80'lerde öğrenci olmak...guzel yıllardı be...siyah önlük beyaz yaka, sınıf ayrımı yok, ozel okullar çok az anca fabrika sahiplerinin çocukları gider o derece pahalı...guzel zamanlardı...mavi masa örtüleri her hafta biri alır... güzel zamanlar...
burnuma direkt sobanın üzerinde kuruyan bu örtünün kokusu geldi. örtü kurumaya yüz tuttuğunda muhtemelen bizimkiler dizisinin jenerik müziği çalıyordur ve az sonra parliament sinema kulübü başlayacaktır. dışarıda hava soğuk ve bol kömür kokuludur. uzaklardan bozaaaaaaa sesi kulağınıza kadar gelmektedir.
Silgi artıklarını ve kalemtraş pisliklerini Biriktirmiş nesildir. Derste öğretmen yazı yazdırırken sıra arkadaşlarıyla “ilk önce ben yazdım” yarışmasına girip koca 3. Sınıfı hiçbir şey öğrenmeden bitirmiş nesildir ayrıca.
Bir duyuma göre Pazartesi sabahı masa örtüsünü yıkatmayı unuttuğunu fark edip acaba öğretmen bir şey der mi korkusuyla şu an erken boşalma sorunları yaşaya nesildir.
her cuma günü sınıftan bir öğrencinin götürüp yıkayacağı ama genelde pazartesi getirmeyi unuttuğu veya yıkamadığı nesildir. kendimi övmek gibi olmasın ama ben unutmazdım. anacığım temizinden yıkar al mis gibi yaptım götür oğlum derdi. swh. ama en gıcık olduğum lavuklar unuturdu. veya bilerek getirmezlerdi artistler. bence sorumluluk açısından güzel bir uygulamaydı. ve bunu uygulayan son ilkokullu nesillerden biriydik galiba.
nesil ben ama yıkatan ben değil. çamaşır makinamız yoktu ve annem 6 kardeş+ anne- baba çamaşırlarını leğende yıkardı. bu anneye de 20 masa örtüsü götürmek eziyet olurdu diye.
62 kişilik sınıfta öğretmen masasındaki dahil hepsini yoklama sırasına göre cuma akşamları bohça yapmak suretiyle götürüp haftasonu anasına yıkatıp pazartesi günü geri getiren temiz nesildir.
bir ülkenin ayıbıdır. o kadar vergi topla, okulun fasa füso işlerini öğrencilere ve ailelerine yık. beslenme günleri de halen var, bağış toplama da halen var...
o ilkelliği biz de yaşadık çok şükür. bir de beslenme günü vardı düşman başına, tüm sınıfa o haftanın annesi bir şeyler yapardı. bir arkadaşımızın da annesi yoktu, ilk o zaman küfür etmiştim böyle düzene... şeklinde.
30-40 kişilik sınıfın örtüsünü katlar koyar, her cuma bir çocuğa yıkaması için verirlerdi. düşünsenize, küçücük bir çocuksunuz ve ağır, kocaman poşeti eve götürmeye çalışıyorsunuz. zordu.
halbuki hocalarımız evlerine araçlarıyla giderdi, kendileri yıkasa getirse, veli toplantısında da para toplasalar olurdu aslında. küçücük çocukları süründürmeye gerek yoktu.
ya abi illa bir ortaklık arayışı enteresansınız ya. yok osuruk taşı koklamış nesil, yok ebelemengeç oynamış nesil bi bitin artık ya. ne bitmeyen nostaljik goygoyunuz varmış.
Henüz kirlenmediğimiz yıllardan hatıra hoş bir detaydır. Mis kokulu sıralarda bir şeyler öğrenebilmenin mutluluğu güzeldi. Okul kitaplarındakı resimler bile hala samimi gelir. Tek derdimiz robocop mu kazanır terminatör mü kazanır sorusuydu. Bok vardı da büyüdük!
Nesildaşım olan nesildir. Misket falan da oynamıştır muhtemelen. Karton artıkları ve biraz koli bandıyla dünya kupası kalitesinde top yapabilir. Bisiklet sürmeyi mahallenin yavşak bebesinin bisikletini iki tur çala çala öğrenmiştir. Her ramazan bayramında alınan ayakkabıyı gece yastığının altına koyup koklaya koklaya uyur. Bir ay sonra Ayakkabısının ucu hep deliktir. Kurban Bayramını hep o ucu delik ayakkabıyla geçirir. Arife gecesi sırf bu sebepten yediği dayak fikstir. Tasoları bırak araba kartları futbolcu kartları falan vardır. Maradonayı keş değil futbolcu olarak hatırlar. Çocukluğundan kalan en az bir avuç misketi vardır. Servet gibi saklar.
Bu insanlar iyi insanlardır. Kadir kıymet bilirler. Hal hatır sorarlar.
Eğitim tek yönlü değil; çok yönlü ve zor bir süreçtir. Bu süreçte öğrenciye aidat ve sorumluluk bilinci de verilmeli. Masa örtüsü bu sürecin sadece ufak bir figürüdür.