gene yıl 1990, ayşe diye bir bonus kafa vardı sınıfımızda, o zaman yeni çıkan "halley"den getirmişti, kız kaç teneffüs dolaştırdı onu elinde ya, yesene mal. hala yerken o gelir aklıma. ulan ne hastalıklı nesilmişiz be.
yazmadır. evet efendim kalemle yazılan yazmadan bahsetmiyorum. bildiğin anneannelerimizin başına bağladığı yazma. diyeceksin ki n'alaka amk? açıklayayım. ilkokulda okuyup da kolunu kırmayan erkek velet yoktur herhalde. o kol kırılır ya alçıya alınır sonra. yazmayla boyuna asılır alçıya alınmış kol. okula öyle gidilir gelinir vs. statü farkı yaratan yazmanın anti-maddesi ise o havalı süslü siyahlı mavili zımbırtı var ya hani. kolu boyna tutturmak için. işte o. temsili;
Babanın arabayla sizi okula bırakıyor olması, arkadaşlar arasında ''lan olm adamlar zengin len servise binmiyor'' havası estirir. Ama yalandır efendim. Zira babam da onların çoğunun babası gibi devlet memuru idi.
bizim zamanımızda beslenme çantasından gelen kokular belirlerdi. ayrıca orasından burasından gizli çekmeceleri çıkan kalemlik de yutkunarak baktıklarımdandı. gözün çıksın yoksulluk