sıra bana gelecek korkusuyla, acı eşiğimi nasıl yüksek tutarım düşüncesine kapılırdım. çaktırmadan arkaya geçerdim. nejla hoca affetsin, nejla hocam okuyorsan da senin ben am* na koyayım.
Sıra dayağıni bırak, öğretmen tarafından 75 santimetre yükseklikteki mahzene atılıp boğulmamak için sırayla Küçük pencereden nefes almaya çalıştığımız bütün bir sınıfın cezalandırıldığı oldu. Suçumuz mu öğrencinin biri köyde bir pencereye taş atmış. Kim mi atmış? Onu hiçbir zaman öğrenemedik...
içinde bulunduğum nesil. 90lı yıllarda öğrenci olup da dayak yemeyen ve ya dayak atmayan öğretmen var mıydı ki? ebeveynlerde "eti senin kemiği benim" mantığı hasıl olduğundan biz öğrenciler en ufak bir yaramazlıkta dahi dayak yerdik. kulakları çınlasın, remzi biçen diye bir öğretmenimiz vardı. soyadının hakkını layıkıyla yerine getiriyordu. biçip geçiyordu bizi.
sınıfın yaramazları yüzünden nasibimizi aldığımız olay. yalnız sınıfın gözde öğrencilerinden olduğum için sıra bana geldiğinde hoca vuruyomuş gibi yapıp vurmuyodu aslında bunu da burada itiraf edeyim.
Öğretmen masasının önünde tek sıraya giren nesildir.
Parmaklarımızı uçlarını birleştirip dik pozisyona getirirdik.
Öğretmen paaatt diye cetveli indirirdi.
Tırnakları uzun olanların canı daha fazla yanardı. Cetvel darbesiyle kırılırdı tırnak.
Çok bağıran olursa bir tane daha yerdi.
bende bir seferinde bu efsane nesile dahil oldum. sonrası bu ısrarla öğretmene dik giden arkadaşla küstük falan.
yıllar geçti askere geldik, uygun adım yürürken hasta bir askerin sesi gür çıkmıyor diye dikenlerin içinde istikamet yeyince anladım ki, boş işler bunlar.
ismini tam hatırlayamadığım müdür yardımcısı tarafından şiir gibi atılmış sopalardır. hala tadı damağımda. adam öyle yaratıcı döverdi ki böyle yan yana dizip ağlasak mı alkışlasak mı bilemezdik..
Militarizm toplumun fertlerini asker gibi görür. 80 sonrası temel eğitim alan benim de içinde olduğum nesil, sıra dayağı kavramının militarist bağlantısını pek görmek istemez.
Asker mantığında bireyler yoktur. Askerler toplu hareket etmelidir ki ezici bir güç olabilsin.
Bu nedenle bireysel ceza yoktur orduda. Sıra dayağı çekilen kuşak askere gidince de toplu ceza yer. Mantık aynı.
Bu dayağı yiyen de hep erkekler oluyordu, fark ettiniz mi? Erkekleri tahtaya kaldırıp, kulaklarından tutarak kafalarını tahtaya vuran bi örtmenim vardı hiç unutmuyorum. O vurdukça ben rahatlıyordum. Kızların da sadece avucuna vururdu cetvelle.
Beyler acaba beyine bir darbe aldınız da mı böyle oldunuz?
O zamanlarda bile sıra bana gelmeden gözlerim dolduğu için öğretmenlerim es geçerdi beni. Şimdi hayat intikamını alıyor sanırım. Canım acırken bile ağlayamıyorum. O günlerini özleyen nesildir. O günlerde domates bile daha lezzetlidir.
ilk okulda değil de, lisede efsane bir sıra dayağı yemiştim.
Lise 3 sınıftayım. Arıza tikli bir teknik resim hocası vardı. Adamın takılma tiki vardı. Bi an yaptığı bir hareketi defalarca tekrarlardı. Biz de sınıfça piç bi nesildik. Yine günlerden bir gün sınıfça piçliğin dibine vurduk ders resmen kaynıyordu. Hüseyin hoca tebi delirdi. Susun laann yeter artık diye bi bağırdı. Sınıfta çıt yok. En arka sıra kıs kıs gülüyor. En arkanın bi önü bizim sıra. Adam iyice delirdi. Kalktı ayağa. En baştan başlayarak birer tokat atarak arkalara doğru ilerledi . Sıra bana doğru geldiii. Bi koydu, iki koydu, üç,dört, beş,altı, yedi. Son sıradakine bi tokat ve bitti gitti.
Yüzüm kıpkırmızı bütün sınıf bana gülüyor ve benim ağzımdan çıkan tek söz “orospu çocuğunun tiki bana gelince tuttu”