biz öğlenciydik. sabahçı sınıfımız ise okulun en belalı sınıfıydı.
dolapların üstüne çıkmalar, tahtaya ayakkabının altıyla isim yazmaya çalışmalar vs vs..
lakin bu isimlerde sadece burak diye bir isim vardı. ya sınıfta birden fazla piç burak vardı ya da burak sınıfın en belalısıydı..
lan bu burak hakkında öyle atıp tuttuk ki piçin önde gideniydi gözümüzde. tüm sıralarda burak ın ismi kazınmıştı. burak lı akrostij şiirler yazılmıştı. kısacası burak öğlenci sınıfın sabahçı belalısı olmuştu.
yine bir gün öğle vakti sınıfa girdik. sabahçılar çıkıp gitmişler, çıkarken sınıfta sırayla osurmuşlardı resmen, öyle pis bi koku vardı bu sınıfta. televizyon dolabının kapağı açıktı. ilk derste belgesel falan izleyeceğiz diye neşelenmiştik ki televizyonun çalışmadığını gördük.
televizyon dolabının hemen arkasında tebeşirle burak tan sevgilerle yazıyordu.
burak a küfürler ede ede ilkokul öğretmenimizin yanında gittik.
ertesi gün sabahçı burak bizim sınıfın huzuruna çıktı. yanında bizim öğretmen vardı. aslında çok efendi sessiz birine benziyordu ama dış görünüşe asla güvenmeyecektin.
örtmen soru sordu sen mi yaptın diye çocuk önce kızardı sonra ağlamaya başladı.
sonradan anladık ki meğer sabahçı sınıftaki çocuklar burak la sürekli dalga geçiyorlarmış. ismini tahtaya sıralara alay amaçlı yazıyorlarmış. sınıfta birşey kırıldı mı hepsi burak yaptı falan diyormuş.
burak ağladıkça bizim de ağlayasımız geldi. sonrasında burak ı yolladı öğretmen ve asıl suçluları müdüre şikayet etti.
burak, okuyorsan bunu affet beni, arkandan konuştum, özür dilerim..