ama boku yiyordu. herkesin masası örtülüyken kendi masaları göt gibi açıkta kalıyordu. sonra sıra arkadaşının; yüzümün ortasına bir tane çakmalısın yoksa rahatlayamacaksın tavrındaki kışkırtan bakışları, öğretmene ne söylesem telaşı falan.. evet, stresli ve yalana meyilli bir nesilin ilk tohumlarıydı bunlar. *
neyse yine birgün örtü yıkatma sırası bendenize gelmiş, örtüyü katlayıp çantama koymuştum. bu sefer unutmayayım diye kantinden cino alıp çantama atmıştım. evet artık o çanta mutlaka açılacaktı ve böylece örtüyü anneme verecektim. nitekim unutmadan verdim de. annem bir güzeeel yıkamış, yeni aldığımız ütüyle ütülemiş, ince, üzeri baskılı beyaz naylon poşete bir güzel yerleştirmiş ve unutmayayım diye meydana koymuştu. pazartesi sabahı poşeti çantama güzelce yerleştiriyordum ki, bi anda kendimi ütünün fişini prize tarkarken buldum. iyice ısınmasını bekledim. sonra masa örtüsünü poşetten çıkarmadan, üzeri kırışık gözüken poşetin üzerine ütüyü bir güzel bastım. ütüyü kaldırdığımda masa örtüsü tüm heybetiyle karşımdaydı. neredeydi lan bu poşet?! Aklım çıkmıştı. Poşet ütümüzün altından göt atıyordu bana. boku yemiştim. gittim anneme söyledim vee.. sonrasını hatırlamıyorum.