Sınıftaki göt kadarcık, ufacık hüsamettin'in sıra arkadaşının üstüne 2 kilo kusmasıydı.
Diğer biri ise sınıfımızdaki hakkı'nın altına sıçması ve hafiften çıkan dedikodulardan sonra hocanın herkesin içinde "altına mı yaptın" diye sorması ve hakkı'nın da o kırmızı suratı ile "evet" demesiydi.
Bir diğeri ise en arkada oturan çocuğun sıraya işemesiydi. Sıradan damlalar aktıktan sonra hocadan gözleri dolu bir halde işin alıp lavaboya gitmesiydi.
Tüm bunlar 3. Sınıfta gerçekleşti. Sıçan sıçana idi. Ve 4. Sınıfta özel okula gönderildim.
Ben sıçamadım ya o içimde ukte kaldı sözlük.
Şerefsizim edit: yazmayı unuttuğum asıl dumur olay 3. Sınıfta okuldaki erkekler tuvaletinin tadilatı nedeniyle kızlar tuvaletine işememdi. inşaatcı amca git kızlarındakine gir demişti. Bağırmıştı.
E mahalle okulu 4 tuvalet var zaten. Neyse girdim işerken yandaki kız "fatma beni bekle beraber gidelim" diyordu. Ses vermedim. işimi gördüm tam Çıkarken kapı sesini duyunca "şeey beklee!" diye bağırmıştı. Etrafı kolaçan edip yardırmıştım.
Müzik öğretmeninin istiklal marşından önce
-ses veriyorum korkmaaaa
demesinin ardından
-korktuuum
diye cevap vermesi ve arkadaşlarını gülme krizine sokması.
ilkokul 3. sınıftaydım. öğretmenler günü nedeniyle öğretmenimize hediyelerimizi vereli bir hafta olmuştu. öğretmenimiz bayandı, hediyeyi de annem seçmişti, bir bayan çorabı. derste öğretmenim her yanımdan geçtikçe , ben büyük bir merakla, giydiği
çorabın benimki olup olmadığını incelemekteydim. aldığım çorabı giydiyse çok mutlu olacaktım. çocukluk işte. giydiği çorabın da
benimki olup olmadığına bir türlü karar veremiyordum. bir gün derste daha yakından görmek için sıranın kenarından eğilmiş, burnumu neredeyse bacağına değdirecek kadar yakınlaşmıştım. aniden arkaya dönen öğretmenin şaplağı sağ kulağımın üstünde patladı. neye uğradığımı saşırdım. suçüstü yakalanmıştım. öğretmenim ''yarın velin gelsin !'' dedi. sınıftakiler de ne olduğunu anlamadıkları için çok şaşkındılar. teneffüste ne olduğunu sordular, ben utancımdan hiçbir şey söylemedim, hep ağlamaklı oldum.
ama arkamda oturan ve her şeyi bilen ayşe olalyı ballandıra ballandıra herkese anlattı. gülmeler, alay etmeler, dalga geçmeler gırla
gitti...
eve gidince anne ve babama durumu anlattım. babam, ben gitmem deyip okula annemi gönderdi. öğretmen sınıfta durumu açıklayıp beni akladı. her şey yoluna girdi. bir daha da öğretmenler günü hediyesi olarak çorap almadım. fakat beni asıl dumur eden şey 5. sınıfa geldiğimde öğretmenler gününde gerçekleşti. öğretmenime güzel bir tükenmez kalem aldım. kalemi çok beğendi
kalemin tepesiyle oynadığı zaman kalemden çıkan ''çıt çıt çıt !'' sesini ta oturduğum yerden duyardım ve ne zaman ayşe bana bakıp gülümsese, içimde de başka bir ''çıt çıt çıt !'' sesi duyar gibiydim...
kış günleriydi. her ilkokullu gibi teneffüslerde bahçenin belli bölgelerindeki karlı-buzlu alanlarda kayma yarışı yapıyorduk. oturarak falan değil, ayakta koşa koşa gelip ayakları yere sabitleyip kayıyorduk falan. normalde bi bok olacağı yok, işi noktada bırakırsanız.
bikaç arkadaş bu heyecanını sınıfada taşıdı. arka sıralardan koşmaya başlayıp ön sıradan itibaren tahtaya doğru kayıyorlar. bi tanesi, epey hızlı yardırdı, ön sırada kaymaya başlamasıyla ağız burun karışık tahtaya dalması bir oldu. ön dişlerinden birinin yarısını tahtada bıraktı. geçenlerde gördüm ön dişinin halen yarısı yok amk.
yanlışlıkla erkekler tuvaletine girip, dışarı çıkmak için tuvaletin boşalmasını beklemektir. kapıyı vuranlara erkek sesi çıkarmak amacıyla hayvani bir ses tonu ile "doluu" diye höykürmektir. *
ilkokulda yanlış hatırlamıyorsam buse adında sınıfın en havalı kızı, öğretmene sınıftaki bir kaç erkeğin ona pandik attığını söylemesi.
Üstüne arka sıralarda oturan sınıfın en iyi niyetli grubu olan bizim aramızda geçen diyalog:
- pandik ne demek ki?
-galiba pendik diyor. Pendik' de buluşalım demiştir.
ilkokuldaki bir çocuk pandik ne demek nerden biliyor? Hala anlamış değilim.
birinci sınıfın başlarında iken annemlerim harçlığımı unutmaları üzerine. bende böyle bir telaş sanki açıkta kaldım, böyle tüm ders düşünüp içimin içimi yemesi sonucu öğretmen beni çöp dökmeye gönderdiği sıra müdürün odasına gidip durumu izah etmiş annemi aramış ağlak bir ses tonuyla harçlığımı istemiştim. müdür ile yardımcı bey bir kahkahalar hala anlatıp güler evdekiler. ben hala olaya ciddiyetle yaklaşmayı tercih ediyorum tabi.